28 Şubat 2016 Pazar



TELEVİZYON KISKACINDA ÇOCUK

İşin ciddiyetine ne kadar vakıf olduk bilmiyorum. Ancak göz önünde olan ve her gün ihtiyaç duyduğumuz bir araç haline dönüşen televizyonun üzerimizde ne kadar etki bıraktığı konusunda hala soru işaretlerinin olması kötü.

Yetişkinleri bir yana bırakıyorum. Bizim asıl derdimiz çocuklar olmalıdır. Çocukları televizyondan korumanın bütün önlemlerini almamız gerekir.

Unutmamak gerekir ki televizyon yavaş yavaş, ağır ağır dönüştüren bir araçtır.
Amerika pediatri derneği 18 yaşına kadar bir çocuğun 1 milyon reklama maruz kaldığını raporluyor. Dilde kolay tam 1 milyon reklam…

Ve 18 yaşındaki bir genç ömrünün 3 yılını televizyon karşında geçiriyor.

Sormak lazım bir çocuk haftada 25 saat televizyon nasıl izler? Nasıl bir anne baba bir çocuğun haftanın bir gününü televizyon karşısında geçirmesine razı olur?

Şöyle bir hesap yapalım. Bir çocuk günde 3 saat televizyon seyretsin. Günde 3 saat televizyon seyretmek yılda 1095 saat eder ve bu da 45 gündür. Yani bir yılda çocuğunuzun bir buçuk ayı televizyon karşısında geçiyor.

Televizyonu birçok zararlarında bahsedebiliriz. Ancak şimdilik sadece çocukları nasıl pazar haline getirdiğine bakalım. Özellikle reklamlar ve beslenme üzerine odaklandığımızda televizyon yemek kültürümüzü, beslenme alışkanlıklarımızı temelden sarsmaktadır.

Fast food yemek tarzı televizyonlardan her gün reklamlarla çocukların zihnine kazınmaktadır. Fast food tarzı işletmelerin önünde de uzun kuyruklar oluşmaktadır. Ben anne babaların nasıl olur da çocuklarını bu tür yiyeceklerle beslediklerini bir türlü anlamam.

Aslında güzel bir sistem kurulmuş. Önce çocukları televizyon karşısında oturtmayı başaracaksın. Sonra da istediğin tarzda yaşam biçimini reklamlarla ve diğer görsellerle benimseteceksin.

Bakın Amerika’nın en büyük fast food zinciri olan malum işletme her oyuncaktan %20 kar alır. Ve her yıl yaklaşık 1,5 milyar oyuncak satar. Bu da çocuğun oyuncak için bu işletmeye gitmesi demek. Anne-baba çocuğunu bu işletmelere götürmemek için direndiğinde ise çocuk sinirlenmeye, anne babasıyla tartışmaya başlıyor.
Çocuk fast food tarzı beslendiğinde de bir yığın sağlık sorunu ile karşı karşıya gelmesi ise ayrı bir sorun.

İsmini vermediğimiz ama çok bilinen bu mağaza zinciri oyuncak politikası ile ABD’de 8000’den fazla mağazaya sahip olmuştur. 3-9 yaş arası çocuklar ise her ay an az bir defa bu işletmeye gidip yemek yer.

Şimdi televizyonun etkisini bir türlü kabul etmeyen
 bazı kişilerin olduğunu biliriz. Bu durumda sormak lazım: Etkisiz bir araç olan televizyondan neden her daim fast food reklamları milyonlarca lira harcanarak yayınlanır?

Neden kola tarzı içeceklerin reklamı yapılır? Kapitalizmin en acımasızı olup ancak masum görünen bu işletmeler paralarını dağıtmak için reklam yolunu mu tercih ediyorlar?

Liverpool Üniversitesinde yapılan araştırmada televizyondaki yiyecek ve içecek reklamlarının çocukların abur cubur yemelerinde %134 etkili olduğu göstermiştir.

Bakın daha televizyonun şiddete yönelik olan etkilerinden bahsetmedik. Olumsuz davranışlar kazandırma noktasında televizyonun çocukların zihinlerini nasıl kirlettiğine hiç girmedik.

Televizyonu sebep olduğu cinsel zararlara daha girmedik. Bizden çaldığı zaman konusuna henüz dokunmadık.

Yazının başında söylediğim gibi, televizyon yavaş yavaş dönüştürür. Siz hiç anlamadan bir bakmışsınız ki yaşam biçiminiz, tarzınız tam da birilerinin istediği şekle bürünmüş. Ve siz bu değişimi kendi iradenizle yaptığınızı düşünürsünüz. Zaten işin en tehlikeli kısmı da budur.

Dönüştürülürken dönüşümün tamamen kendi iradenizle olduğunu sanmak…
Bu da yalanın en büyüğü değil midir?

Mevlana Çakıral


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder