5 Şubat 2016 Cuma


 

KERAMETLERİ KENDİLERİNDEN MENKUL OLANLAR


Kerametleri kendilerinden menkul günümüz tarikat şeyhleri neden bu kerametlerini müritleri dışında kimseye göstermezler? Neden kapalı devre yayın yaparlar? O kerametleri de ne hikmetse hiçbir mürit kendi görmemiştir, hepsi bir göreni görmüştür. Kerametin amacı inkârcıları inandırmak ve sapanları doğru yola getirmek değil midir? Bu amaca hizmet etmesi için açıktan ve meydan okuyucu tarzda yapmalı değil midir? Mürit zaten yola gelmiş veya en azından yola koyulmuş kişidir, onun keramet görmeye ihtiyacı yoktur. Kerametlerinizi Müslümanım deyip de hurafelere sapmış, kafaları şirke ve hurafelere bulanmış milyonlara gösterseniz de uyansalar daha hayırlı olmaz mı? Günümüzde Müslümanlara musallat olmuş binlerce münker, kötülük  varken âlimlerin ve mürşitlerin inzivada zikir ve duadan başka bir şeyle meşgul olmamaları caiz midir? Hâlbuki sosyal ve siyasal belalar kol gezerken sadece âlim ve mürşitler değil, kötülüğü gören mü’minlerden her kim olursa olsun o münkeri değiştirmekle mükelleftir.

“Sizden her kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin, gücü yetmez ise diliyle değiştirsin, gücü yetmez ise kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim)

Ey keramet ehli! Keramet elinizle uyuşturucu sorununa el atsanız, zina, içki, kumar, boşanma, intihar ve faiz problemlerine dokunup çözseniz daha doğru olmaz mı? Allah herkese gücü oranında sorumluluk yükler ve sorumluluğu oranında onu hesaba çeker. Olağan güçleri olan insanları kendi kapasitelerinden hesaba çekilecekler. “Olağanüstü” gücü olan insanlara gelince onlar gerçekten bu güçlere sahipseler gereğini yapıp yapmadıklarından, yapabilecek olup da yapmadıkları şeylerden de hesaba çekilecekler.

Diyeceklerdir ki; “Keramet Allah’tandır, dilediği zaman verir.”

Derim ki; Şeyhinizin kerametini anlatırken şunları söylemiyor musunuz; “Benim şeyhim soruyu sormadan cevap verir, kalbi okur, uzaktan tüm müritlerinin ne yaptığını görür, himmet seydam! dersen yetişir, ledün ilmine sahiptir. Sadece zahiri değil bâtını da bilir, tayy-ı mekân eder. Gece Kâbe’de namaz kılar gelir, aynı anda birkaç yerde görülür. Tayy-ı zaman eder, geçmişe ve geleceğe gider-gelir. Ölüler ve hayvanlarla konuşur.”

Sorarım; şeyh kalp okur da neden kâfirlerle, katillerin kalplerini okumaz da tedbir almamıza yardım etmez? Müritlerin her yaptığını gören gözleri neden tuzak kuran işgalcilerin planlarını görüp deşifre etmez? “Himmet” diyeni duyar ve imdadına yetişir de neden Myanmar’dan Suriye’ye, Orta Afrika’dan Orta Asya’ya feryadı figan eden milyonları duyup yetişmez. Onları sevmez mi mübarek? Zahiri de bâtını da bilir de neden zuhur eden sapkınlıkların ayan beyan sebebi olan demokrasi ve laiklik illetlerine karşı sessiz kalır? Tayy-ı mekân eyleyip müritlerini şaşırtacağına neden vahşi Beşşar ve Şebbihası’nın önde gelenlerine aynı anda görünüp bir tekbirle şaşkınlıktan akıllarını almaz?

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder