2 Mart 2016 Çarşamba



DARUL ERKAM’IN EĞİTİM METODU

Darul Erkam asrı saadette, dinde atıl imanda batıl ehli şirke karşı ilk muvahhid Müslümanların içinde toplanıp ders ve eğitim yaptıkları merkezin adıdır. Diğer bir ifadeyle, müstekbirlerin zulmünden dolayı mustazafların sığındıkları bir mekan olduğu gibi aynı zamanda bir irşad ve talim yeridir. 

  Darul Erkam’ın bu şekilde isimlendirilmesinin ve böyle meşhur olmasının sebebi ise, sahabelerde Erkam b. Ebi’l Erkam el-Mahzuni’nin evi olmasından dolayıdır. Bu ev Safa tepesinin doğusunda bulunan, Beni Şeybe’nin evine bitişik bir evdir. İslam davasını kolay ve seri bir şekilde yaymaya elverişli olması nedeniyle ya da Mekkeli müşriklerden gizlenmek amacıyla Resulullah (sav) böyle bir merkezi yer edinmiştir. Rivayetlerde Darul Erkam’ın risaletin beşinci senesinde tesis edildiği bildirilmektedir.
Darul Erkam; planlı, programlı rabbani bir hareketin adıdır. Alelade bir ev, bir meclis değildir. Kuru söylemlerle vahyi hayata taşıyanların değil, hayatlarını vahye adayanların mektebidir, tedricen ve tertil üzere vahyin okunduğu mekteptir. Darul Erkam, medeniyetin inşa edildiği bir mekteptir. İnsanları kula kulluktan alıkoyup, yegane güç-kudret sahibi Allah’a kulluğa davet eden bir mektep. Öfkesini yutan, Allah rızası için sabreden bir insan inşa eder.

Erkam’ın evindeki eğitimin bir şahsiyet eğitimi olduğunu  rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu medrese ve potanın muallimi olan Allah Resulü (sav) talebelerini çok ciddi bir şahsiyet eğitimine tabi tutuyor ve bu eğitimin seviyesini vahiyden aldığı ilham ile sürekli yükseltiyordu.

Efendimizin (sav) Erkam’ın evinde eğitmeye başladığın altın nesle verdiği şahsiyet eğitiminin üç mühim basamaktan oluştuğunu görürüz.

1-Sağlam bir akide
2-Akli eğitim
3-Ruhi eğitim

1-SAĞLAM BİR AKİDE

Allah Resulü Erkam’ın evindeki ilk talebelerine iman ve inanç esaslarına dair çok saf ve duru bir tevhid düşüncesini öğretiyordu. Kelime-i Tevhidin anlamına, muhtevasına ve etkisine dair bilinmesi gereken her şeyi iyice zihin dünyalarına nakşediyordu. Dolayısıyla işin başı ve temeli olan tevhid, çekirdek kadroda çok güzel ve derin bir şekilde öğreniliyordu. Tevhid, iman esaslarının yeterli miktarda öğrenilmesi ve öğrenilen bu temel mesajlarla şirke dair ne varsa hepsinin izale edilmesi demekti. Bu Allah’ın esmasını ve tecellilerini öğrenme anlamına geliyordu.

Darul Erkam'da yetişen ilk talebeler yollarının rehberi olan Efendimizden (sav) La İlahe derken o La’nın neleri yok ettiğini, neleri imha ettiğini çok net bir biçimde öğreniyorlardı. İnanç ve akide konusunda en küçük bir griliğe yer verilmiyordu. Siyah ve beyaz nasıl birbirinden tamamen ayrılmışsa, tevhid ile şirkinde öyle ayrışık olduklarını öğreniyor ve bunların asla birleşemeyeceklerini belliyorlardı. La ilahe diyen biri; “ben red ediyor, kabul etmiyorum; rububiyette, uluhiyette, sevgide, ümitte, rızıkta yani hayatın her alanında Allah’a ait olan bir hakkı –haşa- O’nunla (cc) paylaşmaya çalışan her ilahi, otoriteyi, ideolojiyi, kurumu reddediyorum” demiş oluyordu. Böyle net bir biçimde imha edilen tüm sahte ilahların yerine; “illallah” sadece Allah’ı biliyor, O’nu tanıyor, O’na iman ediyor ve O’nu hayatımın yegane sahibi ve mutlak idarecisi olarak kabul ediyorum” ikrarında bulunuyordu.

Darul Erkamdaki çekirdek kadronun tasavvurlarının ve düşüncelerinin Kur’anla yeniden inşa edildiğini biliyoruz. Bu inşa ilk etapta Kur’an’i kavramlarla olmuştur. Bu kavramların başında Kur’an’da 974 kez kullanılan Rab ismi –sıfatı gelmektedir. Rab ismi ve sıfatının kullanılası boşuna değil, sağlam bir akidenin muhatap zihinlerde oluşmasının en temel şartı idi. İlk nazil olan 30 surede Allah lafzı celali 20 kez geçerken, Rab ismi 80 kez geçmektedir.

Rab’ın asıl anlamı terbiye etmektir. Bu anlamı ile Rab ismi muhataba; “Allah’sız hiçbir anın olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetinde olduğunun farkında olmalı ve O’na teslim olup, O’nun terbiyesi ile gelişmelisin” diyordu. Bu anlamdan dolayı Efendimiz (sav) kendisini terbiye edenin Allah olduğu gerçeğini bize şöyle belirtiyordu: “Eddebeni rabbi fe ahsene te’dibi” yani; “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel şekilde düzenledi.” İşte Erkam’ın evinin talebeleri işin başında sağlam bir akidenin tesisi için önce Allah’ın (cc) Rab ismini talim ediyor ve bunu iliklerine kadar içselleştiriyorlardı.

2.AKLİ  EĞİTİM

Darul-Erkam’ın eğitim sürecindeki ikinci basamak; tasavvurdan başlayarak talebelerin akıl ve zihin dünyasının vahyin rehberliğinde yeniden inşa edilmesi idi. Özellikle cahiliyenin tüm karanlık, eksik ve yanlış düşünceleri işin temeline inerek düzeltiliyordu. Vahyin temel düşüncelerine ters ne kadar kavram var ise, bunların içerisi boşaltılıyor, sonra yeniden bu kavramların içerisi ilahi kelamın mesajları ile dolduruluyordu. Kavramlar çok önemliydi; çünkü her bir kavram, kişinin olayları ve hayatı ölçebilmesi için birer ölçü birimi ve birer mihenk taşları idi.

Darul-Erkam’da önce tasavvur, sonra akıl inşa edilmeye başlandı. Kavramlara doğru anlamları vahyin ışığında inşa ettiren her talebe, akli anlamda ciddi bir mesafe kat ederek, sağlam bir akidenin üzerine, doğru yapılar inşa etmeye başladı. Dışarıdaki bir insanın; başarı, istikbal, kazanç, kayıp, güç, hidayet, delalet, izzet, sabır, ölü, diri, gören, a’ma, ümit ve daha nice kavramlara yüklediği anlamlar ile Erkam’ın evinde vahyin terbiyesi ile yetişen bir talebenin bu kavramlara yükledikleri anlamlar çok daha farklı oluyordu.

3-RUHİ EĞİTİM

Darul-Erkam’da Efendimiz (sav) talebelerinin akıllarını eğitirken, ruhi eğitimlerini de ihmal etmiyor, yine vahyin rehberliğinde bu alanı da en güzel şekilde imar ve inşa ediyordu. Çünkü O (sav) Kur’an’ın mesajlarını çok iyi anlıyor ve o mesajların; “muhataplarının akıllarını ikna ederken, yüreklerini de tatmin ettiğine” bizzat şahit oluyordu. Efendimiz (sav) vahiyden aldığı bu ilham ile talebelerinin zihin dünyalarını nasıl yeniden şekillendirmişse, ruh dünyalarını da buna paralel olarak şekillendiriyordu. O (sav) çok iyi biliyordu ki, sadece akla hitap etmek talebeleri soğuk felsefi tartışmalar içerisine düşüreceği gibi, sadece ruhlara hitap etmek ise, onları hayattan koparıp mistik bir hava içerisine dahil edebilirdi.

Ruhi eğitimin, “iradenin sağlamlaştırılması” ve “Kur’an’i bir ahlakın inşası” olmak üzere iki basamak üzere verildiğini görüyoruz.

Efendimiz (sav) nübüvetten önce de, nübüvetten sonra da, kendi şahsiyetinde ilahi kudretin gözetiminde ciddi bir iradenin sağlamlaştırılmasına gayret göstermiştir. Efendimiz (sav) bu gayreti kendi şahsında gösterdiği gibi, Darul Erkam’daki talebelerine gösteriyordu. Elinin altındaki bu talebelere vahyin rehberliğinde manevi dünyalarının imarını sağlayacak mesajları ulaştırıyor, kendisi de onlara bu mesajları amele dönüştürerek fiili olarak da rehberlik yapıyordu.

Vahyin iniş sürecinde ikinci sırada yer alan Kalem suresinde Efendimiz’in ahlakının yüceliğine dikkat çekilerek başlayan ahlaki mesajlar özellikle Darul-Erkam’daki eğitim faaliyetlerinin sürdüğü nübüvvettin 6. Yılına kadar yoğun bir şekilde devam etmiş ve Mekke döneminin sonlarına kadar da hiç eksilmeden sürmüştür. İlahi kelam işin başında kendisine muhatap olan bireylerden, iç ve dış temizliğine önem vermelerini ,kötü olan her şeyden yüz çevirmelerini, yapılan iyiliğin boyutu ne olursa olsun başa kakmamalarını, sabır, yani direnmeyi öğrenmelerini, yetimleri koruyup gözetmelerini, el açıp dilenene yardımcı olup, onları azarlamamalarını, temizlenenlerin kurtulacağını, dünya hayatına aşırı düşkünlüğün insanı nelere sürükleyeceğini, nefsini kirlerden arındıranın akıbetinin güzelliğini, kirletenin ise mahvolacağını ve daha nice ahlaki özelliklere değinmiştir.

Başta Efendimiz (sav) olmak üzere, Darul-Erkam’ın tüm talebeleri vahyin ışığında ruhi eğitimlerini alıyor, sağlam bir iradenin altını Kur’an’ın ahlaki mesajları ile dolduruyorlardı. Böyle olunca da o potadan aleme meydan okuyacak yiğitler yetişiyordu. Sağlam bir akide temeli üzerine bina edilen akli eğitim ve ruhi eğitim ile iç dünyaları dingin şahsiyetler oluyor, en küçük ahlaki zafiyetlere bile imkan vermeden insanların huzuruna davet için çıkıyorlardı.

Bugün başta kendi evlerimiz olmak üzere, tüm İslami hizmet alanlarımız birer Darul Erkam adaylarıdır. Bizlerin ellerine teslim edilen bu nimetleri, Darul Erkam modeli ile çağın dili ve idrakini dikkate alarak yeniden yapılandırmak zorundayız.

Darul Erkam olmaya aday evlerin azıkları; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir, seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir, sevgidir. Bu ev inşa olmayı ve inşa etmeyi düşünür. Bu evin sakinleri boş işlerin değil, ulvi işlerin sevdalılarıdır. Bunun için bu evin sakinlerin kavga etmeye dahi fırsatı olmayanlardır. Hal böyle olunca elbette ki böyle bir evden bu çağın Musabları, Hamzaları, Alileri, Ebu Dücaneleri, Nesibeleri, Sümeyraları, Aişeleri yetişecektir.

Rabbimiz, bizleri evlerini  Hz. Erkam gibi risalet davasına adayanlardan eylesin.Son söz yine Sözün Sultanının (sav) : “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol, ya da onları sevenlerden ol; ama sakın beşinci olma. Yoksa helak olursun.”

                                                                      İdris GÖKALP

Muhammed Emin YILDIRIM 'ın "Nebevi Eğitim Modeli Darul Erkam" adlı eserinden yararlanarak hazırlanmıştır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder