26 Haziran 2016 Pazar

ZALİME MEYLETME EY OĞUL!



ZALİME MEYLETME EY OĞUL!

            Ey Oğul!
            Zulmün, cahiliyenin, şirkin ve karanlığın ümmet coğrafyasını tarumar ettiği, insanlık tarihinin en acımasız ve pervasız zalimlerinin türediği, milyonlarca insanın savaşlardan ve açlıktan öldüğü, karunvari emperyalist güçlerin nesli ve ekini ifsad ettiği bir çağda dünyaya geldin.

            Ey Oğul!
            Sana iç acıtıcı ve yürek burkucu şeyler söyleyeceğim. Lakin ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılma. Ancak kafirler Allah’tan ümidini keser. Ben, senin dünya ve ahiret saadetini düşündüğüm için söyleyeceklerime kulak ver ve uyarılarımı dikkate al.

            Ey Oğul!
            Unutma ki, Rabbimiz Allah, kendi yolunda çektiğimiz acı ve üzüntülerin karşılığını kat kat verecek olan, çok bağışlayıcı, şükredenlere karşı sonsuz merhametli, nankörlere karşı adaletli ve müntakimdir.

            Ey oğul!
            Ümmetim hal-i pür melali içler acısı. Bu asırda İslam âlemi, düşmanları tarafından tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde işgal edildi. İslam birliğinin yeryüzünden kaldırılması için batı ve doğu ittifakı korkunç planlarını uyguladı. Ve İslam âlemi, ekonomik, siyasi, dini ve kültürel yönden tam bir yıkıma ve bozulmaya uğradı.

            Ey Oğul!
            Bu bozulma, kokuşma ve yıkımdan en büyük nasibi bizim coğrafyamız aldı. Yerli devşirmeler ve işbirlikçiler, bizi işgal eden emperyalist güçlerin bile bu topraklarda cesaret edemediği melaneti ve zulmü icra ettiler. Başsız bırakılmış bir ümmet, imamesi dağılmış tespih tanesi gibi dört bir yana savruldu. Irkçılığın, şeytanı bile kıskandıracak örnekleri sergilendi bu topraklarda. Gardırop devrimleriyle muasır medeniyet seviyesine ulaşılacağımız zannedildi; lakin yanılgı büyüktü, ancak gaflet ve dalalet daha da büyüktü.

            Ey Oğul!
            Zalim güçler bununla da yetinmedi ve ümmetin kalbine korku, ümitsizlik, tembellik ve dünya sevgisini musallat etti. Müslüman oldukları halde zulme ve zalime karşı olmayı gereksiz gören ne idüğü belirsiz bir din anlayışı türedi. Hâlbuki, ey oğul, bizim geleneğimizde zulme karşı susan, dilsiz şeytan olarak adlandırıldı. Ve Yüce Rabbimizin Kur’an’da “Zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım olunmazsınız.” (Hud 113) emri biz Müslümanlaraydı.

            Ey Oğul!
            Zalime meyletmek demek, onları sevmek, onlara itaat edip boyun eğmek ve onların amellerinden razı olmaktır. Ey oğul! Zalim, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan güçlü diye ondan korkma ve ona kalben dahi olsa meyletme. Her daim Hakkın ve haklının yanında, adaletin ve mustazafların yanında yer al. Haddi aşan tağutlara ve zorba zalimlere dayanma. “Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil olarak Allah yeter”(Ahzab 48)

            Ey Oğul!
            Ashab-ı Kehf gibi, Rablerine yürekten inanan, zalim toplumun kirliliklerinden hicret eden, mücadelenin tıkandığı dönemlerde zalime değil, Allah’a sığınan ve sadece O’ndan yardım umanlardan ol.

            Ey Oğul!
            Allah Teala İslam ümmetini diğer ümmetlere üstün kılmıştır. Yüce Rabbimiz “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.” (Ali İmran 110) buyuruyor. Ancak ey oğul, biz emaneti zayi ettik. Dinimizi ne kendimiz yaşadık ne de başkalarına yaşattık. Büyük bir cezayı hak ettik. Şimdi bunu çekiyoruz.

            Ey Oğul!
            Ümmet fırkalara ayrılıp bölünmüşken, toplumsal hastalıklar Müslüman halkları kırıp geçirirken, devletler ırkçılık mücadelesine düşmüşken, düşman mukaddesata el uzatmışken ve dünya çapında siyonizm ve kapitalizm hareketi devam ederken, “Şeref hilali ne zaman görülecek ve yeniden şafak söküp İslam güneşi yeniden ne zaman doğacak?” diye haklı bir soru sarabilirsin. Ey oğul! İçinde bulunduğumuz bu zelil duruma nasıl düştüğümüzü düşünüp, kurtuluş çareleri ararsak, şartlar değişecek, beklentiler bir bir gerçekleşecek ve uyuyan dev yerinden kalkacaktır inşallah. “O gün mü’minler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah dilediğine yardım eder, galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir. Bu, Allah’ın vaad ettiğidir. Allah vaadinden caymaz, fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum 4-6)

            Ey oğul!
            “Öyle bir fitneden sakın ki, o sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Tüm topluma sirayet eder ve hepimizi perişan kılar.”(bkz 8/25) Unutma ki, ümmet bir beden gibidir. Bedendeki bir uzvun rahatı, diğer uzuvların rahatına bağlıdır. Başka bir ifadeyle ferdin kurtuluşu ümmetin kurtuluşuna bağlıdır. Bu nedenle ey oğul, toplumda zulüm ve pislik çoğalır ve sen bu duruma “Bana ne!” dersen, içinde bulunduğun toplumun iyileri bile helaktan kurtulamazlar. Ey oğul, eğer zulüm, bozgunculuk ve kötülük yaygınlık kazanmışken, sen hiçbir şey yapmadan yerinde oturuyorsan bil ki, Allah’ın azabı ağır ve çetindir.

            Ey Oğul!
            Mazluma da, zalime de yardım et. “Mazluma yardımı anladık da, zalime nasıl yardım ederim?” diye sorarsan Resulallah’a (sav) kulak ver: “Zalimin zulmüne engel olmaya çalışın, bu da ona bir yardımdır.” Ey Oğul! Hesabi değil, hasbi davranan yiğit yürekliler gibi çık meydana ve zalime “Sen zalimsin!” de. Peygamberimiz (sav) “Bu ümmet zalime “Zalim” deme cesareti göstermediği zaman kıyameti bekle.” Ve yine O(sav) “Cihadın en büyüğü, zalim yöneticiye hakkı söylemektir.” Buyuruyor.

            Ey Oğul!
            Bölgesel kurtuluş yoktur Müslümanlar için. Şu ya da bir ırkın ve kavmin tek tek kurtuluşu yoktur. Müslümanlar kurtulacaksa hep beraber kurtulacaklardır. Bu kurtuluş Müslümanların bilincinde olması gereken “İslam kardeşliği” ortak paydasıyla olur. Ey Oğul, Müslüman topraklarını kuşatan iç ve dış zulümden kurtuluşun yollarını aramalı ve kardeşlik bilinci içinde yerli ve yabancı zalimlerin tümüne “hayır” diyebilmelisin.

            Ey Oğul!
            Hz. Ömer’in dediği gibi: “Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol.”

 Kur’an şairi Akif’in dediğini de unutma:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümdü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?

                                                                       İdris GÖKALP



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder