29 Şubat 2016 Pazartesi



İSLAMİ EĞİTİMİN AYDINLIĞINDA ÇOCUK YETİŞTİRMEK

            Modern(!) zamanlardayız. İnatla vahye ve ilahi değerlere sırt çeviren modern zamanlar. Seküler(dünyevi) , batıl ve insanı şirke düşüren değerlerin(!) fütursuzca körpecik dimağlara empoze edildiği, ahlaktan ve insanlıktan uzak, çıkarcı, egoist ve post modern zalimlerin üretildiği bir çağda yaşıyoruz. Tüm teknolojik gelişmelere inat gittikçe ilkelleşen bir çağ.

            Vahiyden uzaklaştırılmış, tek tipleştirici ve ruhsuz eğitim anlayışlarının çocuklarımızın geleceğini ve en önemlisi kalbini ve aklını kararttığı bu çağda, sadra şifa olacak sahih, sağlam ve gür bir sedaya ihtiyacımız var. Bu gür seda, elbette ki aziz dinimiz İslam’ın Rabbani eğitim anlayışıdır. Lakin temel problemimiz bu eğitim anlayışını asrın idrakine uygun bir formda ifade edemeyişimizdir.

            Bizlere Allah tarafından emanet olarak bahşedilen göz nurumuz, ciğerparemiz çocuklarımız tertemiz İslam fıtratı üzere dünya gelmektedirler; fakat ebeveynlerinin, ya da kötü arkadaş ve toplumun etkisiyle temiz fıtratlarından uzaklaşıp batıl din ve ideolojilere sapabilmektedirler. Tabi ki, önemli olan çocuğun fıtratını her daim aynı safiyetle muhafaza edebilmektir.

            Eğitimi, insanlığın fıtratını sözle doğrudan doğruya, önder kadroyla da dolaylı olarak insanı en güzele doğru bir şekilde yönlendirmenin en uygun metodu olarak tanımlar Şehid İmam Hasan El Benna. Bu, Rabbani bir metoddur. Ufak ve büyük hiçbir hususu bırakmayan, bütün incelikleri ve özellikleriyle insan ruhunu ihata eden, ayrıntılarıyla beşer hayatını kuşatan ve her yönüyle gelişmiş bir metod.

            İslami eğitim, sürekli olarak insanı tüm hayatında harekete, canlılığa teşvik eder ve çevresiyle düzenli bir ilişki kurarak sadece insanlarla değil, aynı zamanda hayvanlar, hava, deniz ve bitkilerle iyi bir diyalog kazandırır. Çünkü, Müslüman temelde Allah’ın kendisi için yaratmış olduğu tüm dünyaya karşı imar, inşa ve ıslah göreviyle mükelleftir. İslam’ın dışında hiçbir eğitim sistemi, insanın hem dünya, hem de ahiret hayatının ıslahına çalışmaz.

            İslami eğitimin aydınlığında çocuk yetiştirirken hedefimiz, onları dünya ve ahirette en iyi, en yararlı, en hayırlı ve en güzele ulaştırmaktır. Allah’ın hükmünün yeryüzüne hâkim olabilmesi, adaletin toplumda tesis edilmesi; can, mal, nesil, din ve akıl emniyetinin sağlanması bu aydınlık eğitimin paralelinde yetiştireceğimiz nesillerin eliyle mümkün olacaktır inşallah.

            Aziz dinimiz İslam, tüm çağlara hitap edip cevap verebilecek bir yücelikle gelmiştir. İslam, dünya ve ahiret hayatını düzenleyen yegâne hak dindir. Bu dinin terbiyesiyle yetişen çocuk, dünyanın her yerinde fazilet, şeref ve onurunu koruyacak bir şahsiyete ve üstün davranış özelliklerine sahip olacaktır. Bu üstün ahlak ve terbiye ile çocuklarımızı yetiştirirken anne ve babalara büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu görev ve sorumlulukların bir kaçı:

-          Çocukların kişiliğine küçük yaşlardan itibaren İslami ruhu aşılamak

-          Çocuklara ciddi olmanın örneğini mutedil bir şekilde sergilemek

-          Çocukların erkek veya kız olsun ileride faydalı salih birer insan olmaları için onların bedeni, akli ve ruhi ihtiyaçlarını karşılamak

-          Çocukları camilere, mescidlere alıştırıp cemaati tanımalarını sağlamak. Sohbetlere ve vaazlara katılmalarını teşvik edip çevrelerinin genişleyip sosyalleşmelerine yardımcı olmak

-          Dışarıda başıboş dolaşıp oynamamaları, arkadaşlarıyla kaliteli zamanlar geçirmelerini sağlamak şeklinde sıralanabilir.
Bunun yanında evde mutlaka İslami bir kütüphane bulunmalı ki çocuklar Kur’an, sünnet ve sahabenin hayatı hakkında yeterli bilgiye sahip olsunlar.

      İslam Eğitimi, çocuğu bir bütünlük içerinde eğitmeyi, iyi insan ve iyi Müslüman yetiştirmeyi hedef alır. İslam eğitimcilerine göre çok erken yaşlardan itibaren çocuğun eğitimine başlanmalıdır. Başlangıçta beslenme, giyinme, sosyal ilişkiler ve oyun gibi tabii davranışların eğitimine önem verilir. Çocuğun güzel davranışlarının takdir edilmesi ve onu sevindirecek şekilde bazı hediyelerin verilmesi gerekir. Hatalı davranışları ise dolaylı yollarla düzeltilmeye çalışılmalı, bunları çocuğun yüzüne vurmamalı hatta çoğu zaman görmemezlikten gelmelidir. Hataların düzeltilmesinde kötü söz, azarlama, bağırıp çağırma ve tehditler savurma faydadan çok zarar getirir. Bu durumlar çocukta inatçılığın gelişmesine ve nasihatin etkisinin ortadan kalkmasına yol açar.

İslam eğitimcileri çocuğun eğitilmesinde iki genel kuraldan hareket ederler: Birincisi, çocuğun gelişim aşamalarının dikkate alınması ve her bir aşamanın özelliğine göre uygun bilgi ve davranışların kazandırılması. İkinci aşama, ferdi farklılıkların dikkate alınması ve her çocuğa kendi yeteneğine uygun düşen bilgi ve davranışların öğretilmesidir.

      İslam eğitimde temel metod, sevgi ve şefkattir. Zor kullanma ve dayak atmak çok sınırlı durumlar için, çocuğu fazla incitmeyecek tarzda ve son çare olarak uygun görülmüştür. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in, hayatı boyunca hiçbir çocuğu dövmediğini bildiren bir çok hadise dayanarak, dövmenin doğru olmadığını savunan eğitimciler de vardır.

Dini esasların öğretimi, çocuğun kendisine söylenenleri tam olarak anladığı ve kendi düşüncelerini az çok ifade edebildiği yaşlardan itibaren başlatılmalıdır. Bu konuda ilk önce tevhid inancını içeren cümle ve ifadeler öğretilmelidir. Hz. Peygamber’in, “Çocuklarınıza en önce ‘la ilahe illallah’ cümlesini öğretiniz” şeklinde tavsiyede bulunduğu nakledilir. İlkokul çağından itibaren Kur’an’ı Kerim öğretimine başlatılabilir. Çocuk yedi yaşına geldiğinde namaz kılmaya başlatılmalıdır. Ancak çocuğu namaza alıştırmada genel olarak yumuşak bir yol tutulmalı, bu konuda çocuğun tam bilgi sahibi olması temin edilmeli ve zaruret olmadıkça zora başvurulmamalıdır.

      Çocuğa kısa duaların öğretilmesi de çok önemlidir. Çocuğun terbiyesinde, Hz. Adem’den Hz. Peygamberimize kadar devam eden ve Kur’an'la insanlığa yayılan ilahi yardım talebi; yani dua, çocuğun sosyalleşmesinde, duygularının eğitilmesinde, karakterinin sağlamlaşmasında, şahsiyetinin kuvvetlenmesinde, ahlaki duygularının gelişmesinde, çocuktaki içsel enerjinin niyet haline dönüşmesinde ve din eğitiminin hedeflediği mükemmel insanın yetiştirilmesinde merkezi bir öneme sahiptir.

İslami eğitimin aydınlığında yetişen çocuk, güzel ahlak üzere yaşayan çocuktur. Yüce Nebi (sav) “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diyerek ahlakın eğitimdeki önemine atıfta bulunmuştur. Çocuklarımız İslam’ın ahlak öğretileriyle terbiye edilmelidir. İslam’ın ahlak öğretileri, Allah’ın bütün yarattıklarına karşı merhametli olmayı, sosyal ilişkilerde dürüstlük ve güvenirliliği, karşılık beklemeden sevgi ve fedakârlığı, samimiyet ve iyi niyeti, kötü arzuların bastırılmasını ve daha birçok erdemleri ihtiva etmiştir. Bu ahlaki öğretiler bizleri ve neslimizi insanlar arasındaki ilişkilerde mükemmelliğe götüren esaslardır.

 İslami eğitimin aydınlığında çocuklarımıza; özgür düşünceli, sorgulayan, yanlışlara her ne pahasına olursa olsun karşı duran, ahlaklı, faziletli bir duruş örneği  “rol model" şahsiyetler gösterilmelidir ki, çocuk bu erdemli davranış biçimlerini hayatına geçirsin.

Hülasa biz Müslümanlar, Kur’an’ın rehberliğinde örnek şahsiyetli nesiller yetiştirmek, dört başı mamur İslam medeniyetini bu yetişen öncü nesille yeniden inşa edebilmek ve aydınlık yarınların olduğu müreffeh bir dünyayı ve sonsuz saadetin olduğu bir ukbayı onlar için istiyorsak İslam’ın evrensel öğretileriyle çocuklarımızı yetiştirmeli ve terbiye edebilmeliyiz.

Ne mutlu her dem sorumluluk bilinci içinde, İslam’ın aydınlık eğitim sistemi ile çocuklarını yetiştirebilenlere…



                                                                       İdris GÖKALP

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder