Allah’ımızın selâmı, bereketi ve affı üzerimizedir.
Biz bu muazzam selâmı duyup yayanlarız.
Selâm esenliktir, üzerimize olsun.
Efendimiz’in (sav) İslâm davetine, îmân çağrısına, Hz. Ali, Zeyd b.
Harise, Ammar b. Yasir, Sa’d b. Ebi Vakkas, Mus’ab b. Umeyr, Habeşli Bilal gibi
Mekke’nin gençleri bu kutlu davete icâbet etmişlerdi. İman edip İslam’la
şereflendikleri andan itibaren onların her biri son nefeslerine kadar Allah ve
Resûlü’ne itâat, din-i mübine hizmet yolunda büyük bir gayret gösterdiler.
Erkam’ın evinde gizlice yapılan Kur’an derslerinde, Kâbe’nin gölgesinde
cemaatle kılınan ilk namazda, hicret yolculuğunda, Mescid-i Nebevi’nin
inşasında, Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te hep bu gençleri görüyoruz Efendimiz’in
(sav) yanında.
Ne yazık ki bugün, nefislerin şımartıldığı, iştahların kabartıldığı,
şehvetlerin kamçılandığı, doyumsuzluğun arttığı, hızın ve hazzın olabildiğince
yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz ve savrulup giden başıboş, ziyân
edilmiş hayatlar görüyoruz. Bunun içindir ki, tüm insanlığı tehdit eden zararlı
alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor.
Taklit, özenti, arkadaş, çevre, merak, kişilik ve irâde zâfiyeti gibi
sebeplerle nesiller, bu kötülüklere kolayca müptela olabiliyorlar.
Bizler birer Yusuf olacağız. Dünyanın bütün gayr-i meşru arzuları önünüzde arz-ı endam etse, diz çökse dönüp bakmayacak, “Ben âlemlerin Rabbi, Yüce arşın tek sahibi Allâh’a sığınırım”diyerek edeb elbisemizin yırtılmasını müsaade etmeyeceğiz.
Bizler iffet elbisesine bürünen Peygamberimiz’in (sav) biricik gülü
Fatımatü’z Zehra annemizin evladı olmanın huzurunu, güvenini, mutluluğunu
yaşayacağız. Mabeddeki Meryem misali, musibet ve imtihanın en ağırından geçsek
de îmân ve sadakatinden geçmeyen, Allâh’a itimadı sarsılmayan, övgüye layık
hanımefendiler olacağız.
Düşmanlıkları dostluk ve kardeşliğe, kin ve nefretleri merhamet ve
muhabbete, ayrılık ve tefrikaları birlik ve beraberliğe dönüştüren bizler
olacağız. Bizler anne/babalarımızın amel defterlerini kıyamete dek kapatmayan,
arkalarından hayır duâlarla yâd eden salih/saliha evlatlar zümresinden olma
gayretindeyiz.
Müslüman Gençler olarak inancımıza toz kondurmuyoruz elhamdülillah.
Bir büyük medeniyettin iddialı temsilcileriyiz. İnancımız gereği güçlü ve
kararlıyız. Dünyanın neresinde olursak olalım ideallerimiz hep aynı, bütün
zaman dilimlerinde secdeye varıyor alınlarımız.
Biliyoruz ki yorulmak sadece bir yanılgıdır. Rehberimiz Peygamber Efendimiz’in (sav) ahlâkını tamam eden Yüce Allah’ımız Kur’ân-ı Mübin’inde İnşirahı okuduk ve öğrendik ki; ‘’Boş kaldığımızda hemen bir diğer işe başlamalıyız.’’
Çünkü dünyamızın bizlerin iyi niyet ve güzel ahlâkına ihtiyacı var.
Zannettirilmeye çalışılır ki gençlik bir çılgınlık çağıdır. Uyanık olalım.
Bizler aklın, ilmin ve güzel olanın temsilcileri olmak zorundayız. Kendimize
kötü zan beslemekten âlemlerin Rabbi olan Allah’ımıza sığınırız. Algılarımızı
olmadık zanlarla yönetmeye çalıştıkları açık, hûlyalı hayallerin içinde
kaybolup gençliğini çürütenlerden olmamalıyız. Gençliğimizi, îmânımızın
güzelliğini, ne idüğü belirsiz, bulanık, içi dışı boş, fikriyatı bozuk,
zevkperest lakırtılara sunmayacağız.
Bizler hayatın ‘’hayır ‘’demekle başladığını bilenleriz.
‘’Evet’’lerimiz îmânımız kadardır.
Ve elbette ‘’AŞK’’ en çok bize yakışır, vesselam.
Efendimiz (sav), hicretle Medine’yi yurt edinince ilk iş olarak inşa
ettiği mescidin bir bölümünü eğitim ve öğretim için tahsis etmiştir. Allah
Resûlü, İslâm akademisi diye nitelenebilecek bu Suffe mektebinde nice ilim
sahibi gençler yetiştirmiştir. Gün gelmiş bu gençlerden Hz. Ali’yi Yemen
kadılığı, Muaz b. Cebel’i Yemen valiliği, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtipliği,
Üsame’yi ordu komutanlığı gibi stratejik görevlere getirmiştir. O, bu
uygulamalarıyla “size güvenim sonsuzdur” mesajını vermiştir.
SABRİ YELBEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder