BİR EĞİTİM METODU
OLARAK KURAN KISSALARI
İslam Dini’nin temel kaynağı olan
Kur’an’ı Kerim’de kıssaların önemli bir yekûn tutması araştırmacıları kıssalar
üzerinde düşünmeye ve inceleme yapmaya yönlendirmiştir. Kur’an-ı Kerim’in önemli bir bölümünün kıssalardan oluştuğu bir
gerçektir. Hak-batıl mücadelesinin en çarpıcı örneklerinin yer aldığı kıssalar,
insana bir tarih perspektifi kazandırmakta ve ne tür bir davranış sergilemesi
halinde nasıl bir sonuçla karşılaşacağı konusunda önemli ipuçları sunmaktadır.
Kıssalar, insanın insanla ve Allah’la olan diyalogunun nasıl bir çerçeve
içerisinde gerçekleşmesi gerektiği konusunda örnekler vererek, önemli bilgiler
takdim etmektedir. Bu nedenle kıssaların büyük bir öneme sahip olduğunu ifade
etmek gerekmektedir. Din eğitiminde de kıssa metodu olarak kullanılan bu
metot, insanlara ümit, sabır, teşvik, destek, rahatlama, huzur vb. anlayışları
kazandırmada son derece etkili olmaktadır.
"Kıssa" kelimesi esas olarak "izlemek", "izi
tâkip etmek" anlamına gelmektedir. Istılah olarak kıssa: “Âdeta olaylara yeniden bir canlılık
verilerek, tarihin derinliklerinde kaybolup unutulmuş veya bazı izleri
insanlığın hafızalarında varlığını koruyabilmiş hâdiselerin, muhataplara, yalan
ihtimali veya hayalin karışması mümkün olmayacak bir tarzda anlatılmasıdır.” Kıssa
dilimize de girmiş bir kelimedir; “Kıssadan hisse” ve “bir kıssa bin hisse”
gibi tabirler Türkçede sıkça kullanılır. "Kıssa",
edebiyatta "hikâye" anlamında kullanılır.
Eğitimde kullanılan kıssa, hikaye, masal gibi anlatım türleri, bireyde
hedeflenen davranış değişikliklerini gerçeşleştirmek ve birey tarafından
içselleştirilmesi istenilen değerleri kazandırmak için kullanılmaktadır.
Kur'an, kıssaların gerçeğini anlattığı, yani tarihte meydana gelmiş
olanlarını anlattığı için ondaki kıssalara hikâye denilmez. Çünkü hikâye;
meydana gelmemiş fakat vukua gelmesi muhtemel olayları temsil yoluyla anlatır.
Kur'an'ın anlattığı kıssalar ise, bazı müsteşriklerin iddia ettiği gibi, tarihî
hakikatlerle ilgisi olmayan, sırf öğüt vermek maksadıyla söylenmiş hikâyeler
değildir. Kur'an'ın anlattığı kıssalar tarihî hakikatler, geçmişlerin
haberleridir: "Böylece sana geçmişlerin haberlerinden bir miktar
anlatıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir zikir (ibret verici olayları taşıyan
bir kitap) verdik" (20/Tâhâ, 99); "Biz sana onların
haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış gençlerdi. Biz
de onların hidâyetlerini arttırmıştık." (18/Kehf, 13)
Kur’ân-ı Kerim’in neredeyse yarısını teşkil eden tarihsel
kıssalar, insanlığın Hz. Âdem’den günümüze değin var olan ve kıyamete kadar da
devam edecek olan derin imanî, ahlâkî, sosyal problemlerine kesin ve net
çözümler sunan mutlak ezeli ve ebedi hakikatleri içerirler.
Kıssa metodunun günümüz eğitim anlayışı içinde inkar
edilemez bir yeri vardır. Özellikle sözlü kültürün yaygın olduğu toplumumuzda,
çocuklara anlatılan kısa, menkıbe ve hikâyelerin çocuklar üzerinde ömür boyu
silinmez tesirler bıraktığı bir vakıadır. Kıssalar ile yapılan eğitimde geçmiş
toplumlarla bugün arasında bir köprü kurulur. Zamanın ötesinde bir buluşma
gerçekleşir. Kıssalarla büyüyen çocuk geçmiş ve bugün arasında atılan köprüden
geçerek bir durum değerlendirmesi yapar. Kıssalardaki kahramanlarla özdeşleşen
çocuk kendi önünde durumunu özetleyen bir model bulur.
Çocuklar kıssalar sayesinde problem çözmeyi öğrenmiş
olurlar. Zira kıssalarda bazen bir problem işlenmekte ve bu problemin çözümüne
dair olaylar olması gerektiği gibi sergilenmektedir. Kıssalar muhatabın zihin
dünyasını zenginleştirerek düşünce yapısını, isabetli tavır alma ve karar verme
kapasitesini geliştirir. Bu aynı zamanda bireyin kendini geliştirmesi ve
kişisel olgunluk kazanması anlamına da gelmektedir.
Çocukların ve gençlerin eğitiminde tarihî, dinî ve ahlâkî kıssaların
büyük bir önemi vardır. Gerçek veya gerçekleşmesi muhtemel olayları canlı bir
dille, edebî bir üslûpla tasvir etmek, okuyanlar üzerinde büyük bir etki
bırakır. Kötülüklerin ve ahlâksızlıkların korkunç neticeleri, en güzel şekilde
hikâye üslûbuyla anlatılır ve insanlar bu yolla kötülüklerden sakındırılır. İyi
işler ve güzel ahlâklıların örnek davranışları da hikâye yoluyla etkili bir
biçimde aktarılarak gençler bu iyi hareket ve davranışlara teşvik edilir.
İşte bu noktada Kuranda her biri bizler için ibret ve ders niteliği
taşıyan kıssaların önemi daha iyi idrak edilmelidir Kıssalar, hacim
itibariyle Kur’an’ın yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Kıssalar yoluyla
bilgilendirme ve eğitme metodu, Kur’an’da göze çarpan belirgin metodlardandır. Allah, muhâtaplarına tevhid ve ahlâk ilkelerini, tarihin kanunlarını
anlatıp öğretirken, pedagojik açıdan çok önemli bir metod kullanmıştır. Bu da
tarihte yaşanan hâdiseleri, dinî ve ahlâkî bir muhtevayla insanların önüne
koyan kıssalar yoluyla anlatımdır.
İnsan fıtratı
ve tabiatı, anlayış ve kavrama yönünden soyut ve kuru fikirleri dinlemekten
çok, somut fikirlere yatkındır. Kıssalarda, fikirler adeta somutlaşır,
dinleyenlerin anlaması kolaylaşır. Böylece fikirler, zihinde daha iyi yerleşir
ve kalıcı olur. Oysa çıplak gerçekler ve soyut anlamlar, hem daha çabuk
unutulur, hem de akıl yorarak dikkatleri dağıtabilir.
Kur’an,
kıssaların açıklayıcı ve güzel bir üslupla anlatıldığını (Yusuf 3) beyan
ederek, “And olsun onların (geçmiş
peygamberler ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler
vardır.”(Yusuf 111) ayetiyle ders ve ibret alınması bakımından kıssaların
önemi açıkça vurgulamaktadır. Kur'ân-ı Kerîm kıyamete kadarki bütün muhataplarını
terbiye etmek için kıssalar üslubuyla her devirde insanlık için örnek ve
önder şahsiyetler olan peygamberlerin örnek hayatlarını ve onlara tabi olan
bazı kişilerin tavırlarını anlatmaktadır.
Kur'ân-ı
Kerîm’de anlatılan peygamberlerin (a.s) örnek şahsiyetleri, önce Hz. Peygamber
(sav), ikinci planda da bütün mü'minler için yüksek ahlakı, dînî hassasiyeti,
Allah'a giden yolu öğreten en önemli bir metod teşkil etmektedir.
Kur’an
kıssaları inananlar için ders ve ibretler içeren öğretilerle doludur. Doğru
inanışların, doğru davranışların ve hayatta takip edilecek doğru yol ve
yöntemlerin neler olduğu kıssaların içindeki olaylarda sergilenmiştir.
Kıssaların
ders verme, sonuç çıkarma, örnek alma, model sunma ve eğitim gibi amaçları
vardır. Bu amaçları gerçekleştirmek için, içinde muhatabına iletmek istediği
pek çok mesaj barındırabilir. Bu mesajlar kaynaktan çıkıp alıcıya ulaştığında,
alıcı kıssadan alacağı dersi alır, kıssada durumuna uygun bir model varsa onu
tespit eder. Tüm bunların sonucunda kıssanın eğitim görevi tamamlanmış olur.
Zaten kıssa ile eğitim amacı “kıssadan hisse” dağıtmaktır.
Kıssalar için
geçerli olan temel amaç, insanları Kur’an’ın gayesi olan hakka ve hidayete
ulaştırmaktır. Ancak bu genel amacın yanında ve ona paralel olarak, kıssaların
da kendine mahsus amaç ve fonksiyonları vardır. Bu amaç ve fonksiyonları; ilahi
vahyi ve peygamberin peygamberliğini ispat etmek, ibret ve öğüt ve Hz.
Peygamberin gönlünü takviye etmek şeklinde sıralayabiliriz.
Bilinmektedir ki, eğitim insanlarda istenilen düzeyde
davranış değişikliği oluşturmaktır. İslami anlamda eğitim, bireyleri vahyin belirlediği istikamette
daha ileri bir seviyeye taşıma amacına matuf, bilinçli, planlı ve fıtrata uygun
sürdürülen eylemler; yani salih ameller şeklinde tanımlanabilir. Kuran
kıssalarının amacı Kur’an’ın genel amacı ile
paralellik içerisindedir. O da, Allah'ı hayatın merkezine yerleştirmek, insan
ile Yaratıcısı arasına giren engelleri göstermek, insanı Allah’a kul etmektir.
Kıssaların da bu çerçevede hedefi, geçmiş toplumlardan, geçmiş peygamberlerden
canlı örnekler sunarak, insanı Rabbine yaklaştırmak ve onun Salih ameller içinde
bulunmasına vesile olmaktır.
Kur'ân,
kıssalar üslubuyla geçmiş peygamberlerin evrensel mahiyetteki önemli
olaylarını bize anlatmaktadır. Bu tarz bir eğitim üslûbu Şair'in, "Kökü
mazide olan bir âtiyim" sözü ile ifade etmek istediği gibi, insan için
önemli bir metottur. Şunu tekrar olarak vurgulamak gerekir ki; Kur'ân kıssalarındaki
terbiye metodu Kur'ân'daki metodla tamamen uyum içindedir.
Kur'ân'ın
insan için bütünüyle gerçekleştirmek istediği terbiyede, kıssalar üslûbunun
önemi gerçekten tartışılamaz. Özellikle Mekke döneminde önemi daha da
büyüktür. Hatta kıssaların tesir gücünü anlayan müşrikler bile Kur'ânî davete
karşı kıssaları kullanmışlardır ki, Kureyş'in ileri gelen müşriklerinden Nadr
b. Hâris'in Rüstem ve İsfendiyar'la ilgili hikâyeleri anlatması meşhurdur.
Tarih boyunca
da ahlakî kıssaların varlığı bilinen bir gerçek olup, Hint, Fars (İran) ve
Yunan filozoflarının fikirlerini, düşüncelerini ve ahlâk görüşlerini yaymak
için kıssaları kullandıklarını tarih kaydetmektedir. Zira insan, tabiatı
itibariyla kıssaları aşırı derecede sever. Ayrıca her insanda bilgi edinme,
hadiseleri araştırma, özellikle geçmişle ilgili haberleri dinleyip öğrenme
merakı da vardır. İnsan geçmişle ilgili gerçek olayları dinlerken ister
istemez ders ve ibret alacağı da herkesçe kabul edilebilecek bir hakikattir.
Bu temel
özellik dikkate alınarak bir değerlendirme yaptığımızda Kur'ân kıssalarının
muhataba imanı, imana dayalı Kur'ânî terbiyeyi yerleştirip, kökleştirmede, ilâhî
meleke ve duygularını fazilet ve hayır yönünde farkında olmadan yönlendirmede
en uygun bir metod olduğunu söylemek kolay olacaktır. Çünkü insan Kur'ân
kıssalarını okurken, neticeleri hakkında düşünürken anlatılan imanlı
şahsiyetlerin güzel yönlerini taklid edip almak, kâfirlerin kötü sıfatlarından
da nefretle uzaklaşmak ister.
Hz. Peygamber (sav) de terbiyede, kıssalar
metodunu bilfiil kullanmış, Sahabe-i Kirâm'a Kur'ân'da mücmel olarak anlatılan
bazı kıssaları daha tafsilatlı olarak veya bazı noktalarını açıklamak üzere
anlatmıştır. Hz. Musa ve Hızır kıssası ile Ashâb-ı Uhdûd kıssasında olduğu
gibi. Ayrıca Kur'ân'ın hiç bahsetmediği bir mağarada mahsur kalan üç arkadaşın
durumu gibi bazı kıssaları da aynı gaye ile anlatmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm
de, insan için bu derece önemli ve insan tabiatına uygun olan kıssaları önemli
bir muhteva içinde, insanlığı temel gayeleri doğrultusunda terbiyede en
mükemmel tarzda kullanmıştır. Bu sebepledir ki kıssalar üslûbu, İslâmî terbiye
üslupları içinde ilk sıralarda yer almıştır.
Kur'ân,
kıssalar üslûbu içinde başta peygamberler olmak üzere örnek şahsiyetlere
özendirirken, tarihte yaşamış şer kanadındaki model şahsiyetlerden bazılarını
da anlatmak suretiyle şer ve inkârın çirkinliğini her iki dünyada da
neticesinin hüsran ve pişmanlık olduğunu ibretlerimize sunmaktadır. Meselâ Musa
(as) kısasında Fir'avn'ın İnkâr ve zulmünü ve akıbetini anlatmakla her devirde
onun gibi inkârcı, zalim, diktatör idarecilerin akıbetinin er geç hüsran
olacağını amelî bir şekilde gözlerimiz önüne sermektedir. Karun kıssasıyla da,
zenginliğiyle şımartıp azan, mal ve servetini fesat, haksızlık ve zulüm yolunda
kullanan zengin tiplerinin sonunda helaktan kurtulamayacağını ibret olarak
anlatmaktadır.
Hz. Nûh, Hûd,
Salih, Lût ve Şu'ayb (a.s)'ın kavimlerinin kıssalarıyla; inkarcı, puta tapan,
Allah'ın elçilerini dinlemeyen, en kötü fuhuş ve ahlâksızlığı bile
sergilemekten hiç çekinmeyen, ölçü ve tartıda hile yaparak haksız kazanç elde
etmek isteyen toplumların eninde sonunda dünyada şiddetli azaplar, ahirette
de ebedî cehennemle cezalandırılacaklarını, tarihî gerçekler içinde
ibretlerimize sunmak hedef alınmıştır.
Kur'ân bunun
yanında kıssalardaki konuşma üslûbu ile muhataplarının irşad ve hidayetini ve
terbiyesini hedeflemiştir. Bu gaye ile birçok kıssalarda söz konusu üslûba
rastlamaktayız. Mesela, İbrahim (as)'in tevhidi ispat, şirki iptal için önce
babası Azer'le, sonra kavmiyle, daha sonra da zamanındaki zalim kral Nemrud'la
yaptığı konuşmaları, Şu’ayb (as)'in kavmiyle yaptığı konuşma, Musa (as)’in Firavunla
“kavli leyyin”, yani yumuşak sözle konuşması ve daha birçok benzerlerini saymak
mümkündür.
Hz. Peygamber
(sav) de konuşma üslubuyla sahabelerini, ümmetini terbiyeye ehemmiyet
vermekteydi. Çünkü O'nun ahlâkının Kur'ân oluşu sebebiyle, eğitim ve Öğretim
sahasındaki tatbikatı da adeta Allah'ın âyetleri, irade ve vahyi istikametinde
canlı bir misal teşkil etmekteydi.
Kuran
kıssalarında "Teşvik ve Korkutma" unsurunun davet ve terbiye metodu
olarak kullanıldığını açıkça görmekteyiz. Çünkü "Teşvik ve korkutma"
unsurunun birçok insan ruhunda, psikolojik yapısında tesiri büyüktür.
Kur’ân’daki
kıssalar, din dilinin gelişmesini sağlaması yönüyle din öğretiminde büyük bir
öneme sahiptir. Çocuklar birçok dînî kavramı tam olarak anlamakta zorlanabilir.
Bu kavramlar, günah, sevap, tevbe, sabır, mübarek, kutsal gibi soyut
kavramlardır. Çocuklar çoğunlukla somut olarak düşündükleri için, soyut
kavramları yanlış anlayabilirler. Kur’ân’daki kıssalar güçlü bir muhtevaya
sahip olması yönüyle, çocukta dinî kavramların ve dinî tasavvurun gelişmesinde
ve dinin doğru anlaşılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Mesela “Allah’a iman”
konusunun öğretiminde Kur’ân’daki İbrahim (as) ın kıssayı örnek olarak verilebilir.
Kıssalar
bize, yaşanmış ve yaşanması muhtemel yönleri ile hayatı ve bu hayat içinde rol
alan insan ilişkilerini anlatır. Bizler anlatımlardaki tecrübelerden yola
çıkarak yaşantılarımıza, çeşitli olaylar ve durumlar karşısında tutum ve
davranışlarımıza yön vermeye çalışırız. Yaşadığımız ortamda artık bizim için uygun şartlar ortadan
kalkmışsa, Hz. Nuh’un (as) yapmış olduğu gemiye binerek oradan ayrılmayı
öğreniriz. Çok zor bir durumda kaldığımızda, artık dönüşü olmayan bir yola
girdiğimizi düşündüğümüzde Hz. İbrahim (as) gibi “Hasbunallahi ve ni’mel vekil”
diyebiliriz. Şeytanın bizi hataya sürüklemesi karşısında Hz.Adem ve Havva gibi
kendimize zulmettiğimizin farkına vararak tövbe kapısına gelebiliriz. Öfke ile
bir hataya düşersek öfkemiz yatışınca Hz. Musa (as) gibi levhaları yerden
almasını bilebiliriz.
Kıssalardaki
temel ana fikir anlaşıldıktan sonra mümin başına gelen değişik olaylarda
kıssaların yardımını kullanabilir. “Hz. İbrahim kıssası “Hiçbir ateş aşkı
yakmaz”ın sembolüdür. Ki aşk zaten, yanmamak için yanmaktır. Hz. İsmail
kıssası, “teslim ol, kurtul” mesajıdır. Hz. Yakup kıssası “Yitiğine gözünü
verecek kadar yanarsan, Mısır’da da olsa kokusunu alırsın”ın kıssasıdır. Hz.
Yusuf’un kıssası, “Bir kişiden ne çıkar ki?” diyenlerin dillerine Kur’an’ın
sürdüğü acı biberdir. Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya’nın hayatı, “alçalan zamanda
imanın onur ve izzetini korumak için nasıl kurban olunur”un iç dağlayıcı
belgesidir.
Kıssalar, Hz. Muhammed (sav) ve tebliğci
Müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt
olmuştur. Müslümanlar Mekke döneminde inen ayetlerdeki Hz. İbrahim kıssasıyla
bir kişi ile ümmet olunacağını; Hz. Yunus kıssasıyla yılmamayı; Hz. Nuh
kıssasıyla sabrı, taviz vermemeyi, mücadelede sürekli direnişi ve sonucu
Allah’a havale etmeyi; Ashabı Kehf kıssası ile onlar gibi tağuta baş eğmemeyi
ve sadece O’na boyun eğmeyi; Bahçe sahiplerinin kıssası ile rızkı Allah’ın
verdiğini öğrenmişlerdir. Kur’an’da anlatılan her
kıssadan çıkarılacak ders ya da alınacak bir mesaj vardır.
Hülasa, Kuran kıssalarının doğru anlaşılıp kavranması,
onlardan gereken ders ve ibretlerin çıkarılması, İslam dinini insanlara sunduğu
hayat tarzının, insani ilişkiler düzeninin ve toplum yapısının doğru
anlaşılmasını sağlayacaktır. En önemlisi, geleceğimiz olan çocuklarımız
Kur’anda kıssaları anlatılan peygamberleri(selam onlara olsun) örnek almaları
suretiyle yeniden İslam medeniyetinin temellerinin atılmasına vesile
olacaklardır inşaallah. Çünkü unutmayalım ki, medeniyetleri inşa eden
peygamberler(as) ve onları örnek alan mü’minlerdir.
İdris GÖKALP
KAYNAKLAR:
1. Kur’an Kıssaları Üzerine- Işık
yayınları. Dr.İdris Şengül
2. Vuslat Dergisi –Eylül 2012
3.Kavram tefsiri(Kıssa)- Ahmed Kalkan
4.Kur’an Kıssalarına Giriş- Sait Şimşek
5.Kur’andaki Kıssaların Din Eğitimi Açısından
Değerlendirilmesi- Asiye yılmaz- Doktora tezi
6. Kur'ân'daki Kıssaların
Din Öğretimindeki Yeri -Dr. Adem Akıncı –Yeni Ümit Dergisi-Eylül 2007