TELEVİZYON
KISKACINDA ÇOCUK
İşin ciddiyetine ne
kadar vakıf olduk bilmiyorum. Ancak göz önünde olan ve her gün ihtiyaç
duyduğumuz bir araç haline dönüşen televizyonun üzerimizde ne kadar etki
bıraktığı konusunda hala soru işaretlerinin olması kötü.
Yetişkinleri bir yana
bırakıyorum. Bizim asıl derdimiz çocuklar olmalıdır. Çocukları televizyondan
korumanın bütün önlemlerini almamız gerekir.
Unutmamak gerekir ki
televizyon yavaş yavaş, ağır ağır dönüştüren bir araçtır.
Amerika pediatri
derneği 18 yaşına kadar bir çocuğun 1 milyon reklama maruz kaldığını
raporluyor. Dilde kolay tam 1 milyon reklam…
Ve 18 yaşındaki bir
genç ömrünün 3 yılını televizyon karşında geçiriyor.
Sormak lazım bir
çocuk haftada 25 saat televizyon nasıl izler? Nasıl bir anne baba bir çocuğun
haftanın bir gününü televizyon karşısında geçirmesine razı olur?
Şöyle bir hesap
yapalım. Bir çocuk günde 3 saat televizyon seyretsin. Günde 3 saat televizyon
seyretmek yılda 1095 saat eder ve bu da 45 gündür. Yani bir yılda çocuğunuzun
bir buçuk ayı televizyon karşısında geçiyor.
Televizyonu birçok
zararlarında bahsedebiliriz. Ancak şimdilik sadece çocukları nasıl pazar haline
getirdiğine bakalım. Özellikle reklamlar ve beslenme üzerine odaklandığımızda
televizyon yemek kültürümüzü, beslenme alışkanlıklarımızı temelden
sarsmaktadır.
Fast food yemek
tarzı televizyonlardan her gün reklamlarla çocukların zihnine kazınmaktadır. Fast
food tarzı işletmelerin önünde de uzun kuyruklar oluşmaktadır. Ben
anne babaların nasıl olur da çocuklarını bu tür yiyeceklerle beslediklerini bir
türlü anlamam.
Aslında güzel bir
sistem kurulmuş. Önce çocukları televizyon karşısında oturtmayı başaracaksın.
Sonra da istediğin tarzda yaşam biçimini reklamlarla ve diğer görsellerle
benimseteceksin.
Bakın Amerika’nın en
büyük fast food zinciri olan malum işletme her oyuncaktan %20 kar alır. Ve her
yıl yaklaşık 1,5 milyar oyuncak satar. Bu da çocuğun
oyuncak için bu işletmeye gitmesi demek. Anne-baba çocuğunu bu işletmelere
götürmemek için direndiğinde ise çocuk sinirlenmeye, anne babasıyla tartışmaya
başlıyor.
Çocuk fast food tarzı
beslendiğinde de bir yığın sağlık sorunu ile karşı karşıya gelmesi ise ayrı bir
sorun.
İsmini vermediğimiz
ama çok bilinen bu mağaza zinciri oyuncak politikası ile ABD’de 8000’den fazla
mağazaya sahip olmuştur. 3-9 yaş arası çocuklar ise her ay an az bir defa bu
işletmeye gidip yemek yer.
Şimdi televizyonun
etkisini bir türlü kabul etmeyen
bazı kişilerin olduğunu biliriz. Bu durumda
sormak lazım: Etkisiz bir araç olan televizyondan neden her daim fast food
reklamları milyonlarca lira harcanarak yayınlanır?
Neden kola tarzı
içeceklerin reklamı yapılır? Kapitalizmin en acımasızı olup ancak masum görünen
bu işletmeler paralarını dağıtmak için reklam yolunu mu tercih ediyorlar?
Liverpool
Üniversitesinde yapılan araştırmada televizyondaki yiyecek ve içecek
reklamlarının çocukların abur cubur yemelerinde %134 etkili olduğu
göstermiştir.
Bakın daha
televizyonun şiddete yönelik olan etkilerinden bahsetmedik. Olumsuz davranışlar
kazandırma noktasında televizyonun çocukların zihinlerini nasıl kirlettiğine
hiç girmedik.
Televizyonu sebep
olduğu cinsel zararlara daha girmedik. Bizden çaldığı zaman konusuna henüz
dokunmadık.
Yazının başında
söylediğim gibi, televizyon yavaş yavaş dönüştürür. Siz hiç anlamadan bir bakmışsınız
ki yaşam biçiminiz, tarzınız tam da birilerinin istediği şekle bürünmüş. Ve siz
bu değişimi kendi iradenizle yaptığınızı düşünürsünüz. Zaten işin en tehlikeli
kısmı da budur.
Dönüştürülürken
dönüşümün tamamen kendi iradenizle olduğunu sanmak…
Bu da yalanın en
büyüğü değil midir?
Mevlana Çakıral
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder