ÇOCUKLARDA MAHREMİYET EĞİTİMİ
Günümüz ebeveynin ihmal ettiği bir konu olmasına rağmen, çocuk
eğitiminde “mahremiyet” duygusunun verilmesi hayati bir öneme sahiptir.
Mahremiyet eğitiminde ihmale uğrayan çocuklar dağlarda, sırtlanlar arasında
gezinen bir ceylan gibi, her an bir çift hain gözün tuzağına düşmeye adaydır.
Kendisine yönelebilecek tehlikelerden habersiz, o masum çocuklar, her an
tuzaklara düşmeye aday olarak sokak ortasında kendilerini korumaktan aciz, şen
şakrak oyunlar oynamaktadır.
Bir insanın bütün bir hayatında iz bırakacak böylesi korkunç bir tehlike
karşısında anne babaların hala bilinçsiz olması akıl alacak gibi bir şey değil.
Bu konuda “N’olur hocam yardım edin, ateş düştüğü yeri yakıyormuş” diye
kapımızı çalan anne babaların ortak özelliği, “bize bir şey olmaz” diye
mahremiyet eğitimini önemsemeyen anne babalardan oluşmuş olduğunu üzülerek
görüyoruz.
Kız olsun veya erkek olsun, çocukları yetiştirirken, kendilerini bu “türlü
hasta ruhlu insanlar”dan koruyabilmesi için “sadece” nasihat vermek yeterli
değildir. Hatta çok defa; “Aman, oğlum/kızım, dışarıdaki kötü adamlara dikkat
et, seni alır kaçırır...” türünden korku dolu nasihatler çocuğun ruhunda derin
yaralar açılmasına da neden olmaktadır. Bir yandan sosyal yönü kuvvetli çocuk
yetiştirmek için uğraşılırken, bir yandan da böylesi nasihatler çocukların içe
kapanmasına ve sosyal çevreden korkmasına neden olabilir.
Mahremiyet Eğitimi veya Temel Davranış Refleksi
O halde çok iyi bilinmelidir ki, çocukların mahremiyet eğitimi tek başına
nasihat ile veya korkutmalarla olabilecek bir şey asla değildir.
Çocukların kendi bedenlerine yönelecek tehlikelerden kurtulabilmesi için
verilecek olan asıl mahremiyet eğitimine biz, “Temel Davranış Refleksi”
diyoruz. (Temel Davranış Refleksi’ni eskiler “Hayâ Duygusu” olarak da
kullanmışlardır.)
Ancak, üzülerek belirtmek gerekirse, günümüz anne babaları kendi çocukları
açısından hayati önem taşıyan “Temel Davranış Refleksi”nin nasıl
kazandırılacağı konusunda yeterince bilgi sahibi değiller.
Halbuki Temel Davranış Refleksi gelişmiş bir çocuk kendisine yönelecek bir
tehlikenin, tehlike olduğunu fark etmese bile, ani bir refleks ile o tehlikeden
kendisini koruyabilir. Çocuk, kendisine yönelen anormal davranışın ne anlama
geldiğini bilmese dahi ciddi rahatsızlık duyar ve o an o ortamdan uzaklaşmak
ister.
Temel Davranış Refleksi hangi yaşta ve nasıl
verilmelidir?
Temel Davranış Refleksi, çocuklara, en kolay olarak 4 – 7 yaş arasında
kazandırılır. Bu yaş aralığındaki çocuklara aşağıdaki yol ve yöntemler
izlenilerek bu refleks kazandırılır.
“Bedenim bana aittir” bilinci
Daha bebekliğinden itibaren kendisini rahatlıkla yetişkinlerin eline
bırakan bebeğin ilerleyen yıllarda kendi bedeninin farkına varması ve
çevresindeki yetişkinlerden ayrı bir birey olduğunu hissetmesi gerekir. Kendi
bedeninin kendisine ait olduğu hissini kazanamayan ve kendi bedeni üzerinde
başkalarının bir şeyler yapabileceğini düşünen çocuk rahatlıkla taciz tuzağına
düşebilmektedir. Anne-babalar, çocukları 4 yaşına gelmeye başladığı andan
itibaren çocuklarına vücudunun kendisine ait olduğu bilincini vermelidir. Bu
bilincin oluşturulmasında en temel faktör anne-babaların çocuklarının bedenleri
ile yapacakları tasarruflarda çocuklarının onayını alma yönünde eğilim
göstermektir. Örneğin, terlemiş bir çocuğun atleti izin alınmadan aniden
çıkartılmamalı, altını ıslatmış bir çocuğun pantolonu kızgınlıkla ve öfkeyle
değil, çocuktan izin alınarak çıkartılmalıdır. Çocuk zamanla kendisinden izin
alınmadan bedenine yapılacak müdahaleleri hisseder ve rahatsız olur.
"İzin verirsem dokunabilirsin” bilinci
Bu bilincin oluşturulması için anne baba, çocuğunun vücudunu hoyratça
kullanmaktan kaçınmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarını öperken “Seni öpebilir
miyim?” diye izin istemeleri bu bilincin oluşmasında etkilidir. Çocuğun güçsüz
bedeninin, herkes tarafından izinsiz kullanılmasının çocukların kendi
bedenlerini koruma refleksini kıracağı unutulmamalıdır.
“Dokunulması yasak olan yerlerim”
refleksi
Çocuklar dört yaşından itibaren vücutlarının belli bölgelerine
dokunulmasından rahatsızlık duymaya başlamalıdır. Özellikle mahrem bölgelere
dokunulması çocukta ani tepkiye neden olmalıdır. Bu bilincin kazandırılması
için dört yaşından itibaren çocukların mahrem bölgelerine temas azaltılmalıdır.
Eş, dost ve akrabalar tarafından çocuk, cinsel organlarına dokunularak, öperek,
vurarak sevilmemelidir.
“Fiziksel baskıya direnme” refleksi
Küçük yaştaki çocuklar kendi güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini
büyüklerin gücünü keşfettikçe anlarlar. Anne-babalar ve akrabalar, çocuklarına
olan sevgi gösterileri sırasında çocuklara kendi güçsüzlüklerini hissettirecek
kadar büyük ve orantısız güç kullanmaktan kaçınmalıdırlar. Anne-babalar,
çocuğuna kendisine güç uygulandığında karşılık verilmesi gerektiğini
öğretmelidirler. Bunun için bazen çocuğun istemediği bazı durumlarda gösterdiği
tepki, güç gösterisi ile kırılmamalı, çocuğun direncinin işe yaradığı bizzat
yaşayarak gösterilmelidir.
“Vücudum görünmemeli” hissi
Çocuklar yürümeye başladığı andan itibaren, çırılçıplak olarak ortada
bırakılmamalıdır. Çocuk, hatırlayabildiği en küçük yaşlardan itibaren kendisini
mahrem bölgeleri giyinik olarak hatırlamalıdır. Özellikle dört yaşından
itibaren çocuklar çırılçıplak olarak ev içinde veya ev dışında bulunmamalı,
giysilerini kendisinin giyip çıkartmasına izin verilmelidir. Kendisini
başkalarının yanında çıplak olarak görmeye alışkın olmayan bir çocuk,
elbisesinin birileri tarafından çıkartılmasından ciddi rahatsızlık duyacaktır.
“Banyoda çıplak olunmaması” bilinci
Çocuk, temel davranış refleksi kazanması açısından dört yaşından itibaren
anne-babası ile birlikte tamamen çıplak olarak banyoda bulunmamalıdır. Ayrıca
çocuklar banyo yaparken üzerinde külotu da bulunmalıdır ki, çocuk, mahrem
bölgelerinin görülmemesi ilkesini pratikte yaşayarak öğrenmiş olsun.
“Tuvalette benden başkası olmamalı” bilinci
Bazı anne babalar, çeşitli nedenlerle ya çocukları ile birlikte tuvalete
girmekte veya tuvaletin kapısını aralık bırakmaktadır. Bu davranış çocuğun
temel davranış refleksi kazanmasına engel olmaktadır. Her ne sebeple olursa
olsun dört yaşına gelen bir çocuk, tuvaletin “özel” bir mekan olduğunu
öğrenmeli, tuvalet ihtiyacını gideren birisinin başkaları tarafından
görülmesinin uygun olmayacağını bilmelidir. Çocuk mahrem bölgelerinin
görülmesinden rahatsızlık duymamaya, kendisini tuvalette iken gören birisine
tepki vermemeye alışmamalıdır.
“Soyunma ve giyinmede yalnızlık” ilkesi
Çocuğun dört yaşından itibaren mahrem bölgelerinin başkaları tarafından
görülmesinden adım adım uzaklaşması gerekir. Bu bağlamda çocukların elbiseleri
herkesin içerisinde değiştirilmemelidir. Çocuklar mümkünse elbiselerini
kendileri ve kimsenin görmediği bir ortamda değiştirmelidir. Eğer çocuk kendisi
elbiselerini değiştiremiyorsa, anne ile ayrı bir odaya gidilerek elbiseler
değiştirilmelidir.
“İzin verirsem kabul edilirsin” ilkesi
Anne için çocuk ne kadar büyürse büyüsün çocuktur. O yüzden anne,
çocuğunun odasına girerken izin alınması gerektiğini düşünmez. Ancak, çocuk
dört yaşına girdiğinden itibaren “izin verirsem kabul edilirsin” ilkesi hayata
geçirilmelidir. Anne-baba, çocuğun odasına girerken izin istemeli, her şeye
rağmen onun çıplak vücudu ile karşılaşıldığında özür dilenip kapı
kapatılmalıdır. Bu davranış kalıbı hem çocuğun kişiliğine saygıyı, hem de
çocuğun rahatsız olduğu bir durumda itiraz edebilme becerisi kazandırılması
açısından önemlidir.
(Konu
hakkında daha geniş bilgi için; “Annababaların Korkulu Rüyası Çocuklara Yönelik
Taciz, Sistem Yayıncılık, Pedag. A. Güneş,” isimli kitaba müracaat edilebilir.)
Uzman Pedagog Adem Güneş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder