DARUL ERKAM’IN EĞİTİM METODU
Darul Erkam
asrı saadette, dinde atıl imanda batıl ehli şirke karşı ilk muvahhid
Müslümanların içinde toplanıp ders ve eğitim yaptıkları merkezin adıdır. Diğer
bir ifadeyle, müstekbirlerin zulmünden dolayı mustazafların sığındıkları bir
mekan olduğu gibi aynı zamanda bir irşad ve talim yeridir.
Darul
Erkam’ın bu şekilde isimlendirilmesinin ve böyle meşhur olmasının sebebi ise,
sahabelerde Erkam b. Ebi’l Erkam el-Mahzuni’nin evi olmasından dolayıdır. Bu ev
Safa tepesinin doğusunda bulunan, Beni Şeybe’nin evine bitişik bir evdir. İslam
davasını kolay ve seri bir şekilde yaymaya elverişli olması nedeniyle ya da
Mekkeli müşriklerden gizlenmek amacıyla Resulullah (sav) böyle bir merkezi yer
edinmiştir. Rivayetlerde Darul Erkam’ın risaletin beşinci senesinde tesis
edildiği bildirilmektedir.
Darul Erkam; planlı, programlı rabbani bir hareketin
adıdır. Alelade bir ev, bir meclis değildir. Kuru söylemlerle vahyi hayata
taşıyanların değil, hayatlarını vahye adayanların mektebidir, tedricen ve
tertil üzere vahyin okunduğu mekteptir. Darul Erkam, medeniyetin inşa edildiği
bir mekteptir. İnsanları kula kulluktan alıkoyup, yegane güç-kudret sahibi
Allah’a kulluğa davet eden bir mektep. Öfkesini yutan, Allah rızası için
sabreden bir insan inşa eder.
Erkam’ın
evindeki eğitimin bir şahsiyet eğitimi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu medrese ve
potanın muallimi olan Allah Resulü (sav) talebelerini çok ciddi bir şahsiyet
eğitimine tabi tutuyor ve bu eğitimin seviyesini vahiyden aldığı ilham ile
sürekli yükseltiyordu.
Efendimizin
(sav) Erkam’ın evinde eğitmeye başladığın altın nesle verdiği şahsiyet
eğitiminin üç mühim basamaktan oluştuğunu görürüz.
1-Sağlam bir
akide
2-Akli eğitim
3-Ruhi eğitim
1-SAĞLAM BİR AKİDE
Allah Resulü
Erkam’ın evindeki ilk talebelerine iman ve inanç esaslarına dair çok saf ve
duru bir tevhid düşüncesini öğretiyordu. Kelime-i Tevhidin anlamına,
muhtevasına ve etkisine dair bilinmesi gereken her şeyi iyice zihin dünyalarına
nakşediyordu. Dolayısıyla işin başı ve temeli olan tevhid, çekirdek kadroda çok
güzel ve derin bir şekilde öğreniliyordu. Tevhid, iman esaslarının yeterli
miktarda öğrenilmesi ve öğrenilen bu temel mesajlarla şirke dair ne varsa
hepsinin izale edilmesi demekti. Bu Allah’ın esmasını ve tecellilerini öğrenme
anlamına geliyordu.
Darul Erkam'da
yetişen ilk talebeler yollarının rehberi olan Efendimizden (sav) La
İlahe derken o La’nın neleri yok ettiğini, neleri
imha ettiğini çok net bir biçimde öğreniyorlardı. İnanç ve akide konusunda en
küçük bir griliğe yer verilmiyordu. Siyah ve beyaz nasıl birbirinden tamamen
ayrılmışsa, tevhid ile şirkinde öyle ayrışık olduklarını öğreniyor ve bunların
asla birleşemeyeceklerini belliyorlardı. La ilahe diyen biri; “ben red ediyor,
kabul etmiyorum; rububiyette, uluhiyette, sevgide, ümitte, rızıkta yani hayatın
her alanında Allah’a ait olan bir hakkı –haşa- O’nunla (cc) paylaşmaya çalışan
her ilahi, otoriteyi, ideolojiyi, kurumu reddediyorum” demiş oluyordu. Böyle
net bir biçimde imha edilen tüm sahte ilahların yerine; “illallah” sadece Allah’ı
biliyor, O’nu tanıyor, O’na iman ediyor ve O’nu hayatımın yegane sahibi ve
mutlak idarecisi olarak kabul ediyorum” ikrarında bulunuyordu.
Darul
Erkamdaki çekirdek kadronun tasavvurlarının ve düşüncelerinin Kur’anla yeniden
inşa edildiğini biliyoruz. Bu inşa ilk etapta Kur’an’i kavramlarla olmuştur. Bu
kavramların başında Kur’an’da 974 kez kullanılan Rab ismi –sıfatı gelmektedir.
Rab ismi ve sıfatının kullanılası boşuna değil, sağlam bir akidenin muhatap
zihinlerde oluşmasının en temel şartı idi. İlk nazil olan 30 surede Allah lafzı
celali 20 kez geçerken, Rab ismi 80 kez geçmektedir.
Rab’ın asıl
anlamı terbiye etmektir. Bu anlamı ile Rab ismi muhataba; “Allah’sız hiçbir
anın olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetinde olduğunun farkında olmalı ve O’na
teslim olup, O’nun terbiyesi ile gelişmelisin” diyordu. Bu anlamdan dolayı
Efendimiz (sav) kendisini terbiye edenin Allah olduğu gerçeğini bize şöyle
belirtiyordu: “Eddebeni rabbi fe ahsene
te’dibi” yani; “Beni Rabbim terbiye
etti ve terbiyemi en güzel şekilde düzenledi.” İşte Erkam’ın evinin
talebeleri işin başında sağlam bir akidenin tesisi için önce Allah’ın (cc) Rab
ismini talim ediyor ve bunu iliklerine kadar içselleştiriyorlardı.
2.AKLİ
EĞİTİM
Darul-Erkam’ın
eğitim sürecindeki ikinci basamak; tasavvurdan başlayarak talebelerin akıl ve
zihin dünyasının vahyin rehberliğinde yeniden inşa edilmesi idi. Özellikle
cahiliyenin tüm karanlık, eksik ve yanlış düşünceleri işin temeline inerek
düzeltiliyordu. Vahyin temel düşüncelerine ters ne kadar kavram var ise,
bunların içerisi boşaltılıyor, sonra yeniden bu kavramların içerisi ilahi
kelamın mesajları ile dolduruluyordu. Kavramlar çok önemliydi; çünkü her bir
kavram, kişinin olayları ve hayatı ölçebilmesi için birer ölçü birimi ve birer
mihenk taşları idi.
Darul-Erkam’da
önce tasavvur, sonra akıl inşa edilmeye başlandı. Kavramlara doğru anlamları
vahyin ışığında inşa ettiren her talebe, akli anlamda ciddi bir mesafe kat
ederek, sağlam bir akidenin üzerine, doğru yapılar inşa etmeye başladı.
Dışarıdaki bir insanın; başarı,
istikbal, kazanç, kayıp, güç, hidayet, delalet, izzet, sabır, ölü, diri, gören,
a’ma, ümit ve daha nice kavramlara yüklediği anlamlar ile Erkam’ın evinde
vahyin terbiyesi ile yetişen bir talebenin bu kavramlara yükledikleri anlamlar
çok daha farklı oluyordu.
3-RUHİ EĞİTİM
Darul-Erkam’da
Efendimiz (sav) talebelerinin akıllarını eğitirken, ruhi eğitimlerini de ihmal
etmiyor, yine vahyin rehberliğinde bu alanı da en güzel şekilde imar ve inşa
ediyordu. Çünkü O (sav) Kur’an’ın mesajlarını çok iyi anlıyor ve o mesajların;
“muhataplarının akıllarını ikna ederken,
yüreklerini de tatmin ettiğine” bizzat şahit oluyordu. Efendimiz (sav)
vahiyden aldığı bu ilham ile talebelerinin zihin dünyalarını nasıl yeniden
şekillendirmişse, ruh dünyalarını da buna paralel olarak şekillendiriyordu. O
(sav) çok iyi biliyordu ki, sadece akla hitap etmek talebeleri soğuk felsefi
tartışmalar içerisine düşüreceği gibi, sadece ruhlara hitap etmek ise, onları
hayattan koparıp mistik bir hava içerisine dahil edebilirdi.
Ruhi eğitimin,
“iradenin sağlamlaştırılması” ve “Kur’an’i bir ahlakın inşası” olmak üzere
iki basamak üzere verildiğini görüyoruz.
Efendimiz
(sav) nübüvetten önce de, nübüvetten sonra da, kendi şahsiyetinde ilahi
kudretin gözetiminde ciddi bir iradenin sağlamlaştırılmasına gayret
göstermiştir. Efendimiz (sav) bu gayreti kendi şahsında gösterdiği gibi, Darul
Erkam’daki talebelerine gösteriyordu. Elinin altındaki bu talebelere vahyin
rehberliğinde manevi dünyalarının imarını sağlayacak mesajları ulaştırıyor,
kendisi de onlara bu mesajları amele dönüştürerek fiili olarak da rehberlik
yapıyordu.
Vahyin iniş
sürecinde ikinci sırada yer alan Kalem suresinde Efendimiz’in ahlakının
yüceliğine dikkat çekilerek başlayan ahlaki mesajlar özellikle Darul-Erkam’daki
eğitim faaliyetlerinin sürdüğü nübüvvettin 6. Yılına kadar yoğun bir şekilde
devam etmiş ve Mekke döneminin sonlarına kadar da hiç eksilmeden sürmüştür.
İlahi kelam işin başında kendisine muhatap olan bireylerden, iç ve dış
temizliğine önem vermelerini ,kötü olan her şeyden yüz çevirmelerini, yapılan
iyiliğin boyutu ne olursa olsun başa kakmamalarını, sabır, yani direnmeyi
öğrenmelerini, yetimleri koruyup gözetmelerini, el açıp dilenene yardımcı olup,
onları azarlamamalarını, temizlenenlerin kurtulacağını, dünya hayatına aşırı
düşkünlüğün insanı nelere sürükleyeceğini, nefsini kirlerden arındıranın
akıbetinin güzelliğini, kirletenin ise mahvolacağını ve daha nice ahlaki
özelliklere değinmiştir.
Başta
Efendimiz (sav) olmak üzere, Darul-Erkam’ın tüm talebeleri vahyin ışığında ruhi
eğitimlerini alıyor, sağlam bir iradenin altını Kur’an’ın ahlaki mesajları ile
dolduruyorlardı. Böyle olunca da o potadan aleme meydan okuyacak yiğitler
yetişiyordu. Sağlam bir akide temeli üzerine bina edilen akli eğitim ve ruhi
eğitim ile iç dünyaları dingin şahsiyetler oluyor, en küçük ahlaki zafiyetlere
bile imkan vermeden insanların huzuruna davet için çıkıyorlardı.
Bugün başta
kendi evlerimiz olmak üzere, tüm İslami hizmet alanlarımız birer Darul Erkam
adaylarıdır. Bizlerin ellerine teslim edilen bu nimetleri, Darul Erkam modeli
ile çağın dili ve idrakini dikkate alarak yeniden yapılandırmak zorundayız.
Darul Erkam
olmaya aday evlerin azıkları; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir,
seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir, sevgidir. Bu ev inşa olmayı ve inşa etmeyi
düşünür. Bu evin sakinleri boş işlerin değil, ulvi işlerin sevdalılarıdır.
Bunun için bu evin sakinlerin kavga etmeye dahi fırsatı olmayanlardır. Hal
böyle olunca elbette ki böyle bir evden bu çağın Musabları, Hamzaları, Alileri,
Ebu Dücaneleri, Nesibeleri, Sümeyraları, Aişeleri yetişecektir.
Rabbimiz,
bizleri evlerini Hz. Erkam gibi risalet
davasına adayanlardan eylesin.Son söz yine Sözün Sultanının (sav) : “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen
ol, ya da onları sevenlerden ol; ama sakın beşinci olma. Yoksa helak olursun.”
İdris GÖKALP
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder