RAHMET AYI RAMAZAN
“Ey Rabbimiz bize Recep ve Şaban ayında
bereketi ihsan eyle ve bizi Ramazan’a ulaştır.” (Hadis)
Bir
rahmet ve bereket ikliminin, bir arınma ve dirilme mevsiminin arifesindeyiz.
Kur’an ayı Ramazana sayılı günlerin kaldığı bir zamanda Ramazan ayının önemini,
bereketini ve değerini daha iyi idrak etmek biz müminler için önemli olsa gerek
. Fırsatlar ayı olan Ramazana daha bir uyanık, daha bir teyakkuz halinde, daha
bir bilinçli girmek ve bu hayır ayından daha güzel bir şekilde istifade etmek biz
Müslümanlar için hayırlara vesile olacaktır inşallah.
Ramazan; içinde
yaşadığımız tüm olumsuz cahili ortam ve şartlara rağmen, büyük bir heyecan ve
coşku ile karşılayıp, yaşamamız gereken bir aydır. Ramazan on bir ay boyunca kir ve pas tutan
nefislerimizi, heva ve heveslerimizi oruçla dizginleyip Allah için dua, niyaz
ve itikafta bulunmanın, Kur’an okuyup üzerinde tefekkür ve tedebbür etmenin,
sadaka vermenin, ibadet etmenin manevi lezzetini tatmaya, teravihin, sahurun,
iftarın coşkusunu yaşamaya hazırlandığımız aydır.
“Ramazan;
bir görüşe göre “esmaullahtan” biridir. Şahrullah/ Allah’ın ayıdır Ramazan.
Allahu Teala’nın, mesajını yeryüzüne inzal buyurmaya başladığı Kadir gecesi ile
şereflenen kutlu aydır ramazan.
Ramazan
kelimesi sözlükte şu manaları içermektedir: Yaz sonunda, güz mevsiminin
evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur; güneşin hararetinin
şiddetinden kızgın yerde yalın ayak yürümek ve yanmak; kılıcın iki taş arasına
konulup, keskinleştirmek için dövülmesi, bir de Allah’ın güzel isimlerinden bir
isim…
Ramazan, yaz mevsimi
sonunda yeryüzünü tozdan temizleyen güz yağmuru (ramza) gibi, iman ehlinin
günahlarını yıkayıp, kalplerini kir ve pastan arındıran bir bereket ayıdır.
Güneşin şiddetli hararetinden neredeyse kor haline gelen (ramaz) taşlar
üzerinde yalın ayak yürüyerek yanmaya eş, orucun açlık ve susuzluk hararetiyle
sıyamla; yani oruçla günahları yakıp yok eden bir imtihan ayıdır. Arapların bu
ayda kılıçlarını bileyip oklarını sivrilterek savaşa hazırlanmaları gibi,
mü’minlerin de küfre, şirke, şeytana, tağuta, fahşaya, münkere karşı
iradelerini çelikleştirip, imani hassasiyetlerini pekiştirdikleri bir kutlu
aydır.
Cennet
kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların bağlandığı mübarek
bir aydır Ramazan… Hayırların ve hayırlıların çoğaldığı, şerlerin ve şerlilerin
azaldığı feyiz ve bereket ayı.
Ramazan; rahmet,
mağfiret ve kurtuluş ayıdır. Resulallah’ın (sav) ifadesi ile “Evveli rahmet,
ortası mağfiret, ahiri ateşten azad oluştur.”
Biten ömür semeresini devşirmek için tekrar bahşedilen
bir abı hayattır. Ramazan yeni bir soluktur.
Ramazan, her şeyden önce Kur’an ayıdır. Tefekkür ve muhasebe ayıdır.
Diriliş ve devrim ayıdır.Arınma, yenilenme ayıdır. İlimle ve kültürle
değerlendirilen, ibadeti günün ve gecenin her dakikasına yayma gayreti
gösterilen, manevi özelliklerin, takva, sabır ve tevbenin öne çıktığı aydır.
Teravihler nafile ibadetlere, sahurlar ise teheccüd saatine kalkıp gece
namazına alışmak için bir fırsattır. Ramazan giderek dünyevileşen, bireyselleşen
insanımızın unutmaya yüz tuttuğu ikramı, misafir ağırlamayı, infakı hatırlatır
ve yeniden alışkanlık haline getirir. Ramazan kötü alışkanlıkları bırakmak için
bir fırsattır. Cehennem kapıları kapandığı gibi meyhane ve kimi haram eğlence
yerlerinin kapılarına da ramazanda kilit vurulur.
Peygamberimiz (sav) in şaban ayının
son gününde ashabına ramazanı karşılamaya dair okuduğu hutbede söyledikleri
bizlere ramazanın ayının önemini bir kez
daha hatırlatıyor: Peygamberimiz;
“Ey
insanlar! Ramazan ayı büyük ve bereketli bir aydır. Sizin kapınıza
dayanmaktadır. Öyle bir aydır ki, onda bir gece vardır, bin aydan daha
üstündür. Allah bu ayın orucunu farz, gece ibadetini nafile kılmıştır. Kim ki
hayırdan bir hasletle bu ayda Allah’a yaklaşırsa, tıpkı başka aylarda farz
vazifesini yerine getiren bir kimse gibi olur. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın
karşılığı da cennettir. Bu ay, yardımlaşmanın, hal ve hatır sormanın ayıdır. Bu
öyle bir aydır ki, mü’minin rızkı bu ayda artar. Kim ki, bu ayda oruçlu bir
kimseye iftar yemeği verirse, onun günahlarına mağfiret olur. Onun boynunun
ateşten azad edilmesine vesile olur ve onun ecri gibi iftara gelene de ecir
verilir, onun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.” Buyurarak bize rahmet ve
bereket ayını çok güzel bir şekilde tanıtıyor.
Ramazan, müminin bütün
bir yılını- hatta yıllarını- kızağa çekip tüm yapıp eylediklerini sorguya
tuttuğu, varlığını teraziye aldığı ve çetin bir nefs muhasebesine girdiği ay.
Ramazan, modern çağın ve modern değerlerin insan yaşamını ve doğasını tahrif ve
tahrib eden, kirleten, çürüten, fıtratı en vahşi bir kıskaca alıp boğan o yoz
kültüründen ve karanlığından müminin vahyin o sıcacık aydınlığına hicret
ettiği, itikafa çekildiği aydır.
Ramazan hidayet
rehberimiz Kuran’ın kendisinde indirildiği, yoksulun gözetilip, yetim
yüreklerin okşandığı, ümmet şuurunun bir kez daha ihya edildiği rahmet ayıdır.
Ramazan
tarihin şahid olduğu en büyük inkılap ayıdır. O ay, insanlığı karanlıktan,
şaşkınlıktan, zulümden arındıracak olan kurtuluş kılavuzumuzun Rabbimiz tarafından
elçisine bahsedildiği aydır. O ay, köhneyen eskiyi vahyin yeniliği ile
değiştirmenin adıdır.
Ramazan
Allah’ı merkeze almak, hayatımızın, bütün iş ve ilişkilerimizin merkezine
Allah’ı yerleştirmektir. Ramazan Ayı’na gelinceye kadar nefsine, paraya, şeytana
da o merkezden pay ayıran, onların esaretinden bir türlü kurtulamayan,
dini Allah’a halis kılamayan insanlar, Ramazan’la birlikte adeta özgürlüğüne
kavuşuyor, merkeze Allah’ı almaya başlıyor ve hayatı bir anda değişiyor.
Mekke’de olup biten şey, değişen şey de bu değil mi? Yani yeme-içmemizden
insanlarla ilişkilerimize, ekonomik hayatımızdan siyaset hayatımıza, kültür
hayatımıza.. her alanda Allah’ı hayatın merkezine alıp, hayatı O’nun sınırları
çerçevesinde yaşamaya başlamak, sınırlarımızı fark etmek, acziyetimizi fark
etmek ve insanlığımızı fark etmek; yani parçalı hayatı bir tek noktada
birleştirmek, yani tevhîd... Bu anlamda Ramazan bir tevhîd eylemidir
diyebiliriz.
Ramazan insanlarla ilgilenme, ihtiyaçlarını giderme
fırsatlarını bağrında taşıdığı için mü'minlerin çevresiyle irtibatı,
dayanışması ve iletişimi zirveye çıkar.
Ramazan,
yoksulun-fakirin halini yaşayarak öğrenme, hissetme, onların derdine derman
olma ayıdır.
Ramazan
İslam ümmeti ve onun kutlu elçisi, vahyin başöğretmeni, uygulamalı öğreticisi,
beyan edicisi, şahidi/tanığı, usvetun hasenesi/en güzel örneği-modeli olan
Peygamberimiz Hz. Muhammed ve onun
ümmeti için Allah'tan salat dileme ayıdır.
Ramazan
oruç tutmaktır, oruç ise insani bir seçimdir. Hayvanlar da aç kalırlar, ama
sadece insan özgür iradesiyle bunu bir ibadete dönüştürür. Çünkü hiçbir
mecburiyet olmadığı halde, dünyevi bir yaptırım içermediği halde oruç, takva
amacını gerçekleştirir. Ramazan sadaka ile sadakati gösterme ayıdır.
Ramazan,
açlığın susuzluğun, mahrumiyetin ateşinde kavrularak, cehennem ateşinden
kurtuluş, iftarlarda zemzeme, ahirette cennete kavuşma ayıdır.
Ramazan,
Kur'an ile kendimizi, çevremizi yeniden selamlamak ve Allah'ın selamı ile
selamlanmayı hak etme ayıdır.
Ramazan Kur'an
ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, mü'minlere rahmet ve bütün insanlığa
hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece'sinde
indirilmeye başlanmıştır.
Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de
şöyle buyurmuştur: ''Ramazan ayı,
insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri
olarak Kur'an'ın indirildiği aydır...'' (Bakara 185)
Ramazan
kainatın son mesajı Kur’an’ın inmeye başladığı ay olduğu için son derece
önemlidir. Kur’an’ın Ramazan’da inmeye başlamış olmasının ne anlama geldiği
gereği gibi ortaya konulabilirse, Ramazanın fonksiyonu daha iyi anlaşılabilir.
Kuran insanlığa rahmet, uyarı, öğüt ve yol gösterici olarak inmesine ilaveten,
mü’min insan tipini inşa için gelmiştir. Kur’an’ın 23 yıllık süreçte
oluşturduğu ilk nesil, dünyanın gidişatını değiştirecek bir hamleyi
gerçekleştirebilmişlerdir. Beslendikleri kaynaktan aldıkları güçle zamanın
süper güçlerini dize getirecek bir enerji ile donanmışlardır. Bir kişiyle
başlayan bu değişim, dönüşüm hareketi, Kur’anın inmeye başladığı zamandan en
fazla bir asır sonra, üç kıtaya yayılmayı başarmıştı. Bu başarının sırrı-
Merhum şehid Seyyid Kutub’un ifadesiyle- öncü Kur’an neslinin kendilerini
Kur’anla inşa etmeleri, Kur’an’dan beslenmeleri ve yaşayan Kur’an olmaları idi.
Her müslümanın bu Kur’an neslinden olmaya çalışmak gibi bir sorumluluğu olduğu
gerçeğinden hareketle, Ramazan ayı bu sorumluluğun hatırlanması ve üstlenilmesi
için bir mihver edinilmelidir. Kur’an yeniden, gereği gibi okunmalı,
anlaşılmalı ve yaşanmalıdır.
Ramazan ayı, iç dünyaya dönerek nefsin hesaba
çekildiği, bütün bir hayatın gözden
geçirilerek yanlışlardan vazgeçilmeye başlandığı bir arama ve yenilme
zamanıdır. Ramazan Kur’an’la ilişkimizi yeniden gözden geçirip tek tek ve toplu
halde üzerinde düşünerek kafa yorduğumuz, anlamaya ve kavramaya çalıştığımız,
hayatımıza geçirdiğimiz, nefsimizi onunla arındırdığımız bir iklim, yani Kur’an
iklimi olmalıdır.
Ramazan bereketiyle;
salih, halis ve izzetli bir kul olma yolunda bin bir mihnet ve belaya razı
olacak sapasağlam, sarsılmaz bir imanı; yüz binlerce günah, şüphe, vesvese
hücum edecek olsa dahi hiçbirine tevessül etmeden istikameti kazandıracak bir
takvayı; en sert rüzgârlar karşısında bile mukavemeti kırdırıp, beller
büktürmeyecek, yüzleri kızartıp başları öne eğdirmeyecek, yeri ve zamanı
geldiğinde her şeyini feda ettirecek hak bir dava şuurunu tesis etmek için
çırpınır mihver şahsiyetler…
Ramazan, ancak
mezkur mesajlarla, bu tanımların pratiğiyle İslam ümmetinin çorak beldelerini
yeşillendirir, sümbüllendirir. Feyiz ve bereketiyle sulandırır. Bu bilinçle
manalaşır, dal budak salar. Ümmet-i Muhammed’in tek yumruk ve tek vücut
olmasını sağlar.
Bu Ramazan anlayışı
ve sorumluluğu, İslam coğrafyasındaki milyonlarca müslümanın vahdet bilincine
ve kardeşlik müessesinin tesisine; dert, acı ve hüznün müşterek çekilmesine
vesile olacaktır. Böylelikle Suriye’nin, Irak’ın, Çeçenya’nın, kanayan yara
Mescid-i Aksa’nın, intifadanın, Afgan dağlarının, İslam ümmetinin kalbi
Kabe’nin ve bizlerin üzerindeki zulümat bulutları yerini aydınlığa terk
edecektir.
İşte böyle bir ortamda
geldin Ey Ramazan! Hoş geldin! Keşke kıymetini hakkıyla bilseydik!.. “Eğer
ümmetim, Ramazan ayındaki ilahi feyizleri bilmiş olsalardı, mutlaka bütün
senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi” diye buyuran Allah Resulü
(as), ne de doğru söylemiş… Keşke tüm İslam alemi senin kıymetini bilseydi, ey
ayların sultanı!..
Allah-u Teala’dan;
lütf-u keremiyle razı olacağı, ibadetlerle dolu dolu yaşanacak ve mağfiretimize
vesile olacak bir Ramazan ayını hepimize nasip etmesini diliyorum.
İdris
GÖKALP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder