10 Ekim 2016 Pazartesi

İSLÂM’DA AİLENİN ÖNEMİ



İSLÂM’DA AİLENİN ÖNEMİ


Dünya ve âhiret mutluluğunu hedefleyen İslâm Dini, toplumun temeli olan aileyi sevgi ve saygıya dayanan bir kurum olarak tanımlamıştır. Bizim dünya ve âhiret mutluluğumuzu isteyen yüce dinimiz İslâm; her konuda olduğu gibi, aile hayatımızla ilgili de ölçüler koymuş ve bu ölçülere uyulmasını istemiştir. Bu ölçülere uyulduğunda, dünya ve âhirette huzur ve mutluluğa kavuşacağımız bildirilmiştir. Aile toplumun temelidir. Toplumun mutluluğu, onu oluşturan ailelerin mutlu olmasına bağlıdır. Mutlu ve huzurlu toplum, huzurlu aileden, huzurlu aile ise imanlı ve ahlâklı kişilerden oluşur. Aile, huzur ve mutluluğumuzun kaynağıdır
Fertler aileyi, aileler ise toplumu oluşturmaktadır. Aile, kişinin kendilerinden sorumlu olduğu eşi, varsa çocukları, ev halkı, yani yakın akrabalardan oluşan insan toplumudur. Aile toplumun temel taşı ve özüdür. Aile, hem bireylere hem de topluma huzur sağlayan sükûnet yuvasıdır. Aile, çocukların bir gül misali yetiştiği çiçek bahçesidir.  Aile, bilgi ve tecrübelerin aktarıldığı ve eğitimin ilk basamağı, bireylerin karakterinin belirlendiği ilk yerdir.  Hayatımızın en önemli zaman dilimi ve gelecek nesillerin yetiştiği ortamdır. Mutlulukla geçirilen bir aile hayatı, dünya cennetinin adıdır. Günümüzde birçok zararlı alışkanlıklara müptela olmuş gençlerimizin ıslahı, yalnızlığa terkedilmiş yaşlıların mutluluk kaynağı aile huzurudur.
Müslüman için aile, bir sosyal müessese olduğu gibi, aynı zamanda İslâmî bir kurumdur. Nikâh, iki ayrı cinsiyetten müslümanın İslâmî kurallar çerçevesinde bir araya gelmesidir. Aile, erkeğin eksiklerinin kadınla; kadının eksiklerinin de erkekle tamamlandığı, birbirlerinin ihtiyaçlarının temin edildiği, iki cinsi kaynaştıran bir kurumdur. Aile, erkek ve kadını asil bir duygu ve heyecanla birleştiren, bedeni sükûna, ruhu huzura erdiren bir müessesedir. Aile, toplum eğitimi yaptırarak, kişiyi toplum hayatına hazırlayan sevgi, saygı, şefkat, fedakârlık ve birlik ocağıdır. Aile yuvası okuldur, mesciddir; huzur evi ve çocuk yuvasıdır. Dünya ve âhiret mutluluğunu hedefleyen İslâm Dini, toplumun temeli olan aileyi sevgi ve saygıya dayanan bir kurum olarak tanımlamıştır.
Amacı sağlam bir toplum kurmak olan İslâm, aileye çok önem vermiştir. Çünkü aile, toplumun temel taşıdır. Toplumlar ailelerden oluşur. Aile sağlam olursa toplum da sağlam olur. Aile ise evlenme ile kurulur. Evlilik fıtri bir ihtiyaçtır. Evlilik de nikâha dayanır. Nikâhsız bir aile yuvası düşünülemez. İslâm, akıllı ve büluğ yaşını aşmış bütün müslümanları aile yuvası kurmaya çağırdığı gibi, evliliği ve aile hayatını da bir ibâdet olarak değerlendirir. "İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah'ın varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen topluluk için ibretler vardır." (Rûm, 30/21). Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "Nikâh, benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan benden değildir. Evlenin, çocuk sahibi olun; ben kıyâmet gününde ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim." 1 “Kadın dört özelliği için nikâhlanır: Malı için, nesebi (soyu) için, güzelliği için, dini için. Sen dindarı seç de huzur bul/mutlu ol.” 2 “Ey gençler topluluğu! Sizden evlenmeye gücü yeten hemen evlensin. Çünkü evlilik gözü haramdan daha çok korur. Namus ve iffeti en iyi şekilde muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti kırmaya vesiledir.”3 Hz. Peygamberimiz (s.a.s."Evlenmenin hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olanıdır." 4 “ Evlenecek kişilere Allah muhakkak yardım eder” buyurur.5  İslâm dini, evliliği tavsiye ettiği gibi, evlilik çağında olanların evlenmesine yardımcı olunmasını da öğütlemiştir. Bu tür yardımı, anne ve babaların görevleri arasında saymıştır.
Aile, sevgi, şefkat, merhamet duygularının yoğun olarak yaşandığı, sevinçlerin ve kederlerin paylaşıldığı sıcak bir ortamdır. Çünkü ailede başların tacı olan anneler, evin direği olan babalar ve ailenin meyvesini teşkil eden çocuklar bulunur. Aile, nüfusu yenileme, kültürü taşıma, terbiye kazandırma, çocukları sosyalleştirme, ekonomik, biyolojik ve psikolojik faaliyetlerinin yerine getirildiği bir kurumdur. Aile, tarihin her döneminde toplumun vazgeçilmez temel müesseselerinden birisi olmuştur. 
İslâm dinî aileye büyük önem vermiştir. Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden koruyan bir kurumdur.
Kur'ân-ı Kerim, sosyal birliğin en üstün ve sağlam şekliyle sevgi, bağlılık, merhamet, iyilik, müsâmaha, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah korkusunu gözeterek aile kurumuyla ayakta tutulmasını hedef alır. Huzur, barış, sevgi ve mutluluk evde yaşanmayınca, toplumda hiç yaşanmaz. Güçlü ve sağlam toplumlar, ancak fertleri inanç, fikir ve gâye birliği içinde kaynaşmış mutlu ailelerden oluşabilir.
Aile, bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan bedensel ve ruhsal ihtiyaçların karşılandığı, mânevî değerlerin kazandırıldığı ilk ve en önemli yerdir. Bu sebeple aile, huzur ve mutluluğun kaynağıdır.
Fakat günümüzün insanı, artık evliliği genç yaşta değil, geç yaşta düşünmeye başlıyor. Aile, toplumun devamını sağlayan, bireylerin kimlik ve kişiliklerinin oluşmasında, topluma faydalı birer üye olmalarında alternatifi olmayan bir kurumdur. Bu sebeple dinimiz vakti gelince evlenmeyi teşvik, bekâr kalmamayı tavsiye etmiştir.
Günümüzde evliliklerde önemli kriterler; zenginlik, yakışıklılık ya da güzellik, iyi bir kariyer sahibi olmak gibi hususlardır. Çağımızda maddeci anlayış ve düşünce biçimleri, kültür ve düşünce dünyamızla  birlikte, aile hayatımızı da etkilemiş, bu sebeple de bu son derece önemli olan aile yapımızda da sarsılmalar baş göstermiştir.
            Özellikle küresel ölçekte kitle haberleşme araçlarının (tv, bilgisayar, internet ve cep telefonlarının)  artmasıyla birlikte, gelenek, ahlâk ve öz kültürümüzde meydana gelen tahribat had safhaya ulaşmıştır.
Bunun en belirgin örneği, aile geçimsizliklerinin ve  boşanma davalarının artmış olmasıdır. Sağlıklı olmayan aile içi iletişim, aileyi oluşturan üyelerin, özellikle de çocukların maddî-mânevî sıkıntılarını artırdığı gibi, sağlam bir aile içi iletişim zemininde yetişen çocukların da beden ve ruh sağlıkları daha iyi olur. Zaten günümüz ailesi; tv, bilgisayar, ekonomik güçlükler, yoğun çalışma şartları, şehir hayatı, alkol, uyuşturucu, zinâ ve kumar ile gelen ferdî zaafiyet ve yalnızlık gibi iletişim problemlerine yol açan unsurların etkisindedir. Aile içi iletişimin zayıfladığı modern çağda davranışlarımızı yeniden gözden geçirip, iletişim kanallarımızı güçlendirmemiz gerekmektedir. Bu da mânevî değerler sistemimizi yeniden güncellemekle gerçekleşebilir.
Nikâhsız beraberlikler ise asla bu yüce duyguları barındırmaz. Bu yüzden İslâmiyet, nikâh dışı bütün beraberlikleri gayr-meşrû ve haram sayarak yasaklamıştır. (İsrâ, 17/32) Bu tür ilişkiler İslâm’a göre iffetsizlik ve hayâsızlık sayıldığından, Kur’ân, iffetin korunmasını nikâhlanıp evlenmeye bağlamıştır. (Nûr, 24/33) Bu yüzden iffetli, namuslu ve ahlâklı gençler, nikâh olmaksızın; ‘nasıl olsa evleneceğiz’ diyerek evlilik öncesi ilişkiden veya sırf gönül eğlendirmek amacıyla beraber olmaktan şiddetle sakınmalıdırlar.
İslâm dini, insanların mutluluğu için, İslâm’ın emir ve yasaklarına uyulmasını istemiştir. İslâm’ın yasak ettiği haramlardan olan zinâ, büyük günahlardan biridir. Rabbimiz Allah zinâya yaklaşılmamasını emrediyor: “Zinâya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ, 17/32)  Fert ve toplum hayatında insan mutluluğunu esas alan İslâm, cinsellik konusunda da fertlerin mutlu yaşamasının yolunu göstermiştir. Gayr-i ahlâkî ilişkilerin ortaya koyacağı zararları bildirmiş ve bunlardan sakınılmasını istemiştir.
Bu sebeple flört, Dinimizin ahlâk anlayışına uymaz. Flört, nikâhsız beraber olmanın, gezip tozmanın, eğlenmenin çağdaş ismidir. İslâm, kızların kandırılıp terk edildiği, aldatıldığı ve iffetini yitirdiği; erkeklerin ise kötü ahlâkın kıskacında kıvrandığı, adına flört denen bu illeti asla tasvip etmez. Flörtten en çok mağdur olanlar kızlardır.
İffetini ve ahlâkını tertemiz tutmak isteyen gençlerimiz flört denen illetten uzak durmalıdırlar. Son yıllarda film ve dizilerde evlilik dışı ilişkiler, nikâhsız birliktelikler normalmiş gibi gösterilerek, bu tür gayr-i ahlâkî ilişkiler toplumda özendirilmektedir. Genç yaşta bekâr insanların çokluğu, düzen ve çevrenin haramları süsleyip kolaylaştırması ile birleşince, çeşitli ahlâksızlıkların yayılmasına, maddî ve mânevî nice hastalıkların, sorunların artmasına yol açıyor. Günümüzde bazı insanlar da Allah ın kendilerine helâl kıldığı nikâhı terk ederek, gayr-i meşrû ilişkilere yönelmektedirler. Bu yüzden toplumumuzda zina, fuhuş ve sapık ilişkiler alabildiğine yayılmış bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan gençliğimizi bu tür sapık ilişkilere karşı uyarmak gerekmektedir. Zira fuhşun ve ahlâksızlığın yaygınlaşmasıyla aile bağı koparılırsa toplumun düzeni bozulur ve halkın huzur ve güveni kalmaz, toplumda büyük sorunlar yaşanır; Şiddet, taciz, tecavüz ve çeşitli problemler ortaya çıkar.
Toplumdaki ahlâkî değerleri bozan ve aile ilişkilerini temelden sarsan televizyon dizilerine dikkatli yaklaşmalı ve bu konuda seçici olmaya çalışmalıyız. Özellikle Batı ülkelerinde artan ve maalesef yaşadığımız bu ülkede de kendine yer bulan, nikâhsız beraberlik, nikâha gerek duymama gibi teşebbüsler ve cinsel hürriyet anlayışı, nikâhı ve aile kurumunu, dolayısıyla başta yaşadığımız bu ülkeyi ve insanlığı tehdit eden en önemli tehlikedir. Evlilik, kişiyi zinâdan korur, insan neslinin devamını sağlar. Nikâhsız kurulan ilişkiler toplumu yozlaştırır, aile mefhumunu yıkar. Evlenmek, Yüce Rabbimiz’in emri,  Peygamberimiz’in sünneti, kadın ve erkek olarak yaratılışımızın da gereğidir.  Bu sayede dünya ve âhiret mutluluğu elde edilir.
Kurulan bu aile yuvasını en iyi bir şekilde devam ettirmek için de şu  kurallara dikkat etmede fayda vardır:
- Kadınların  erkeklere Allah’ın bir emaneti olduğu unutulmamalıdır.
- Sohbet bir ihtiyaçtır. Evimizde eşimizle canlı ve aktif bir sohbet atmosferi meydana getirmeliyiz.
- Eşimizin evimizdeki fedakârca çırpınışlarını daima takdirle anmalıyız ve ona mutlaka yardımcı olmalıyız.
- Kendi anne-babanıza, akrabalarımıza gösterilmesini istediğiniz saygı kadar, onun da anne, baba ve yakınlarına hürmetkâr olmalıyız.
- Ne kadar meşgul ve çalışmalarınız ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka yalnız eşimize ayıracağımız bir vakit bulmalıyız.
- İşyerinde yaşamış olduğunuz problemleri kapının dışına atarak içeriye mütebessim bir çehre ile girmeye çalışmalıyız.
- Arada sırada ufak da olsa hediyelerle eşimizin gönlünü almalıyız.
- Ailemizi ilgilendiren hususlarda eşimizle istişare etmeyi ihmal etmemeliyiz. Ondan gizli işler yapmamalıyız.
- Eşimizin hatalarını ararken, bizim de mükemmel ve kusursuz olmadığınızı düşünmeliyiz
- Ailemizi lüks ve özentiden uzak tutmalıyız.
- Dinî yaşantımızda Hz. Peygamberin aile hayatını örnek aldığımızda hem dünyada ve hem de ahirette mutlu olacağımızı unutmamalıyız.
Tabii ki mü’minler olarak, muvahhid bir aile olmaya gayret etmeli şirkten, küfürden, bid’at ve hurafelerden uzak durmalı, tevhid bilinciyle hareket edilmelidir. İnsanlar ilk terbiyeyi, temel kuralları, örnek davranışları ailede alır. Sevgi, saygı orada oluşur. En önemlisi, kulluk görevi inanç, ibadet ve güzel ahlâk anlayışı orada pekişir. İnsanları kötülükten korur. Bir anlamda aile, insanın ve toplumun kontrol mekanizmasıdır. Aile, tarif edilemez bir okuldur. Sımsıcak bir yuvadır. Dertlerin sıkıntıların bittiği, şefkatin ve sevginin solunduğu mekândır. İslâm’ın aile kurumuna verdiği önemin en temel nedenleri olarak şunları sayabiliriz:
1. İnsan soyunun devamını sağlamak ve sağlıklı nesiller yetiştirmek. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, sizleri bir tek şahıstan (Hz. Âdem’den) yaratan, o şahıstan da eşini (Havva’yı) vücuda getiren, ikisinden bir çok erkeklerle kadınlar üreten Rabbinizden korkun ve günah işlemekten sakının” (Nisâ 4/1)
2. İnsanın fıtratında mevcut olan cinsel arzuyu meşru yoldan tatmin etmektir.  Evliliğin en önemli amaçlarından birisi de cinsel arzuyu meşru yoldan gidermektir. Ailede mutluluğun en önemli unsuru eşler arası cinsel tatmindir.  Mutlu bir aile olmak isteyenler,  cinsellikle alakalı görevlerini de en iyi şekilde yerine getirmelidirler.  Evlilkikte cinsel mutluluk, eşler arası sevgi ve saygının artmasına ve mutlu olmalarına katkı sağlar.
3. İnsanın maddî ve mânevî görevini en iyi bir şekilde yerine getirmesi için iyi bir ortama ihtiyaç vardır. Bu ortamda aile yuvasıdır. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kendileriyle huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet vermesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rûm, 30/ 21) Hz. Peygamber (s.a.s.):  “Yüzüne baktığı zaman içini mutlulukla dolduracak bir eş’e sahip olmayı, erkek için en değerli nimetlerden biri saymıştır.”6 Toplumun özü ve temeli ailedir. Dinimiz, ailelere, aile kurumuna ve aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermektedir. Dolayısıyla  mü’minler olarak, muvahhid bir aile olmaya  özen göstermeli ve ailenin huzur ve mutluluğu için gereken fedakarlığı yapmalıyız!
Dipnot
1. İbn Mâce, Nikâh 1
2. Buhârî, Nikâh 15; Müslim, Radâ 14
3. Müslim, Nikah3
4. Ebu Davut, Nikah 32
5. Neseî, Nikâh 5
6. Ebû Davut, Zekât 32
    
Yazar:
Süleyman GÜLEK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder