“İbrahim ve
onunla birlikte olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır.”[1] O,
ince ruhlu, yumuşak huylu, gözü yaşlı bir peygamberdir.[2] Bütün
insanlığın atası, merhamet sahibi babası: O’dur.[3]
“Allah’a
teslim olup da iyilik yapan ve tüm kalbiyle İbrahim’in yolunu takip eden
kimseden daha üstün kim olabilir? Allah, İbrahim’i kendisine dost edinmiştir.”[4] İbrahim,
Rabbinin Halil’idir. İnsanlara daima iyilik eden, yaptıklarının karşılığını
Rabbinden isteyen ve kimseden hiçbir şey beklemeyendir.[5]
Kendini
bilmezlerden başka, İbrahim’in dininden kim yüz çevirebilir? O, insanlığın
lideri, ahiretin salihidir. Rabbi ona Müslüman ol dediğinde, o hemen, “âlemlerin
Rabbine teslim oldum” demiştir.[6]
Babasını
Allah’a davet eden, onun cehenneme gitmesine gönlü razı olmayan, gözyaşları
içerisinde “Babacığım babacığım” diyerek Müslüman olması için yalvaran vefa ve
merhamet sahibidir. Babasının azarlamasına, taşlayarak evinden kovmasına
karşılık, babası için dua eden, hidâyete ermesi için Rabbine niyazda bulunan
hayırlı bir evlattır.[7]
Hiç babamız
için dua ediyor muyuz? Onlar bizim için bunca çile çekerken, biz onlar için
neler yapıyoruz? Sabah vakti babamızı namaza kaldırıyor muyuz? Okuduklarımızı,
öğrendiklerimizi, Allah’ın kitabındaki âyetleri babamızla paylaşıyor muyuz?
Babamız bir kusur işlediğinde onun için endişelenip tatlı bir dille onu
uyarıyor muyuz? Sahi, biz babamızı gerçekten seviyor muyuz?
İbrahim (as),
kavminin içinde bulunduğu sapıklıktan rahatsızlık duyan, onların putlara
tapmasından muzdarip olan ve onların hidayete ermesi için elinden geleni yapan,
kameri, yıldızları, güneşi misal veren, sonra sözü Rabbine getiren ve O’na
çağıran mükemmel bir davetçidir.[8]
Halkını
uyarmak, onları ateşin azabından korumak için putları kıran, kavmine doğru yolu
göstermek için canını hiçe sayan fedakâr bir kahramandır.[9]
O, zalim
hükümdar Nemrud’un karşısına çıkarıldığında Hakkı haykırmış, muhataplarının
delillerini en güzel bir şekilde çürütmüş eşsiz bir İslâm mücahididir. Ateşe
atılırken en küçük bir endişe dahi hissetmeyen, canını kurtarmak için kimselere
yalvarmayan, Rabbine sığınan, O’na tevekkül eden, kızgın ateşlerin yakamadığı
mucize bir kimsedir.[10]
Ben Rabbime
gidiyorum diyerek yurdunu terk eden, diyar diyar dolaştığı hicret yollarında,
hanımı ve yeğeninden başka kimsesi olmayan yalnız bir yiğittir.[11]
Rabbinden bir
evlat isteyen, bir oğlu olduğunda ise onu tevhid üzere kurulacak bir şehirde
muvahhid bir neslin yetişmesi için çöllere terk eden, tevhid hareketinin
merkezinin mimarı, akılların alamayacağı inanılmaz bir insandır.[12]
Ömrümüzün
sonlarında sahip olduğumuz biricik çocuğumuzu çöle terk edebilir miyiz? Ondan
aylarca, yıllarca uzak kalabilir miyiz? Bu hadiseyi okurken ya da dinlerken
Hacer’in ve oğlunun macerasını merak ediyoruz da, yaşlı bir adamın
teslimiyetini ve duygularını neden hiç hesaba katmıyoruz?
Gözünün nurunu,
yaşlılığında kendisine verilen paha biçilmez armağanı, canının parçası oğlunu
Allah için kurban etmeye gidene ve O’na Rabbinin rızası için itaat eden on üç
yaşındaki sabır dolu çocuğa selam olsun.[13]
Çocuklarının
dünyalarını düşündükleri gibi ahiretlerini de hesaba katan, Onlara Allah ve
Resûlü’nü anlatan, karanlık gecelerde namaza kaldıran ve bizim çocuğumuz da
Rabbine davet eden güzel bir davetçi olsun diyen annelere ve babalara da selam
olsun. Onlar oldukça İbrahim aleyhisselam’ın fedakârlığı unutulmayacak,
O’nun tevhid mücadelesi var olmaya devam edecektir.
İbrahim (as),
âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olan, müminler için inşa edilen yüce
mabedin, Kâbe’nin mimarıdır. İnsanları Allah’ın emriyle hacca, felaha ve
rahmete çağırandır.[14] Binlerce
yıldır insanlar, İbrahim’in davetine uymakta, yeryüzünün her köşesinden Kâbe’ye
koşmaktadır.
O, tek başına
bir ümmet,[15] meşakkatli
dünya imtihanını başarıyla aşmış, bütün müminlerin önderi olmuş yüce bir
peygamberdir.[16] O,
İslâm’ın sancaktarı, hayatı boyunca batılla mücadele etmiş bir tevhid sembolüdür.
İbrahim (as)
ailesi, Allah’ın (cc) mübarek kıldığı, milyarlarca müminin namazlarında duada
unutmadığı pek bahtiyar bir ailedir. Ailenin babası Harran’da, Suriye’de,
Filistin’de, Ürdün’de, Mısır’da ve Arap yarımadasında tevhid üzere nice
şehirler kurmuş, Hakka dayalı bir medeniyet tesis etmek için ilerlemiş yaşına
bakmadan köy köy, kasaba kasaba dolaşmıştır. Yeğeni Lut (as) Ürdün’de, oğlu
İshak (as) Suriye ve Filistin’de, diğer oğlu İsmail (as) Mekke’de tevhid
hareketinin lideri olmuştur. Yalnız başına ben ne yapabilirim sorusuna en güzel
cevap İbrahim aleyhisselam’dır.
“Hakka tapan
bir hanif olan İbrahim’in dinine tabi ol. O hiçbir zaman Allah’a ortak
koşanlardan olmadı.”[17]
“Kitapta
İsmail’i de an. Çünkü o sözüne sadık bir kimseydi. Resûl ve peygamberdi.
Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. O, Rabbinin rızasına ermişti.”[18]
Önceleri Hacer,
Firavunun sarayındaki sayısız hizmetçiden sadece birisiydi. Sonra Allah’ın
dostunun hanımı oldu. Bir gün kendisini kucağındaki yavrusuyla, uçsuz
bucaksız bir çölde, kuş uçmaz kervan geçmez, kimselerin görmek istemediği, otun
dahi bitmediği kayalık bir yerde belki de dünyanın en mütevazı yerinde buldu.
Siyahi mütevazı kadın, mütevazı topraklarda ailesiyle birlikte Mekke şehrini
kurdu. Hacer, Zemzemle ve Safa ile Merve arasında koşan müminlerin dillerindeki
dualarla ölümsüzlüğe erdi. Mekke, İbrahim’in Kâbe’siyle, müminlerin sevgilisi,
ilk fırsatta gidilen, her daim özlenen bir şehir oldu. Mütevazı olanlar
Allah’ın (cc) kudretiyle yüceliğe ulaştı.
Muhammed aleyhisselam işte
bu ailenin çocuğudur. İbrahim (as) gibi Allah’a Halil olan bir kulun torunu
ancak Allah’ın habibi olabilir. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, Kâbe’yi inşa
ettikleri sırada Rablerinden Muhammed aleyhisselam’ı istemişlerdir.
“Rabbimiz
içlerinden, onlara Senin âyetlerini okuyan, kitabı ve hikmeti öğreten, onları
her türlü kötülükten arındıran bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve hâkim
olan yalnızca Sensin.”[19]
Bir İslâm
Peygamberi olan Efendimiz Hz. İsa, İsrail oğullarına O’nu müjdelemiştir.[20] Hz.
İbrahim’in duası ve Hz. İsa’nın “Ahmed” diyerek müjdelediği
peygamber, genç yaşında dul kalmış Kureyşli bir hanımın rüyalarını
süslemektedir.
[1] Mümtehine
sûresi, 4.
[2] Tevbe
sûresi, 114.
[3] İbrahim
ismi Süryanice’de ‘merhametli baba’ manasına gelmekte olup İbranice’de de
‘insanlığın atası’ anlamını taşımaktadır.
[4] Nisa
sûresi,125.
[5] Tecrid-i
Sarih, IX, 102.
[6] Bakara
sûresi, 130-131.
[7] Meryem
sûresi, 41-45.
[8] Enam
sûresi, 74-83.
[9] Enbiya
sûresi, 51-67.
[10] Enbiya
sûresi, 67-71.
[11] Saffat
sûresi, 99; Ankebut sûresi, 26.
[12] İbrahim
sûresi, 37; Bakara sûresi, 128.
[13] Saffat
sûresi, 99-113;Hz. İsmail’in kurban edileceği sıradaki yaşı için bkz: İsmail
Yiğit, Peygamberler Tarihi, 290; Mevdudi, Tevhid Mücadelesi ve Hz Peygamberin
Hayatı, 531.
[14] Al-i
İmran sûresi, 95-97; Bakara sûresi, 127.
[15] Nahl
sûresi, 120.
[16] Bakara
sûresi, 124.
[17] Nisa
sûresi, 123.
[18] Meryem
sûresi, 54.
[19] Bakara
sûresi, 129.
[20] Saf
sûresi, 6.
Yazar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder