EŞİNİ ALLAH İÇİN SEVMEK
“Benim celalim adına birbirlerini sevenler var ya! Onlar
için nurdan öyle minberler vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara
gıbta ederler.”1
Aile sevgi, saygı, hürmet, muhabbet ve şefkate dayanan,
bütün ihtiyaçların karşılandığı, hüzünlerin ve sevinçlerin paylaşıldığı bir
sorumluluk alanıdır. Aile bir çıkar ve menfaat birliği değil, sorumluluk ve
fedakarlığın paylaşıldığı bir birlikteliktir. Bu birlikteliğin temeli sevgidir.
Sevgi duygu birlikteliğinin yanında hem aynı hakikatin
peşinde olmak hem de bu hakikati birbirinin gözlerine/kalbine bakarak
paylaşmaktır. Bunun için:
“Kendileriyle sükûnete, huzura kavuşasınız diye sizin
için nefislerinizden eşler yarattı; aranıza ‘meveddet’ (sevgi) ve ‘rahmet’
(şefkat) koydu. Elbette bunda, düşünen kimseler için nice ibretler vardır.”
(Rum, 30/21)
Ayet, eşlerin birbirleri için sevgi ve şefkatin kaynağı
olması açısından önemlidir.
Özellikle evliliğin ilk yıllarında farklı ortamlarda
yetişmiş olmanın, kişilik ve karakter olarak birbirinin bazı yönlerini
beğenmemenin getirdiği bazı nedenlerden dolayı tartışmalar çıkabilmekte ve
hayatın zorluklarına karşı güvenilir bir liman olması gereken eşler/aileler,
kendisi bir fırtınalı denize dönüp sorun çözmeye değil sorun oluşturmaya
başlayabilmektedir.
Bu sorunlar hukuki bir ifadeyle bazen şiddetli
geçimsizlik boyutuna kadar varabilmektedir. Şiddetli geçimsizlik sebepleri
arasında fikri anlaşmazlıklar, fiziki kusurlar, iktisadî alandaki aksamalar,
kusursuz eşi realitede bulamayarak bireylerin sukût-u hayale uğraması, evlilik
öncesi maharetle saklanan kusurların evlilik sonrası ortaya çıkması,
aldatıldığını hissetme ve gereksiz zıtlaşmalar gibi bir çok faktörler sayılabilir.
Farklı nedenlerden dolayı genellikle kadınlar kocasına
boyun eğmek zorunda kalmakta, sağlıklı ve adil bir birliktelik
gerçekleşememektedir. Sağlıklı bir beraberlik herkesin kendi sorumluluk alanını
bildiği, birbirine sevgi ve saygı içerisinde davrandığı, tamamen doğal ve
süregelen bir ilişkidir. Sorunlar olabilir, önemli olan bu sorunları nasıl
çözdüğünüzdür. Zaten sağlıklı iletişim sorun çözme becerisini kazanmış olmayı
da içerir.
Evlilik sürecinde bazen koca, karısının kişilik
gelişimini engellemekte, eşini sadece kendisi, çocukları ve ailesine hizmet
eden bir hizmetçi gibi görmektedir. Eşi de bunu; “Ben sizin hizmetçiniz
değilim!” şeklinde karşı çıkmalarla ifade etmektedir. Evlilikte her iki
kişiliğinde gelişime ve değişime hakkı vardır. Eşler birbirlerine bu konuda
destek olmalı, birbirlerinin daha iyiye ve güzele evrilmesi için teşvik
etmelidir. Bunun için sosyal, eğitsel ve kültürel faaliyetlere kadar birçok
alanda çalışmalara katılabilir ve eşlerin birlikte yapabileceği/katılabileceği
etkinlikler organize edilebilir.
Eşler arasında duygu alışverişi belirli bir süre sonra
azalmakta hatta bitmektedir. Oysa eşler kendi duygularını ifade etmede sözün
yanında birçok yöntem kullanabilirler. Mesela bir çiçek almak, birlikte yemek
yemek, birlikte kitap okumak, bir film izlemek, birlikte gezmek gibi duygu
yoğunluğunun yaşandığı davranışlar belirli aralıklarla yapılabilir. Özellikle
eşlerin kendi duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmaları sonra da bunu
birbirlerine ifade etmeleri son derece önemlidir. Bunun için eşinizi dinlemeniz
ve ne söylemek istediğini anlamanız gerekir. Unutmayın eğer siz kendinizi
anlatamıyorsanız, kimsenin sizi anlamasını bekleyemezsiniz.
Paylaşılmayan duygu ve düşünceler belli bir zaman
içerisinde birikmekte ve bu birikimler patlamaya (depresyon, stres, ülser vs.)
yol açmaktadır. Bastırılan, içe atılan sorun ve kırgınlıklar, eşler arasında
konuşulmadığı zaman krizler ve kavgalar meydana gelmekte, hayat içinden
çıkılmaz bir hal almaktadır. Sorunlarınızı biriktirmeden sıcağı sıcağına konuşmanız
ya da bir süre sonra konuşmanız (ama kesinlikle konuşmanız) son derece
önemlidir. Çünkü sorunlar konuşularak çözülmek zorundadır. Ortak bir çözüm yolu
bulmanız için birbirinizi anlayışla karşılamanız, biri konuşurken diğerinin
sonuna kadar onu dinlemesi ilişkinizin niteliğini de belirler.
Aşırı kıskançlık zararlı ve yıkıcıdır. Eşlerden birinin
diğerini rahatsız edecek şekilde kıskanması ilişkilerin zedelenmesine ya da
kopmasına neden olmaktadır. Kıskançlık tekelci bir anlayıştır. Kıskanç kişi
çoğu kez içindeki boşluğu ve bu boşluktaki aşağılık duygusunu örtmeye
çalışmaktadır. Bunun yerine eşinize güvenmeniz ve sağlıklı paylaşımlarda
bulunmanız sizi ve eşinizi rahatlatacaktır.
Eşlerden birinin diğerini aldatması (her türlü aldatma)
sorunların artmasına, güvenin örselenmesine ve ilişkilerin zedelenmesine neden
olmaktadır. Evlilikte ihanet, birlikteliği onarılmaz biçimde bozar. İhaneti
affettiğini söyleyen eşler, gerçekte bunu başaramamakta, içlerine atmakta,
farkında olmadan karşı tarafa kinlenmektedir. Bu olaydan dolayı hayatını kin ve
nefret üzerine bina ettiği için en ufak bir sorunda bu konu tekrardan gündeme
gelmektedir. Onun için ihanetin söz konusu olduğu evlilikler genellikle ya
zoraki beraberliklere dönüşmekte ya da zamanla bitmektedir.
Kur’an-ı Kerim, eşler arasında çıkan problemlerle ilgili
hayatın içinden çözümler sunmuştur. İnsanların arasını düzeltmenin hayırlı bir
iş olduğunu ifade etmesi (Nisa,114) ve dargın müslümanların arasını düzeltmeyi
toplumsal bir görev olarak belirlemesi (Hucurat, 10; Enfal, 1) genel yaklaşım
olarak müslümanlar üzerine bir vecibedir. Aile hukuku sahasında ise, eşlere hep
uzlaşma yollarını aramalarını, uygun çözüm yolları bulmalarını ve hayatın akışı
içerisinde karşılaşılan meselelere sabretmelerini tavsiye etmiştir. Şiddetli
geçimsizliğe erkeğin (Nisa, 128) ve kadının (Nisa, 34) sebep olması halinde,
karşılıklı ferdî fedakarlık göstermelerini de istemiştir.
İslam kötü muamele ve geçimsizliğin eşlerin her
ikisinden kaynaklanması veya başlangıçta bunun bilinmemesi durumunda,
karı-kocanın yakın aile çevresine ve topluma da sorumluluk yükler. Eşlerin
ailelerinden tecrübeli ve adil kimselerin devreye girip, eşlerin problemlerini,
geçimsizlik sebeplerini gidermeye çalışarak barıştırma teşebbüsünde
bulunmalarını ise emreder. Allah, “Eğer karı-koca arasının açılmasından endişe
ederseniz, bir hakem erkeğin ailesinden, bir hakem de kadının ailesinden
kendilerine gönderin. Eşler barışmak, hakemler de barıştırmak isterlerse, Allah
aralarını uzlaştırır” (Nisa,4/ 35) ifadeleriyle, yakın çevrenin aile içi
olayları yatıştırıcı etkinliğine vurgu yapar.
Bu ayet genellikle şiddetli geçimsizlikten şikâyette
bulunan eşlerden herhangi biri mahkemeye veya bir müslümana müracaat ederse,
hakimin karı ve kocanın ailesinden birer hakem göndermesi zorunludur şeklinde
anlaşılmıştır. Oysa günümüzde bu uygulama yapılmakla birlikte aile terapileri
veya evlilik terapileri de devreye girebilir ve gerekli psikolojik destek aile
üyelerine sağlanabilir. Özellikle profesyonel destek hem ailelerin kendilerini
tanımalarına hem de karşılaşmış oldukları problemleri çözmelerine yardımcı
olacaktır.
Karı-kocanın yaşadıkları problemin farkına varmaları,
görev ve sorumluluklarını hatırlamaları ve iletişimlerinin daha sağlıklı bir
zemine oturması için farklı yöntem ve etkinliklerin uygulanması, boşanmanın
oluşturabileceği olumlu veya olumsuz yönleri görmelerine yardımcı olması, eğer
varsa çocukların yaşayabilecekleri etkileri ayrıntılı bir şekilde konuşur ve
gerekli değerlendirmeleri birlikte yaparlar. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde
yürütülmesi sonraki süreçte karşılaşılabilecek her türlü problemin de önüne
geçmesine yardımcı olacaktır.
Son dönemlerde yapılan araştırmalara göre aile
terapistlerine giden eşlerin/vakaların büyük oranı boşanmayla sonuçlanmıştır.
Burada tabi ki önemli olan aile terapisini kötülemek değil tercih edilen
terapistte dikkatli ve seçici davranmaktır.
Özellikle eşlerin ailelerinden seçilen hakemlerin ilk
başlarda devreye girmesi, gerekli bilgilendirmeyi yaptıktan sonra süreci takip
etmeleri üzerinde durmak gerekir. Çünkü aile üyeleri eşlerin fıtrat ve
karakterlerini daha iyi gözlemleyebilmekte ve ailenin yapısına uygun bazı çözüm
önerileri sunabilmektedir. Akrabalık bağlarından dolayı üçüncü şahıslara
nazaran, daha içten ve daha şefkatli davranacaklar, evli çiftlerin aralarını
bulma ve düzeltmeye daha fazla önem vereceklerdir. Elbette karı-koca da,
akrabaları olan bu hakemlerin sözlerini daha rahat kabullenebileceklerdir.
Netice itibariyle hakemler bunu, aile mahremiyeti olarak kabul edip dedikoduların
yayılmasına yol açmayacaklar ve ailelerin rencide olmasına meydan
vermeyeceklerdir. Çünkü İslam, aile mahremiyetine özel önem verir. Öyle ki,
hadiste, aile sırrını ifşa edenler “Kıyamet gününde insanların en şerlisi”
olarak tanımlanır.
Mutluluk yollarının araştırılması ve huzuru bozacak
problemlerin giderilmesinde eşlerin birbiriyle yarışmaları ve birbirlerine
yardımcı olmaları son derece önemlidir. Tarafların birbirlerini memnun etmek
için iyi niyetlerini ortaya koymaları problemin çözümü için önemli bir
başlangıçtır. İthamlar, suçlamalar ve hakaretler çözüm yerine aradaki mesafenin
daha fazla açılmasına sebep olmaktadır.
Buradaki asıl sorun eşlerin
birbirlerini tanıyacak ve birbirlerine yakınlaştıracak kanalları kapatmak
olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir süre sonra eşler arasında iletişim ya
tamamen bitmekte ya da bir rutine indirgenmektedir. Kapanan bu kanalları açacak
tek anahtar/sihirli söz ise sevgidir. Bu yakınlaşma “Allah’ın rızasını kazanma” gibi büyük bir değer ile
beslendiğinde, eşlerin birbirine duyduğu sevgi ve saygı daha da artar.
Nu’man b. Beşir (r.ah.) anlatıyor: “Resulullah (s.a.s.)
buyurdular ki:“Birbirlerini
sevmede, birbirlerine merhamette ve birbirlerine şefkatte mü’minlerin misali,
bir bedenin misali gibidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar
uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.”2
Mu’az İbnu Cebel (r.ah.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.s.)
buyurdular ki: “Allahu Teala buyuruyor ki: “Benim
celalim adına birbirlerini sevenler var ya! Onlar için nurdan öyle minberler
vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara gıbta ederler.”3
Bu ve buna benzer hadisler genellikle başkaları için
düşünülmekte, eşlerin birbirlerine karşı sorumluluğu ve uygulamaları gereken
yöntemler olarak düşünülmemektedir. Oysa eşimiz ve çocuklarımız da müslümandır
ve onlara gelebilecek her türlü zarar aslında bizim bir uzvumuza gelmiş
mesabesindedir. Biz aynı hakikatin beden giymiş halleriyiz. Eşimiz veya
çocuğumuz da bundan azade değildir.
Unutmayalım ki; “Amellerin
en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.”4
Bize düşen, “Biriniz
kardeşini/eşini (Allah için) seviyorsa ona sevdiğini söylesin.”5 hakikatini temel iletişim
biçimi olarak kabul etmek ve özellikle eşimizden başlayarak çocuklarımıza kadar
bu hakikati herhangi bir alışkanlığa/geleneğe mahkum etmeden uygulamaktır.
Dipnot
1- Tirmizi
2- Buhari, Müslim
3- Tirmizi
4- Ebu Davud
5- Ebu Davud, Tirmizi
ESAN GÜL / VUSLAT DERGİSİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder