Bizler mazlum ve mahzun, aynı
zamanda yitik bir medeniyetin evlatlarıyız. Bu yitik medeniyetin evlatları olan
biz Müslümanlar, dört başı mamur İslam Medeniyetinin yeniden tarih sahnesine
çıkması , yeniden ihya ve inşa olması için bir çaba ve cehd içinde olmalıyız.
Biz şuna inanıyoruz. Müslümanların
içinde bir ukdedir medeniyet. İnsanlığın huzuru ve mazlumların umududur
medeniyet; aynı zamanda zulmün yerine adaletin, şirkin yerine tevhidin,
esaretin yerine özgürlüğün, kötülüğün ve çirkinliğin yerine iyiliğin ve
güzelliğin ikamesidir medeniyet.
Yalnızca yaşadığımız şehrin ve ülkenin değil, dünyanın imarı ve inşası için
gerekli ve uzun soluklu bir mücadelenin adıdır Medeniyet.
Medeniyet, batının vahşi ve
sömürgeci uygarlığından tamamen farklıdır. Batı uygarlığının insanlığa vereceği
ve söyleyeceği bir şey kalmamıştır. İslam medeniyeti var edici, batı uygarlığı yok edicidir. İslam
medeniyetinin özü hikmet, batı uygarlığının özü şiddettir.
Medeniyet, özü, özsuyu hikmet olduğu için,
hakikatin izini sürer. Uygarlık ise, özü ontolojik şiddet olduğu için,
hakikatin izini siler, kendisini hakikat ilan eder ve bunu da marifet zanneder!
Medeniyetin tohumları,
peygamberler tarafından ekilir.
Peygamberler, Rahman'ın rahmet elçileri olarak,
insanlığa hakikat haberleri getirirler:
Ve insanı olgunlaştıran,
aşkınlaştıran,
tabiatı yeşerten,
kâinâtı bütün varlıklarla birleştiren,
insanı dirilten ve
hayata ruh üfleyen
bir merhamet ve adalet,
kardeşlik ve hakikat şarkısı
bestelerler.
Medeniyet'in kaynağı, vahiy;
kurucusu Hz. Peygamber; kurucu sütunları ise ilim, irfan ve hikmet
menzilleridir.
Medeniyet, ilâhî şiarların
nebevî şuurla buluşması, nebevî şuurun, hakikatle yoğrulan insan tarafından
beşerî bir şiire durdurulması yolculuğudur.
Medeniyet “Bir topluluğun hayat tarzı, bilgi seviyesi,
sanat gücü, maddi ve manevi varlığı ile ilgili vasıflarının bütünü; bir
topluluğun bu bakımdan ileri bir seviyede olması hali; şehirlilik demektir.”
İslam medeniyetinin; bugünün ve
geleceğin beşeri medeniyetlerinin tek alternatifi olduğu tarihi ve ilmi bir
gerçek olarak ortadadır. Bu gerçekliğe rağmen İslam dininin mensuplarının, kendilerini
geçmişlerinden soyutlayarak; batı medeniyetinin takipçileri olmaları son derece
hazin bir durumdur.
Medeniyetimiz, esas itibariyle, geri
çekildi; ama ortaya konan tecrübenin derinliği, zenginliği, inanç eksenli bir
tecrübe olması, uygun zamanı, zemini bulduğunda yeniden ve yenilenerek bir
meydan okumaya dönüşebileceğini gösteriyor bize. Bunu bir Müslüman olarak iliklerimize kadar
hissetmeliyiz.
İnsanlığın huzur coğrafyası olacak İslam medeniyeti şefkat
ve merhamet, gayret ve cehd üzerine inşa olmuştur. İslam medeniyeti Çağa her yönüyle hitap eden
ilahi vahiyden beslenen bir medeniyettir. Merhum
Şehid Hasan El Benna nın İslam tanımından mülhem “İslam medeniyeti, doğru akide
ve ibadet olduğu gibi aynı zamanda devlet ve vatandır, hükümet ve ümmettir,
ahlak ve kuvvettir, rahmet ve adalettir, kültür ve kanundur, ilim ve hükümdür,
madde ve servettir, cihad ve davadır, ordu ve fikirdir.
Kürdüyle,
Türküyle, Arabıyla ve yüzlerce etnik unsuruyla huzur ve kardeşlik ikliminin
sahici bir şekilde teneffüs edildiği sulhun ve selametidir yurdudur medeniyet.
İslâmiyetin kabul ettiği medeniyet, iki
dünya saadetini temin eden bir medeniyettir.
Medeniyet
Başkanı M. Beşir ERYARSOY hocamızın ifadeleriyle özetleyecek olursak;
Medeniyetimiz;
1.
İlahi
menşeli bir medeniyettir,
2.
Beşeriyetin
tamamına seslenir ve kardeşliğe çağırır
3.
Açık,
evrensel bir medeniyettir.
4.
Davet
medeniyetidir.
5.
Adalet
ve eşitlik şiarları üzerine yükselir
6.
Medeniyetimiz
Dünya ile ahireti, madde ile ruhu ayrı değil birbirini tamamlayan unsurlar
olarak görür
7.
Tevhid
ilkesi medeniyetimizde beşeri ilişkilerin ve beşerin kainat ile alakasının
esasını oluşturur.
Dört
başı mamur İslam medeniyetini yeniden ihya ve inşa edecek Medeniyet erleri ise;
1.
Davalarına
bütün kalbiyle iman ederler.
2.
Sosyal,
siyasal, bireysel ve toplumsal, itikadi ve ahlaki bütün alaka ve tutumlarını
medeniyetin esasını teşkil eden tevhide göre tespit ederler.
3.
Beşerin
hayrını isterler.
4.
Fadekardırlar.
5.
Kainat
ve beşer hayatını sünnetullah çerçevesinde idrak edip yorumlarlar.
6.
Hep
kardeşlerinin ve insanlığın hayrı için çalıştıklar/çabalarlar.
Her Müslüman fertten aileye, aileden cemaate,
cemaatten ümmete ve ümmetten medeniyete giden kutlu yolda üzerine düşeni
yapmalıdır.
Biliyoruz ki, kitabımız Kur’an, insanı fazilet ve erdem
hamuru ile yoğurmuş, onun ilk talebeleri bu yoğrulma sonucunda cahiliyyeyi
ortadan kaldırıp İslam medeniyetini hakim kılmışlar, Yesrib’i Medine’ye
çevirmişlerdi. Tarih boyu Kur’an’la yol alan Müslümanlar yeryüzüne hep erdemi,
fazileti, medeniyeti yaymışlardır.
Tüm
kara propagandalara, zihninleri bulandıran dezenformasyonlara ve islamifobik
söylemlere inat çağa mührünü vuracak biiznillah islamdır.
Batı’nın barbar uygarlığına karşı insanlığın tek kurtuluş
ümidi olan biz Müslümanlar ne haldeyiz peki? Bedeviliği yıkıp yeryüzüne
medeniyet taşımış inancımızı ne kadar temsil edebiliyor, insanlık için bir umut
olma sorumluluğumuzu ne kadar ciddiye alıyoruz?
O halde İslam medeniyetini inşa ve ihya
edecek medeniyet erlerinin yola koyulma vakitleri gelip geçmiyor mu acaba?
İdris GÖKALP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder