DİLİN ALLAH’A
KULLUĞU
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip
kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmran, 104)
“Onların fısıldaşmalarının birçoğunda
hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi yahut ma’rufu emretmeyi ve insanların
arasını düzeltmeyi emreden başka. Kim Allah’ın rızasını arayarak böyle yaparsa;
Biz, ona çok büyük bir ecir vereceğiz.” (Nisa, 114)
Dil hakkında Allah (celle celaluhu)’nun
istedikleri ve yasakladıkları pek çoktur. Rabbimiz dilimizi nasıl kullanmamız
ve nelerden korumamız gerektiğini bize bildirmiştir. Peygamber (sallallahu
aleyhi ve sellem) de bu konuda pek çok nasihat etmiş ve hadisleri bize ulaşmıştır.
İnsan, her davranışı ile, ibadetleri ve
yaptıkları iyilikler ile Rabbine nasıl yaklaşacağını bilmeli ve Allah-u
Teâlâ’yı razı etmek istiyor ise diline de bu sorumluluğu yüklemelidir. Onun
konuşması, söz söylemesi yalnızca Rabbinin rızası için olmalıdır.
Allah (celle celaluhu), dilimizle şunları
yapmamızdan hoşlanır ve razı olur. Kim diliyle aşağıda sayılanları yaparsa
Rabbinin rızasını kazanır;
Doğru söylemek, susmak, iyiliği emretmek,
kötülüğü yasaklamak, güzel söz, şeytanın dürtmesi anında Allah’a sığınmak,
Allah’ın kelimesini yaşatmak, şahitlik yapmak, insanların arasını düzeltmek,
cahile öğretmek, hatırlatma, irşad, zikir, Kur’an okumak, Peygamber (sallallahu
aleyhi ve sellem)’e salat, istiğfar, din kardeşine gıyaben dua etmek, ezan,
ikamet, kunut (dua), besmele, selamlaşma, hastaya dua, müminlere dua, müezzine
icabet, şefaat, çocukları edeplendirmek, afiyet istemek, şehadet kelimesini
söylemek, okumak, adaletle hüküm vermek, tasdiki vacip olanı tasdik etmek, dini
ilimleri öğretmek, Allah’a hamd etmek, namaz sözleri, hac sözleri, bayramlaşma,
meşveret, davete icabet gibi hayra delalet eden sözler, ilim ve nasihat, iyilik
sahibine dua, ibadet ve adetlerde meşhur olan dua ve zikirleri okumak…
Kim dili ile bunları yapıyorsa ve dilini
bu meşru daire içerisinde tutuyorsa, Allah o dilden razı olur.
Kim de dili ile şu kötü işleri yapıyorsa
o, dili ile günah işlemiş olur;
Yalan, dedikodu (gıybet), yalan yere
yemin, bühtan, ana babaya küfür, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’e yalan
isnad etmek, sahabeye hakaret, babadan başkasına intisab, inlemek, müslümanı
küçük düşürmek, Allah’ın kitabına ilave, yalan olduğunu zannettiğini konuşmak,
hiciv, sırrı yaymak, yalan vaad, iki yüzlü söz, bidate çağırmak, başa kakmak,
eşyayı yalan yemin ile infak etmek, hakkı inkar, lanet, ayıplamak, çirkin söz,
söz taşımak, müslümana ‘Ey kafir’ demek, “Allah’ım onun imanını al” sözü,
zamana sövmek, müslümana sövmek, kadının kocasını ifsad etmesi, manasız söz,
mira (tartışma), cidal husumet, aşırı mizah, sihir, kibir sözü, ölüye küfür,
hakkı batıla karıştırmak, kadının özürsüz olarak talak istemesi, çok konuşmak,
aldatma, kötü sözü açıklamak, kötü şeyi emretmek, iyiliği yasaklamak, Allah-u
Teala’ya şer izafe etmek, ‘kulum’ ve ‘ümmetim’ sözü, kafir için af istemek,
müslümana ‘Ey köpek’ vb. sözler söylemek, iki kişinin ve fazlasının yanında
fısıldaşmak, Allah ve Rasûlünü gazaplandıracak bir şeyi hatırlatmak, Allah’tan
cennetten başkasını istemek, işittiği her şeyi anlatmak, insanlara
anlamayacakları şeyden bahsetmek, Rabbe küfür, horoza küfür, çarşı ve pazar
yerlerinde doğru dahi olsa fazla yemin etmek, yatsıdan sonra caiz olmayan bir
şeyi konuşmak, lakap takmak, sözü maksadından saptırmak, emaneti inkar, ilmi
saklama, tuvalette konuşmak, hakkı gizlemek, halktan istemek, çiftler arasındaki
sırrı yaymak…
Dilin görevi çoktur. Mümin bir kula düşen
en güzel sözleri söylemek, çirkin her türlü sözü terk etmek, dilini bunlardan
arındırmaktır.
Dilin afetleri, insanı manevi makamlardan
aşağıya çeker, kalbini, imanını, teslimiyetini olumsuz olarak etkiler. Bu
sebeple dilin afetlerini çokça hatırlamalıyız.
Dilin afetlerini bilen kimse, kendini
aşağıya çekecek şerlerden uzak durur ve kendini sakınır. Dilin tehlikesinin çok
olmasından dolayı Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“İki çenesi ile bacakları arasında olan
hususunda bana kefalet veren kimsenin, ben cennete girmesine kefil olurum.” (Buhari)
Dili Korumanın Yolları
- Boş sözü terk etmek.
Üzerimize elzem olmayan, sana faydası
olmayan şeylerden söz etmemek… Zararından emin olmadığın her türlü sözü terk
et!
Üzerine elzem olmayan şeyi başkasına
sorman da bir malayanidir. Mesela, bir müslümana ‘Oruçlu musun?’ diye sorman,
onun da ‘Evet’ demesi, onun kibrine sebep olabilir. İbadetine riya
karıştırmasının müsebbibi olursun. Halbuki gizli ibadetler, aşikar ibadetlerden
çok üstündür. Çok masumca sorduğun gereksiz bir soru, çok şeye sebep
olabilir. Dili ihmal edip başıboş bırakmak, büyük zararlara sebep olur.
- Fazla konuşmamak.
Hasan Basri: “Çok konuşanın yalanı
çoğalır, malı artanın günahı artar, kötü huylu olanın nefsi muazzeb olur.”
demiştir.
Selef, fuzuli sözlerden hoşlanmaz ve
onları çirkin görürdü. Allah’ın kitabı, Rasûlün sünneti, emri bil maruf ve
nehyi anil münkeri ve geçim için muhtaç olduğu sözlerden gerisini fuzuli
görürdü.
- Husumetten uzak durmak.
İnsanlarla aramızda husumet oluşturacak
düşmanlığa, kine, öfkeye sebebiyet verebilme ihtimali olan her türlü itiraz ve
mücadeleyi (mira) terk etmek.
- Çirkin söz, sövmek ve müstehcen konuşmalardan sakınmak.
Bu ve buna benzer konuşmalar kötü ahlaktan
kaynaklanır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yaramaz
ve fahiş sözler, nifakın dallarından birer daldır.” (Tirmizi)
Fuhuş: Çirkin şeyleri açık sözlerle ifade etmektir. Cinsi münasebet ve
bunlarla alakalı sözlerdir. Ahlakı bozuk kimselerin bu hususta kullandıkları
çok çirkin ve çok açık tabirleri vardır. Salih kimseler bunlardan haya eder.
Bunları konuşurken kinaye, rumuz, ima ile anlatır. Peygamber (sallallahu aleyhi
ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Karşılıklı olarak sövüşen her iki
kişinin söyledikleri (kötü sözlerin) günahı, (kendisine küfredilerek haksızlığa
uğrayan) mazlum kimse (küfrü başlatan kimseden) daha da ileri gitmediği
müddetçe (küfre) ilk defa başlayan kimsenin üzerinedir.” (Müslim)
Öfke anında dili kontrol etmeli, sövme,
küfür gibi çirkin sözlerden Allah’a sığınmalı, bu sözlerin bir mümine asla
yakışmayacağını kendisine hatırlatmalıdır. Peygamber Efendimiz (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Annesine babasına söven mel’undur.”
- Lanet etmekten (tel’in) kaçınmak.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve
sellem) şöyle buyurmuştur: Allah’ın gazabı, Allah’ın laneti ve cehennem
ile lanetleşmeyin.” (Tirmizi, Ebu Davud)
Laneti gerektiren sebepler 3 tanedir. Bunlar;
– Küfür
– Bid’at
– Fısk
– Bid’at
– Fısk
Ancak bid’at sahiplerine lanet
tehlikelidir. Bid’atı bilmek zordur. Doğru olan avamı bundan menetmektir.
Şahsi olarak açıkça kafir olana lanet
etmek caizdir. ‘Allah’ın laneti Firavun ve Ebu Cehil’in üzerine olsun’ gibi…
Bunların küfür üzere oldukları şerren bilinmiştir. Ancak zamanımızda bir
Yahudiye, bir Hristiyana lanet etmek caiz değildir. Çünkü o Yahudi ve
Hristiyan, Müslüman olarak ölebilir.
Ancak açıktan kafirlik yapan Allah’ın dini
ve Müslümanlarla savaşanlar için bu geçerli değildir. O anda yaptıkları küfre
lanet edilir.
Zina eden (zani) ve faiz (riba) yiyenlere
de lanet edilir. Bunlar büyük günahlardandır. Bu saydıklarımızın dışında lanet
etmek caiz değildir.
Huzeyfe (radıyallahu anh) diyor ki: Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bir seferde iken Ensardan bir kadın, devesine kızarak ona lanet etti (tel’in etti). Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem): “Devenin yükünü alın, semerini çıkarın. Zira o mel’undur.” buyurmuştur. (Müslim)
Huzeyfe (radıyallahu anh) diyor ki: Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) bir seferde iken Ensardan bir kadın, devesine kızarak ona lanet etti (tel’in etti). Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem): “Devenin yükünü alın, semerini çıkarın. Zira o mel’undur.” buyurmuştur. (Müslim)
- İnsanları eğlence ve alaya almaktan uzak durmak.
Eğlence ve alaya almak, kişiye eziyet
verdiği zaman haramdır. “Ey iman edenler! Bir topluluk, bir toplulukla
alay etmesin. Ola ki (alay edilen adamlar, Allah yanında) kendilerinden daha
hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasın. Ola ki onlar, kendilerinden
daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayın. İman ettikten sonra (kişinin) fâsıklık (damgası yemesi veya din ve
ahlâk sınırını aşması) ne kötü isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar
zalimlerin ta kendileridir.” (Hucurat, 11)
Alaya almak, karşımızdakini hiçe saymak,
ihanet etmektir. Onun kusur ve noksanlarına dokunmaktır. Hareketini, sözünü
taklit etme suretiyle yapılır. Bazen de işaret ve imayla yapılır. Alay eden de
ona gülen de aynı durumdadır.
Muaz b. Cebel (radıyallahu anh)’den
rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle
buyurmuştur: “Kim din kardeşini tevbe ettiği bir günahından dolayı
ayıplarsa o günaha müptela olmadan ölmez.” (Tirmizi)
- Sırrı ifşa etmekten sakınmak.
Sırrı ifşa etmek ihanettir. Başkasına
zararı dokunursa haram, zararı olmazsa zemmedilen bir davranıştır. Sır,
söylenilene verilmiş bir emanettir. Mümin emanete asla hıyanet etmez.
- Tutamayacağı sözden uzak durmak.
İnsan, tutamayacağı bir sözü vaat
etmemelidir. Dil için bu kolaydır. Ancak insan nefsi için zordur. Bir kimse
verdiği sözü tutmaz ise bu nifak alameti olur. “Ey iman edenler! Sözleşmeleri
yerine getirin… ” (Maide, 1)
- Yalan konuşmak ve yalan yere yemin etmekten uzak durmak.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurmuştur: “Kişi yalan söylemek ve yalancılıkla meşgul olmak
sebebiyle Allah katında yalancılardan yazılır.”
Yalan söz söylemek kadar yalan yere yemin
etmekte haramdır. Bir kişi bir malı satarken ‘Vallahi şu fiyattan aşağı vermem’
ya da ‘Satın almam’ deyip fiyatı indirir veya fiyata razı olursa o kişi yalan
yere Allah’ı şahit tutmuş olur.
Başka bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Üç
kişi ile kıyamet günü Allah konuşmaz ve onlara bakmaz. Bunlar; verdiği sadakayı
başa kakan, malını yalan yemin ile satan ve kibirli kibirli ridasını sallayarak
yürüyen kimselerdir.” (Müslim)
- Dili, gıybetten uzak tutmak.
“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Zira
zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli şeylerinizi araştırmayın;
biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini
yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah’tan korkun, şüphesiz
Allah, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.” (Hucurat,12)
Gıybetin manası: Duyduğu zaman insanın
hoşuna gitmeyecek olan bir kusurunu gıyabında söylemektir. Bu kusur,
kıyafetinde, ahlakında veya her nerede olursa olsun fark etmez. Peygamber
(sallallahu aleyhi ve sellem): “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz? Kardeşinizin
hoşlanmayacağı şeyle onu anmanızdır.” buyurdu. Bunun üzerine: “Söylediklerimiz
onda varsa buna ne buyurursunuz?” dediler. Rasul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve
sellem): “Söylediğiniz kusurlar varsa gıybet etmiş olursunuz. Yoksa iftira
edersiniz.” buyurdu.
Gıybete Sevk Eden Sebepler
- Kinini yenememek, bir kişiye
kızdığından dolayı hakkında konuşmak.
- Arkadaşlarının kendisini konuşturup
dinlemesi, kendisinin de onlara uyması
- Bir işin kendi aleyhinde olduğunu
anlayıp haklı çıkmak için
- Kendisine isnad edilen şeyi başkasına
yüklemek. Kendi kötülüğünü örtmek için başkasının kötülüğünü ortaya
koymak.
- Kendisini üstün göstermek.
- Hased, çekememezlik
- Gülüp eğlenmek için
- Kişiyi küçük gördüğü için
çekiştirmek.
- Dilin ve nefsin her türlü şer ve
afetlerinden Allah’a sığınıp temizlenebilmek duası ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder