Allah Rasûlü(sav) çocuklara, mallara bedduâ edilmesini
doğru bulmamış, devesine kızan ve bu sebeple arkasından lanet eden birisini
ikaz ettikten sonra şöyle buyurmuştur:
"Kendi kendinize bedduâ etmeyin,
çocuklarınıza da bedduâ etmeyin, mallarınıza da bedduâ etmeyin. Yapacağınız
bedduâlar, Allah'tan bir şey istenildiğinde duâların kabul edilip istenilenin
verildiği bir saate rast gelmesin"[1]
*
Bedduâ, aleyhte duâ, menfî duâ etmek
demektir. Cezalandırılmayı isteyen bir duâda bulunmaktır. İnsanlar, öfkelenince
veya canı yanınca çok defa iradelerine hakimiyeti kaybederler, acı sözler
söylerler ve bedduâlar yağdırmaya başlarlar.
Bu, yeterli İslâmî şuurda olmayan
insanlarda daha çok görülen bir davranıştır. Duygu ağırlıklı oldukları,
hislerine hakim olmakta daha fazla zorluk çektikleri için kadınlar arasında daha
yaygındır. Biraz düşününce kendilerinin de razı olmayacağı nice acı sözleri,
nice bedduâları çocuklarına bir anda sıralayıverirler. Bu son derece yanlış bir
davranıştır. Çocuğu rencide eder, bedduâ edene karşı iyi niyetini, duygularını
sarsar. Hele de bedduâ eden bunu sık sık ve yerli yersiz yapıyorsa…
Müslüman lanetçi olamaz. Kötü söz
söylemeyi adet haline getiren, kaba davranışlı, itici, küfürbaz birisi de
olamaz… Bunlar İslâm ahlâkıyla, Allah Rasûlü’nün irşad ettiği sîret ile de yan
yana gelemez…
Müslüman, kendisini akıntıya terk etmeyen,
iradesinin dizginlerini elden bırakmayan, ahlâk güzelliğini her şart altında
korumaya muvaffak olan insandır… Hata etmiş olsa bile ilk fırsatta hatasından
dönebilen, Rabbine sığınıp tevbe eden ve tevbesinde samimi olandır…
Evde ayağına çarpan veya aranınca
bulunamayan eşyaya, tarlaya, bahçeye giren hayvana, tekeri patlayan, su
kaynatan veya çalışmayan arabaya lanet eden, yaramazlık yapan veya gönderdiği
yere gitmeyen, istediği işi yapmayan çocuğuna bedduâ edenlerin hiç de az
olmadığı bir gerçek. Bu bedduâlar ve lânetlerin çok defa çocukların kötülüğünü
istemekten ziyade dil alışkanlığı ile sıralanan bedduâlar veya dile yerleşen
lanetler olduğunu biliyoruz.
Ancak böyle olsa bile doğru olmadığı
ortadadır. Hoş görülmesi de doğru değildir. Bunu bir alışkanlık haline getirmek
de ayrı bir kusurdur. Çirkin bir alışkanlıktır…
Küçük görülen şeyler, üzerinde ısrar
edildiğinde, alışkanlığa dönüşür, büyür ve insanın ahlâkının, şahsiyetinin bir
parçası haline gelir… Bundan sonra kolay kolay sökülüp atılamazlar.
Allah Rasûlü(sav) Abdullah İbn Mes'ûd'un(ra) rivâyet ettiği bir hadiste şöyle
der:
"Mü'min başkalarının iffetine dil
uzatan, insanlara lanet yağdıran, çirkin, saldırgan ve kaba sözler söyleyen
biri olamaz."[2]
Her mü'minin Allah Rasûlü'nün bu ikazını
tekrar tekrar düşünmesi ve kendi davranışlarını ciddî bir muhasebeden geçirmesi
gerekir. Çünkü karşılaştığımız kaba ve çiğ davranışlar, sert ve çirkin sözler
hiç de az değildir. Nice sîmalardan tebessüm kaybolmuş, yerini çatık kaşlar,
hırçın davranışlar, acı sözler almıştır.
Diğer insanlar için diline hakim olması,
ne söylediğini bilerek söylemesi, duygu ve düşüncelerini, sevinçlerini ve
acılarını, hatta öfke ve tenkitlerini güzel kelimelerle ifade etmesi istenen
mü'minler, kendilerinden bir parça olan çocukları için daha da dikkatli olmak
zorundadırlar… Onlar henüz mükellef de değildirler. Bizi yaratan Rabbimizin hoş
karşılayıp fırsat verdiğine siz de sabrediniz ve fırsat veriniz. İyiliği için
gayret sarf ediniz. Hatalarını iyi bir üslupla söyleyiniz ve onları
hatalarından vazgeçirmeye çalışınız. Onlara doğruları ve doğruların
güzelliklerini gösteriniz. Onlar için gerçek mânâda büyük olunuz…
Mü'min daima şuurla hareket eden insan
olmalı, iman, akıl ve iradesinin önüne hiçbir şeyin geçmesine izin
vermemelidir…
Duâ ne kadar güzelse, bedduâ ve lanet de o
derece çirkindir.
|
[1] Sahih-i Müslim, Zühd (4/ 2304)
[2] Sünen-i Tirmizî, Birr ve Sıla (4/ 350), Müstedrek, Hâkim (1/ 12)
Tirmizî, Hadisin "hasen garib" olduğunu söyler. Hakim, Buhârî ve
Müslim'in şartına göre "sahih"tir der, Zehebî sükut eder.
Yazar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder