30 Haziran 2016 Perşembe

ARŞIN GÖLGESİNE DAV ET



ARŞIN GÖLGESİNE DAV ET

Allah’ımızın selâmı, bereketi ve affı üzerimizedir.

Biz bu muazzam selâmı duyup yayanlarız.

Selâm esenliktir, üzerimize olsun.

Efendimiz’in (sav) İslâm davetine, îmân çağrısına, Hz. Ali, Zeyd b. Harise, Ammar b. Yasir, Sa’d b. Ebi Vakkas, Mus’ab b. Umeyr, Habeşli Bilal gibi Mekke’nin gençleri bu kutlu davete icâbet etmişlerdi. İman edip İslam’la şereflendikleri andan itibaren onların her biri son nefeslerine kadar Allah ve Resûlü’ne itâat, din-i mübine hizmet yolunda büyük bir gayret gösterdiler. Erkam’ın evinde gizlice yapılan Kur’an derslerinde, Kâbe’nin gölgesinde cemaatle kılınan ilk namazda, hicret yolculuğunda, Mescid-i Nebevi’nin inşasında, Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te hep bu gençleri görüyoruz Efendimiz’in (sav) yanında.
Ne yazık ki bugün, nefislerin şımartıldığı, iştahların kabartıldığı, şehvetlerin kamçılandığı, doyumsuzluğun arttığı, hızın ve hazzın olabildiğince yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz ve savrulup giden başıboş, ziyân edilmiş hayatlar görüyoruz. Bunun içindir ki, tüm insanlığı tehdit eden zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Taklit, özenti, arkadaş, çevre, merak, kişilik ve irâde zâfiyeti gibi sebeplerle nesiller, bu kötülüklere kolayca müptela olabiliyorlar.

        Bizler birer Yusuf olacağız. Dünyanın bütün gayr-i meşru arzuları önünüzde arz-ı endam etse, diz çökse dönüp bakmayacak, “Ben âlemlerin Rabbi, Yüce arşın tek sahibi Allâh’a sığınırım”diyerek edeb elbisemizin yırtılmasını müsaade etmeyeceğiz.
Bizler iffet elbisesine bürünen Peygamberimiz’in (sav) biricik gülü Fatımatü’z Zehra annemizin evladı olmanın huzurunu, güvenini, mutluluğunu yaşayacağız. Mabeddeki Meryem misali, musibet ve imtihanın en ağırından geçsek de îmân ve sadakatinden geçmeyen, Allâh’a itimadı sarsılmayan, övgüye layık hanımefendiler olacağız.
Düşmanlıkları dostluk ve kardeşliğe, kin ve nefretleri merhamet ve muhabbete, ayrılık ve tefrikaları birlik ve beraberliğe dönüştüren bizler olacağız. Bizler anne/babalarımızın amel defterlerini kıyamete dek kapatmayan, arkalarından hayır duâlarla yâd eden salih/saliha evlatlar zümresinden olma gayretindeyiz.


Müslüman Gençler olarak inancımıza toz kondurmuyoruz elhamdülillah.


Bir büyük medeniyettin iddialı temsilcileriyiz. İnancımız gereği güçlü ve kararlıyız. Dünyanın neresinde olursak olalım ideallerimiz hep aynı, bütün zaman dilimlerinde secdeye varıyor alınlarımız.

         Biliyoruz ki yorulmak sadece bir yanılgıdır. Rehberimiz Peygamber Efendimiz’in (sav) ahlâkını tamam eden Yüce Allah’ımız Kur’ân-ı Mübin’inde İnşirahı okuduk ve öğrendik ki; ‘’Boş kaldığımızda hemen bir diğer işe başlamalıyız.’’
Çünkü dünyamızın bizlerin iyi niyet ve güzel ahlâkına ihtiyacı var. Zannettirilmeye çalışılır ki gençlik bir çılgınlık çağıdır. Uyanık olalım. Bizler aklın, ilmin ve güzel olanın temsilcileri olmak zorundayız. Kendimize kötü zan beslemekten âlemlerin Rabbi olan Allah’ımıza sığınırız. Algılarımızı olmadık zanlarla yönetmeye çalıştıkları açık, hûlyalı hayallerin içinde kaybolup gençliğini çürütenlerden olmamalıyız. Gençliğimizi, îmânımızın güzelliğini, ne idüğü belirsiz, bulanık, içi dışı boş, fikriyatı bozuk, zevkperest lakırtılara sunmayacağız.
Bizler hayatın ‘’hayır ‘’demekle başladığını bilenleriz.

‘’Evet’’lerimiz îmânımız kadardır.

Ve elbette ‘’AŞK’’ en çok bize yakışır, vesselam.

Efendimiz (sav), hicretle Medine’yi yurt edinince ilk iş olarak inşa ettiği mescidin bir bölümünü eğitim ve öğretim için tahsis etmiştir. Allah Resûlü, İslâm akademisi diye nitelenebilecek bu Suffe mektebinde nice ilim sahibi gençler yetiştirmiştir. Gün gelmiş bu gençlerden Hz. Ali’yi Yemen kadılığı, Muaz b. Cebel’i Yemen valiliği, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtipliği, Üsame’yi ordu komutanlığı gibi stratejik görevlere getirmiştir. O, bu uygulamalarıyla “size güvenim sonsuzdur” mesajını vermiştir.

SABRİ YELBEY



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder