OKU! YARATAN RABBİNİN
ADIYLA...
Oku! Yaratan Rabbinin
adıyla… (Alak 1)
Okumak olayların içine
inmektir. Okumak anlamaktır. Okumak olgunlaşmaktır. Okumak tanımaktır. Okumak
idrak etmektir. Okumak, Rahmanın istediği ile bizim istediğimizin aynılaşması
için en önemli erdemdir. Tefekkür etmeye yol açıyorsa işte o zaman okumak
muradına ermektir. İçinde tefekkürün olmadığı, insanı derinleştirmeyen okumak
bilgi yüklenmek anlamına gelir. Bu okumak hiçbir zaman ideal değildir. Rahmanın
adıyla istenen okumak bu değildir. Okumak mutlak anlamda insanın içinin
olgunlaşmasıdır.
İnsan
sadece düz metni okumamalı, aynı zamanda hadiseleri okumalı, olayları okumalı,
geçmişi ve şu anı okumalı, hatta geleceğe kafa yorarak bir çeşit geleceği de
okumalı. Bu anlamda okumak insanı idealleştiren en önemli akarsudur. Bu sudan
bazı insanlar kana kana içer, bazı insanlar içmez. Bazı insanlar içenleri sever
ve seyreder. Onlara imrenir.
İdeal
okumak insanı kendisine getirip tanıtma eylemidir. İnsan kendisini okudukça
kitabı okur. Kitabı okudukça Rahman’ı okur. Rahman’ı okudukça Allah-u Teâlâ’nın
mesajlarındaki hikmeti, inceliği okur. İşte ideal okuma hikmet derinliğine
ulaşabilme eylemidir.
Bir
insan okuduğu metindeki şeylerin kendi içine akmasına müsaade etmiyorsa,
okuduklarını anlayamıyorsa, okuduklarını tartamıyorsa, okuduğu şeyler insanı
okumanın altında yatan esas hikmete ulaştırmıyorsa insana gerçek anlamda bir
bilgi yüklenmesi olarak geri döner. Bu anlamda insan ilimdeki hikmete ulaşamaz
ise okumaktaki muradın kabuğunda kalmış olur.
Her
okumak ideal okumak değildir. Okumakla okumaya benzer eylemleri birbirinden
ayırt etmek lazım. Gerçek okumak okuduklarımızın içimize akması, içimizi
temizlemesi, arındırması, olgunlaştırması ve bizi bu çağın sahabesi yapması
demektir.
Kendisine
oku emri gelmiş olan kâinatın efendisi Hz. Muhammed (sav) oku ayetiyle beraber
okuma eylemini nasıl anladı. Daha doğrusu O’na (sav) nasıl anlatıldı. Yüce
rabbimiz Allah azze ve celle okumak kavramına nasıl bir anlam yüklüyor acaba?
Rabbimiz okumaktan ne bekliyor?
Hz.
Peygamber’in (sav) yaşadığı Mekke’deki müşriklerin yaşantısına baktığımızda
onların aslında bir okuma eylemi içinde olduğunu görüyoruz. Yalnız bu okuma
cahiliydi ve Rabbin razı olduğu bir okuma değildi. Arındıran bir okuma değildi.
Günümüz cahili insanın okumaya yüklediği anlam gibi okuyordu Mekke müşrikleri.
Günümüz insanı televizyonu okuyor, gazeteyi, piyasayı, modayı, eşyayı, vitrini
ve reklamı okuyor ve hayatını ona göre şekillendiriyor. Mekke müşrikleri de sihirbazları
okuyorlardı, kâhinleri okuyorlardı, eşyayı, piyasayı okuyorlardı. İnsanlar ne
yapmaları gerektiğini, nasıl hareket etmeleri gerektiğini, hayatlarını nasıl
düzenlemeleri gerektiğini bu okuduklarında buluyorlardı. Ne yapacağız? Ne
edeceğiz? Nasıl yaşayacağız? Nasıl bir eğitim sistemimiz olacak? Nasıl bir
hukuktan yana olacağız? Nasıl giyineceğiz? Nerelerden kazanıp nerelerde harcayacağız?
Nasıl bir siyasal yapılanmamız olacak? Kadın-erkek ilişkilerimiz nasıl olacak?
Mirasımızı nasıl paylaşacağız? Sabah kaçta kalkacağız? Soframızda neler
bulunacak? Nasıl bir hayat süreceğiz? Sorusunun cevabını buluyorlardı bu
okuduklarından.
Eğer Allah sadece “oku!”
deseydi, Rasulallah da toplumundan bunu isteseydi, kesinlikle toplumla
peygamber arasında bir sürtüşme olmayacaktı. Çünkü cahiliye toplumu kendince
bir okuma içindeydi. Lakin Rabbimiz “Oku!” hitabından sonra ayetin
devamında “Yaratan Rabbinin adıyla” buyurarak okumanın nasıl ve kim adına
olması gerektiğini bizlere söylüyor. Oku! Ama Rabbin adıyla, Rabbin adına,
Rabbin namına…
Allah’tan gelmeyen,
vahye dayanmayan, bir işe yaramayan, hayatta uygulanma imkânı, uygulanma alanı
olmayan, yani okuyandan amel istemeyen, okuyucusunu amele sevk etmeyen bir
okuma, okuma değildir. Allah’ın rızasına götürücü olarak yarın mizana konulacak
cinsten olmayan bilgileri okumak Allah’ın istediği bir okumak değildir.
Okumak, Rabbimiz
Allah’ın hayatın her alanına müdahil olduğu bilinci içinde olmaktır. Okumak,
hayatı Kur’an ve Sünnete göre şekillendirmektir. Kur’an’ın sadece lafz-ı
celilini değil aynı zamanda anlamına vakıf olarak okumaktır. Okumak, laik ve
seküler bir yaşama “La” diyebilmektir. Okumak zalime “dur” diyebilmektir.
Okumak ümmetçe, muvahhidçe düşünüp ümmetin vahdeti adına bedel ödemesini
bilmektir.
Okumak Yaratan Rabbin
adıyla olursa doğru okuma olur, sağlıklı olur, insanı kalbileştirir, onu
derinleştirir. Allah’tan gelmeyen ve Allah’a götürmeyen okumalar bu okumanın
dışındadır. Hele hele temeli materyalizme dayalı olan ve Allahsızlığa götüren
bilgiler, bugünkü bizim zilli eğitimin önerdiği vahiy kaçkını bilgiler hiç
okuma değildir...
O halde, yapmamız
gereken; vahyi hayata taşıyan bir okuma ameliyesi içinde olmaktır. Rabbimiz
Allah’ı hayata müdahil olan bir İlah ve Rab olarak bilip, Tevhidi hayata hâkim
kılacak bir cehd ve bilinç içinde okumalarımızı devam ettirmeliyiz.
Nesillerimizin geleceği
adına çok okumalı ve okutmalıyız. “Okumaya vaktim yok” diyenlerin hayatı
anlamsızlaştırdıklarını ve Allah’ın verdiği vakti bereketsiz
değerlendirdiklerini bilmeleri gerekir. Rabbimiz, biz Müslümanları, hakiki
manada okuyan, anlayan ve yaşayan kullarından eyler inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder