25 Haziran 2016 Cumartesi

HAYATIMIZIN SÜSÜ VE İMTİHANI ÇOCUKLARIMIZ



HAYATIMIZIN SÜSÜ VE İMTİHANI ÇOCUKLARIMIZ

            İmtihan dünyasındayız. Vakit imtihan vakti. Çocuklarla imtihan edilmenin, onlarla sınanmanın yaman mı yaman olduğu bir vakit. Birçok şeyle imtihana tabi tutulduğumuz bu cahiliye çağında çocuklarımızla imtihan edilmek imtihanların en çetini olsa gerek. “Biliniz ki, servetleriniz ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir ve büyük mükafat Allah katındadır.” (Enfal 28) diye buyuran Allah (cc) mallarımızın ve çocuklarımızın bizler için birer sınav aracı olduğunu buyurmaktadır.

            Çocuklar, hayatımızın süsü, Allah’ın insana birer hediyesidir. İnsanlar onları görünce yüzü güler, gönlü rahatlar ve içi coşar. Onlarla konuşunca insan zevk ve sevinç duyar. Onlar bu dünyanın çiçeğidir. İşte biz Müslümanlara düşen en büyük görev bizlere nimet olarak verilen çocuklarımızın belaya dönüşmesinin önüne geçmektir. Müslüman aileler, salt çocuk sahibi olmak ve bununla övünmek yarışına girmez. Çünkü anne ve babalar bilirler ki mal ve çocuk ile övünmek cahiliye adetlerindendir. “Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdır.”(Ali İmran 10)

            Eğitim sisteminin eritim sistemi haline geldiği, ilahi ve aşkın değerlerimizin sekülerizmin ve kapitalizmin ruhsuz atmosferine kurban edildiği bir demde, nesillerimizi yetiştirmenin kolay olmadığını biliyoruz. Bu çağda imtihanımız daha da zor elbette. Elimizden kayıp giden nesillerimizi, masumiyetini yitiren çocuklarımızı, televizyonun ve internetin insafına terk edilen ciğerparelerimizi gördükçe sorumluluğumuzun ağırlığı daha bir belimizi büküyor. Ve biz anne ve babaların imdadına yine yüce Kitabımız Kuran ve peygamberimizin şahika ve şahane örnekliği yetişiyor.

            Anne ve babalar, çocuklarının nasıl ki yeme içme, giyinme, barınma ve iş edinme gibi ihtiyaçlarını üstleniyorlarsa; bütün bunlardan daha önemlisi; Allah’ın emir ve yasaklarını öğretmekle de sorumludurlar. Rabbimiz: “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”(Tahrim 6) buyuruyor. Önderimiz (s.a.v.) de bu konuda: “Hepiniz gözetleyicisiniz ve hepiniz, gözetiminiz altındakilerden sorumlusunuz” buyuruyor.

Anne ve babalar, salih bir evlat yetiştirmek için gayret göstermişlerse; ölseler dahi o çocuklar her güzel davranışta bulunduklarında  amel defterleri açılır; baba ve anasına da sevap yazılır. Anne ve babalar, kötü bir evlat yetiştirmişlerse; o çocuk her günah işlediğinde; anne ve babasının amel defterleri açılır; onlara da günah yazılır.

Elbette “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.”(Fatır 18) ve “Herkese kazandığının karşılığı verilir.” (Mumin 17) Anne ve babalar da çocuklarının günahlarından sorumlu tutulmazlar: Peygamberimiz: “Babanın suçundan evladı sorumlu değildir. Baba da oğlunun suçundan sorumlu tutulmaz” buyuruyor. Ancak, anne babanın ve çocukların müştereken üstlendikleri sorumlulukları vardır. Unutmamak gerekir ki günaha aracı olmak ta günahtır. Bu durum yukarıdaki naslarla çelişmez kanaatindeyim. Şöyle ki; Bir baba, küçük yaştan itibaren çocuğunu, yalana alıştırmış, insanları nasıl dolandıracağı konusunda eğitmişse; karşısına alıp içki içmiş, kumar oynamışsa; eve, kötülüğe teşvik eden kitap, dergi ve gazete getirmiş, ahlak dışı TV kanallarını açıp seyrettirmişse;  bunlarla çocuğunu tanıştırmış fakat vahiyle ve Resulle tanıştırmamışsa; sorumlulukları konusunda hiçbir şey öğretmemiş hatta öğrenmesine engel olmuşsa (ki; bunu yapan bazı babaları tanıyorum); evet, bu baba, çocuğun işlediği kötülüklerden sorumlu olmayacak mı?  Baba veyahut ta anne, çocuğunun işlediği suçtan ziyade o suça dolaylı yoldan sebep olduğu için sorumludur diyebiliriz.

Öte yandan sorumluluğunun idrakinde olan bir baba, çocuğunu Vahiyle tanıştırmak için gayret sarf etmiş; kötülüklerden uzak tutmak için yorulmuşsa; (Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden korumaya çalışmışsa); mükâfatını biiznillah görecektir. Nisa:4/85. ve Nahl:16/25. ayetlerde Rabbimiz, iyiliğe de, kötülüğe de aracılık edenlerin (şefaatçi olanların) bu fiillerinin karşılıksız kalmayacağını ifade buyuruyor.

         Çocuklarımız bizler için zorlu bir imtihandır. Rabbimiz, Enfal suresi 28. ayetteki gibi Teğabün suresi  15. ayette de “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.” buyurmuştur. Rabbimiz bu verdikleriyle bizi sürekli denemektedir. Mallarımız, mülklerimiz, oğullarımız ve kızlarımız konusunda cennete gidebilmenin hesabını güzel yapmak zorundayız. Eğer bir imtihan sebebiyle bize verilen mallarımız ve çocuklarımızla ilişkilerimizi Allah’ın istediği biçimde ayarlayamaz ve onların altında ezilirsek, dünya bize hakim olursa, bu sahip olduklarımız bize Allah’ı, ahireti, Allah’ın hesabını unutturursa, Allah korusun bu imtihanı kaybettik demektir.

            Yani bu Rabbimizin bize verdiklerini imtihan sebebi bilmez de, mutlak gâye olarak görmeye başlarsak kaybetmişiz demektir. Ama bütün bu sahip olduklarımızı bize bir imtihan sorusu olarak Allah’ın verdiğinin bilinci içinde onları Allah’a kullukta kullanmayı becerebilirsek, çocuklarımızı  Allah’ın istediği bir yöne yönlendirebilirsek, işte o zaman imtihanı kazanmışız demektir. Eşimizle, malımızla, oğlumuzla, kızımızla Allah’a itaate ve cennet kazanmaya yönelebilirsek, unutmayalım ki Allah’ın öbür taraftaki mükâfatı çok büyük olacaktır. 

            Çocuklar da imtihan vesilesidir. Nesebinin sıhhatiyle, dünyaya gelişinden itibaren nafakasının teminiyle, diğer ihtiyaçlarının giderilmesiyle, korunup gözetilmesiyle, gösterilmesi gereken ilgiyle, sevgiyle... Edeb, terbiye ve eğitiminin hak yolda sarsılmadan ilerleyebilecek şekilde yapılıp-yapılmasıyla veya yapılması için gereken gayretin gösterilip-gösterilmesiyle. Onların hatalarının doğrultulması için sarf edeceğimiz gayretlerle. Bu hataların savunulup savunulmamasıyla... Bizi doğrularımızdan koparıp koparamamasıyla... Allah'a olan vazifelerimiz konusunda bizi meşgul edip etmemesiyle. Kibir ve gurur kaynağımız olup olmamasıyla. Ahireti unutturup unutturmamasıyla. Onlara göstereceğimiz sevginin sadece dünya menfaatlerine bağlı olup olmamasıyla...

            Ne mutlu, dünya süsü ve imtihanımızın bir parçası olan çocuklarımızı Aziz dinimiz İslam’ın ahlaki düsturları ile terbiye edenlere. Ne mutlu hayırlı geleceklerimizin mimarı çocuklarımızı İslam’ın hadimi olarak yetiştirenlere. Ve ne mutlu çocuklarımızı Kur’an’ın ve Sünnetin evrensel öğretileriyle tanıştıran anne ve babalara…

                                                          
                                                                                                                                                                                            İdris GÖKALP


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder