15 Mart 2017 Çarşamba

Ebeveynlerin Çocuklarına Karşı Görevleri Nelerdir?

  • Ebeveynlerin Çocuklarına Karşı Görevleri Nelerdir?


Çocuklar; her şeyin gerçek sahibi olan Allah’u Teâlâ’nın, insanlara lûtfettiği en güzel, şükrü en meşakkatli nimetlerden biridir ve her biri, ebeveynlerine verilen ve zamanı geldiğinde geri alınacak olan birer emanettir. Çocuk gibi güzel bir nimetin, şükrünün eda edilmesi de en ciddi titizliği isteyen, büyük bir sorumluluktur. Her nimetin şükrü, nasıl kendi cinsindense, çocuk nimetinin şükrü de, onları salih bir mü’min ve mü’mine olarak yetiştirmektir. Anne ve baba, çocuklarının terbiyesinden hem Allah’a, hem de topluma karşı sorumludur. Ebeveynler, çocuklarına Allah’u Teâlâ’nın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah’ın huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.”  (Tahrim Suresi/6)
Allah’ın hem en güzel lûtfu hem de en değerli emaneti olan çocukların, anne ve babaları üzerinde bir takım hakları vardır. Bu haklar doğrultusunda ebeveynlerin çocuklarına karşı görevleri nelerdir?
Eş (Anne Adayı) Seçimini Dikkatli Yapmak: İslam’a göre çocukların, ebeveynlerinin üzerindeki hakkı, anne ve baba evlenmeden önce başlamaktadır. Yani kişi, evleneceği ve neslini devam ettireceği eşini seçerken dikkatli davranması ve eşini itinayla seçmesi gerekir. Çünkü soyu ondan devam edecektir. Bu dünyada en değerli varlığı olan çocukları, ondan dünyaya gelecek ve aynı zamanda da çocukların yetişmesinde büyük rolü olacaktır. Anne çocuğuna hamile olduğu süre içerisinde, yediğine içtiğine ve bütün davranışlarına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hamilelik döneminde yaptıkları, karnındaki çocuğuna mutlaka etki etmekte ve çocuğun ona göre şekillenmesini sağlamaktadır. O halde insan neslini devam ettireceği eşini itinayla seçtikten sonra çocuğun anne karnındaki yetişme sürecinde de azami dikkati göstermesi gerekir. Cinsiyeti ne olursa olsun çocuğu kabullenmek birçok anne baba çocuğun cinsiyetine aşırı önem verirler. Özellikle ailelerde büyüklerin erkek çocuk sevgisi daha fazladır. Hatta cahiliye döneminde kız evlatlarının diri diri gömülmesi, ailelerde cinsiyet ayrımının eskiden beri olageldiğini gösteriyor. Öyle ki ayet-i kerimede Rabbimiz, onlardan şu şekilde bahsediyor: “Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!”  (Nahl Suresi/58-59) Bu âdetlere karşı rahmet ve merhamet Peygamberi olan Rehberimiz Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselam, kız çocuklarını omzuna alıp -özellikle- Mekke sokaklarında dolaşırdı. Kız çocuğunun utanılacak bir şey olmadığını cahiliye dönemindeki insanlara yaşayarak gösterirdi. Kur’an-ı Kerim‘de Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.” (Şûrâ Suresi / 49-50) Buna göre anne ve baba adaylarının, erkek veya kız çocuk yerine, hayırlı evlat istemesi ve hangisi veya hangileri verilirse şükrederek, maddi ve manevi terbiyelerine özen göstermesi gerekir.
Çocuğa Güzel Bir İsim Vermek: Çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve babanın çocuklarına karşı yapmaları gereken ilk vazifeleri; yavrularına uygun ve güzel bir isim koymalarıdır. Zira isim, kişi için çok önemlidir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.” (Ebu Davud, Edeb, 61) Başka bir hadis-i şerifte ise Rasulullah aleyhissalatu vesselam şöyle söylemiştir: “Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim koyması ve terbiyesini güzel yapmasıdır.” (Beyhakî) İsim olarak seçilen kelime; adı olduğu şahsa, psikolojik, sosyolojik ve daha pek çok yönlerden etki etmektedir. Bu tesir altına alış hem müspet manada hem de menfi manada olabilmektedir. Allah Rasulü aleyhissalatu vesselam da çocuklara güzel isim konmasını tavsiye etmiştir. Çocukluğunda kendilerine güzel isim verilmemiş olan pek çok sahabenin ismini değiştirmiştir. Mesela huzuruna gelen bir sahabeye ismini sormuş, “Zahim” dediğinde bu ismi beğenmemiş, ona “Beşir” ismini vermiştir. Böylece “sıkıntı” manasına gelen bir ismi, “neşeli, müjdeci” manasına gelen bir isimle değiştirmiştir. Bir başka sahabenin ismi de “el-Âsî” idi. “İsyan eden” anlamına gelen bu ismi Peygamberimiz “itaat eden” anlamına gelen “Mûtî” ismiyle değiştirmiştir. (el-Edebü’l-Müfred, II, 181)  Hz. Ali radıyallahu anh, çocuğuna isim verilmesi ile ilgili olarak şöyle anlatmaktadır: İlk oğlum doğduğunda ona “savaş” anlamında “Harb” ismini vermiştim. Allah Rasulü geldi. ‘Oğlumu bana gösterin ona hangi ismi verdiniz?’ dedi. ‘Harb ismini verdik.’ dedik. ‘Hayır, onun ismi “Hasan”dır.’ dedi. (el-Edebü’l-Müfred, II, 180)
Kulağına ezan ve kamet okuyarak çocuğa isim koyulmalıdır. Ezan ve kamet, çocuğa yapılan ilk iman telkinidir. Çünkü ezanın mana ve muhtevasında tekbir, tevhid, nübüvvet ve namaz gibi dinin esasları bulunmaktadır. Hz. Hüseyin radıyallahu anh’in rivayetine göre ise Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam bunun hikmeti hususunda şöyle buyurmuşlardır: “Kimin bir çocuğu olur da, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, o çocuğa ümmüsıbyan hastalığı zarar vermez (cin zarar vermez). (Feyzü’l-Kadir, VI/237)
Çocuğun Maddi İhtiyaçlarını Karşılamak:
-Beslenme: Çocuğu ilk defa annesi emzirmelidir. Hiçbir gıda, anne sütünden daha iyi değildir. Bu esasa göre eğer anne çocuğunu emzirme karşılığında kocasından zahmet hakkı talep ederse, verilmesi tavsiye edilmiştir. Anne emzirme görevini yerine getiremediği zaman sütanne bulmak gerekir. Sütannenin deli, gözünden hasta, Yahudi, Hıristiyan, Mecusî, zina zade, ahlâksız ve nasıbî olmaması tavsiye edilmiştir. Allah’a ve İslam’a inanan iyi biri olmalı. 1 yaşından itibaren kendi yediğimizden onlara da yedirmeliyiz. 15 aylıktan itibaren yemek yemede serbest bırakmalıyız. Çocukların yemeği helâl, iyi ve temiz olmalıdır. Böyle yapılmazsa, haram gıdaların, yemeklerin te’sîri, çocuğun özüne işler çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadîs-i şerîfte Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yiyip içtikleriniz helâl, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olmaktadır.” (R. Nâsıhîn,  Giyim)
Gelişimini kısıtlamaması için giydiği elbise rahat olmalıdır. Yatak giysisi beyaz, diğer elbiseleri renkli olması daha iyidir. Erkek çocuğuna ipek elbise giydirmemeli ve tenini rahatlığa alıştırmamalıdır. Buna mukabil bedenini rahatsız edecek kadar da kaba bir elbise olmamalıdır.
-Barınma: Çocuğun yalnız kalabileceği ve kendi âlemine dalacağı bir yeri olmalıdır. Ona ayrı bir oda tahsis etme imkânı olmasa bile en azından odanın bir köşesini ona ayırmalı ve oyuncaklarını dizip kendi dünyasıyla baş başa kalması sağlanmalıdır. İleriki yaşlarda ise yatacağı yer anne babasından, kardeşlerinden ayrı olmalıdır. Rasulullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınız yedi yaşına geldiğinde yataklarını ayırın.”  (Hadis-i Terbiyetî, c.1, s.159)
-Sünnet Ettirme: Sünnet ettirmek, mühim sünnettir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: “Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”  (Tirmizi)  “Sünnet olma” fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da âlimlerden pek çoğuna göre vaciptir. Çünkü sünnet olmak hem dinin hem dindarlığın şiarıdır. Müslümanın gayrimüslimden ayırt edilmesi buna bağlıdır. Çocuk, akıl bâliğ olmadan önce her yaşta sünnet edilebilir. Sünnet ederken, topluca yüksek sesle bayram tekbîri söylenir.
-Akika Kurbanı Kesme: İmam Muhammed’e göre, akika kurbanı kesmek vacibtir. İmam Şafii’ye göre ise, sünnettir. Diğer imamlara göre, müstehaptır. Kesilecek kurban, erkek için iki koyun, kız çocuk için bir koyun olmalıdır. Hz. Aişe radıyallahu anha’dan şöyle rivâyet edilmektedir: “Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam bize erkek çocuklar için iki, kız çocukları için bir koyun (akîka) olarak kurban etmemizi emretti.” (İbn Mâce hadis no: 3163, Zebâih, no: 1515) Akika kurbanı kesmek farz değildir, bu nedenle maddi imkânı olmayan, akika kurbanını kesemediğinde günaha girmiş olmaz.
Çocuğa İyi Bir Eğitim ve Terbiye Vermek: Anne babalar çocuklarını sadece yedirmek, içirmek, giydirmekle görevli değildir. Aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla da sorumludurlar. Ailenin, çocukların eğitiminde büyük bir yeri ve önemi vardır. Zira eğitim ailede başlamaktadır. Çocukların eğitimi konusunda ilk etapta baba sorumludur. Babanın bu konudaki sorumluluğu Allah’a karşıdır. Bu sorumluluğunu yerine getirmeyen aile reislerinin kıyamet gününde en bedbaht ve hüsrana uğrayan babalar olacağı Kur’an‘da şu şekilde ifade edilmektedir: “De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar, hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek, kullarını bunlardan sakındırıyor. Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının.” (Zümer Suresi/15-16) İslam’a göre bir babanın çocuğuna öğretmekle yükümlü olduğu temel bilgileri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
– Dinî Eğitim: Dini eğitim, doğduğu ilk günlerden itibaren başlar. Sonraki senelerde dinî kaynaklarımıza göre her sene için ve hatta birkaç ayda bir belli bir program tayin edilmiştir. Mesela 3 yaşındayken secde etmeyi öğrenmeli, 5 yaşında şehadeteyni öğrenmeli ve 7 yaşında namazı öğrenmelidir. Sünnet-i seniyye çerçevesinde çocuklara yaşlarına göre doğru bir şekilde dini eğitim verilmelidir. Ayrıca anne ve baba dini vazifelerini yaşayarak çocuklarına örnek olmalıdırlar. Dinî eğitimin önemini belirten bir hadis-i şerifte Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun ahir zaman babalarına!” Bunun üzerine ashab sordu: “Yoksa müşrik mi olacaklar?” Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu: “Hayır, Müslüman kalacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktırlar.” (Müstedrek’ül-Vesâil, c.2, s.625) Başka bir hadiste Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, çocukların terbiyesi konusunda şöyle buyuruyor: “Çocuklarınızı şu üç huyu aşılayacak şekilde terbiye ediniz: Peygamberini, O’nun Ehl-i Beyt’ini sevdiriniz ve Kur’ân-ı Kerim’i okutunuz. Çünkü Kur’ân okuyanlar hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşer günü Peygamber ve evliyalarla beraber Allah’ın (rahmet) gölgesinde bulunacaklardır.” (İmam Suyuti; Camiu’s-Sağir ve Tercemesi) Çocuklara Kur’ân-ı Kerim’i öğretirken sadece okumasını değil, aynı zamanda onun nasıl bir kitap olduğu, nelerden bahsettiği ve hangi hakikatleri insanlara ders verdiği de anlatılmalıdır. Böylece, Kur’ân-ı Kerim’e karşı hürmet ve muhabbeti kalbinde ve ruhunda uyandırmalıdır. Çünkü çocuğa Kur’ân-ı Kerim öğretmek ifadesi, genel anlamda onlara dinini, ahlakını öğretmeyi içine alan bir eğitim ve öğretim sistemini ifade etmektedir.
-Ahlakî Eğitim: Ahlak, insanî ilişkilere hâkim esaslar bütünüdür. Bu ilişkiler, çocuğa ilk yıllardan itibaren öğretilmelidir. Ahlâkî eğitim sayesinde fıtrî sıfat ve yetenekler, güven, şecaat ve buna benzer erdemler ortaya çıkar ve çocuk hayatını devam ettirmek için kendine bir takım kurallar belirler. Bu nedenle anne ve baba, çocuklarına her konuda ahlakî eğitimi öğretmeli ve yaşayarak örnek olmalıdır. Zira Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam, İslam ahlakını bizzat uygulayarak çocuklara örnek olmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza değer verin, güzel ahlâk öğretin ve onlar için Allah’tan bağışlanma dileyin.” (Bihar’ul-Envar, c.104, s.95) Üsame Bin Zeyd Bin Harise radıyallahu anh’in şöyle dediği rivayet olunmuştur: “Rasulullah, beni alır dizine oturturdu, Hasan’ı da öbür dizine oturturdu, sonra bizi sinesine basarak: “Allah’ım bunlara rahmet ve saadet ihsan buyur. Çünkü ben bunların hayır ve saadetlerini diliyorum.” buyurdu.” (Buhari) Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam bu davranışıyla hem anne babanın evlada hayır dua etmesinin önemini vurgulamış hem de çocuklara dua ahlakını kazandırmıştır.
-Toplumsal Eğitim: Anne ve baba çocuklarına muaşeret adabını, toplumda yaşama şeklini, toplumda yaşamaya katlanacak şekilde öğretmelidir. Bu sayede toplumla uyumlu olur, bencil olmaz, insanlığa saygı gösterir, toplumla ilişkisi karşılıklı meşru anlayışa dayanır ve topluma hizmet yolunda adım atar ve toplumsal adalete riayet eder. Ömer Bin Ebu Seleme radıyallahu anh’den rivayete göre şöyle demiştir: “Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gözetiminde bir çocuktum. Yemek esnasında elim tabağın her tarafına uzanıyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bana: “Ey çocuk, besmele çek. Ve sağ elinle, önünden ye.” buyurdu.” (Buhari, Müslim; İmam Nevevi, Riyaz’üs-Salihin Tercüme ve Şerhi) Bir ferdi, toplumsal hayata dâhil etmek için hazırlama süreci 21 yaşına kadar sürecektir ve onu ailevi işlere müdahil ederek ve toplumla kaynaştırarak bu mümkün olacaktır.                  -Meslekî Eğitim: Anne babanın çocuğuna, ileride hayatını devam ettirebilmesi ve başkalarına yük olmaması için bir meslek kazandırmak doğrultusunda yetiştirmesi zorunludur. Ebeveynler, çocuklarının zorunlu okul eğitimini sağlamalıdır. Çocuğa aile içi eğitim verirken, anne baba başta olmak üzere büyükler çocuklara güzel örnek olmalıdırlar. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki hal dili söz dilinden daima daha etkilidir. Aile içerisinde anne babasından ve büyüklerinden daima güzel örnekler gören çocuk mutlaka onlardan olumlu yönde etkilenecektir.
Aile fertlerine İslami terbiye verildiği takdirde, onların hem dünyada hem de ahirette mutluluğa ulaşmaları sağlanmış olur. Böylece onlar, Allah’ın izniyle cehennem azabından korunurlar.
Çocuğa Güzel Davranmak:   Aile içinde anne-baba çocuklarını eğitirken onlara daima anlayış, sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır. Çocuk kötü bir davranışı ilk defa yapınca onun kötü olduğu güzelce izah edilmelidir. Çocuk ısrarla tekrar aynı hatayı yapmaya devam ederse uygun bir şekilde cezalandırma yoluna gidilebilir. Ancak asla zorlama ve baskıya müracaat edilmemelidir. Her hatayı büyütmek, hemen müdahale etmek, ağır şekilde cezalandırmak, başkalarının yanında yapılan hatayı teşhir etmek uygun değildir. Hakikatler, çocukların seviyelerine inilerek onların anlayabilecekleri bir üslupla anlatılmalıdır. Çocukları terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca cezalanabileceği hissini vermek lâzımdır.
Şefkatle Davranmalı: Rasûlullah aleyhissalatu vesselam, çocuklara karşı da insanların en şefkatlisi idi. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Çocuklara sevgi ve şefkatle davranmayanlar ve büyüklere saygı göstermeyenler bizden değildir.” (Mecmuat’ul Verram, c.1, s.34) Bir başka hadiste ise “Akra Bin Habis, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in torunu Hasan’ı öptüğünü gördü (İbn Ömer rivayetinde Hasan veya Hüseyin’i demektedir) ve “benim on çocuğum var onlardan hiçbirini öpmüş değilim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Müslim, Tirmizi; Sünen-i Tirmizi)
İyilik ve İrtibatı Koparmamak: Başka bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte Cennetteki dereceniz yükselir.” (Buhari) Rasûlullah Efendimiz aleyhissalatu vesselam, namaz kıldırırken secdede torunu Hz. Hasan, mübârek omzuna çıkıp oturdu. Rasûlullah Efendimiz, secdeyi uzatınca, sahabeden, “acaba vefât mı etti” diye düşünenler oldu. Namazdan sonra secdeyi niçin uzattığını soranlara buyurdu ki: “Secdede iken torunum omzuma çıktı. Gönlü oluncaya kadar indirmediğim için secde uzadı.”(Nesâî)
Şakalaşmalı ve Oyunlar Oynamalı: Çocuklarla şakalaşmak ve oyun onlara özgüven kazandırdığı gibi çocukta sağlam bir kişiliğin oluşması için elzemdir. Çocuk, evde kendisi gibi olan kendisi gibi düşünen ve davranan birine ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, ailenin tek olan çocuğunda daha çok görülür. Bu yüzden Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam, anne babalara bazen çocuklarıyla çocuk olmalarını tavsiye etmiştir. Kendisi de çocuklarla şakalaşmış ve onlarla oyunlar oynamıştır. Enes İbn-i Malik radıyallahu anh’ten şöyle dediği işitilmiştir: “Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam (şaka ve latifelerle) bizim aramızda bulunurdu. Hatta benim küçük kardeşime, (daha önce kafeste sakladığı kuştan ötürü): “Ey Ebu Ümeyr! Serçecik ne oldu? (Artık onu görmüyorum.)” derdi.” (Buhari, Müslim, İbni Mace) Başka bir hadîs-i şerîfte ise sahabe bildiriyor: “Peygamber aleyhissalatu vesselam ile çıktık ve bir yemeğe davet edildik. O esnada (Peygamberin torunu) Hüseyin yol üzerinde oynuyordu. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam, topluluğun önüne koştu sonra iki elini açtı. Çocuk öteye beriye koşmaya başladı. Peygamber ona gülüyordu. Nihayet onu yakalayınca, iki elinden birini çocuğun çenesine ve diğerini de başına koydu. Sonra onu kucakladı. Sonra Peygamber aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seveni Allah sever. Hüseyin, torunlardan bir torundur.”  (İbni Mace, Buhari, Tirmizi, Ebu Yala)
Azarlamamalı/Kötü Söz Söylememeli: Anne ve baba, çocuklarına yaptıkları kötü işlerin zararını tatlı dil ile anlatmalı, ikâz etmelidir! Çocukların seviyesine inerek onları eğitmelidir. Hz. Enes radıyallahu anh’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah aleyhissalatu vesselam ahlâk yönünden insanların en güzeli idi. Ben çocukluğumda kendisine hizmet ettiğim sıralarda bir gün beni bir ihtiyaç için bir yere göndermişti. Ben de (o günkü çocukluğun verdiği bir sorumsuzlukla): “Vallahi ben bu işe gitmem.” dedim, oysa içimde Allah’ın Peygamberinin emrettiği işe gitmek niyeti vardı. Derken çıktım bu iş için yola koyuldum. Sokakta oynaşan çocuklara tesadüf ettim, onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum. Bir süre sonra bir de baktım ki; Resulullah aleyhissalatu vesselam arkamdan başımı tutmuş gülümseyip duruyor. Bana: “Ey Enescik, sana dediğim yere gitsen ya.” dedi. Ben de: “Evet ya Rasulullah şimdi gidiyorum.” dedim. Hz. Enes rivayetine devam ederek dedi ki: “Allah’a yemin olsun, ben kendisine yedi ya da dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı ‘niye böyle yaptın?’ Yapmadığım bir işten dolayı da, ‘niye böyle yapmadın?’ dediğini bilmiyorum.”(Müslim; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi) Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza saygılı davranın, onlarla alay etmeyin, onlara hakaret etmeyin, aptal ve cahil gibi lakaplarla onları çağırmayın.” (Hadis-i Terbiyetî, c.1, s.117; el-Kâfi, c.6, s.47) Ayrıca ebeveynler, çocuklarına asla beddua etmemelidirler. Çünkü unutmamalı ki, anne ve babanın duası makbul dualar arasındadır.
Yapamayacağı İşleri Çocuğa Yüklememeli: Çocuğun anne ve babasına itaat etmesi gerekir, itaat etmediği/dediklerini yapmadığı takdirde çocuk günah işlemiş olur. Bu sebeple ebeveynin çocuğun yapamayacağı işleri ve sorumlulukları çocuğa yüklememesi gerekir. Resûl-i Ekrem Efendimiz aleyhissalatu vesselam konu ile ilgili şu şekilde buyurmuştur: “Allah’ın rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!” “Bu nasıl gerçekleşebilir?” diye sorulduğunda Allah Resulü aleyhissalatu vesselam buyurdu: “Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın.” (el-Kâfi, c.6, s.50) Yine bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “İyilik etmeleri için çocuklarınıza yardımcı olun. Her anne ve baba çocuklarının itaatsizliğine engel olabilir.” (Mecma’uz-Zevâid, c.8, s.146) Anne ve babaları, Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam şöyle uyarmıştır: “Çocuklarının kendilerine itaatsizlik etmesine neden olan anne ve babaya Allah lânet etsin.” (Mekarim’ul-Ahlâk, s.518)
Şiddet Uygulamamalı: Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam hiçbir çocuğa kızmamış ve vurmamıştır. Onun davranışlarında hoşgörü, kolaylık, seviyeye inme, nefret ettirmeme ve ona şahsiyet verme çok önemlidir. Eğitimde dayak çözüm değildir ve haksız olarak dövmek haramdır. Rasulullah aleyhissalatu vesselam bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, İmam Ahmed Bin Hanbel; El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi) İbn-i Abbas radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem yüzü dağlanmış bir eşeğin yanından geçerken şöyle buyurmuştur: “Allah bunu dağlayan kimseye lanet etsin.” (Müslim; Riyaz’üs-Salihin Tercüme ve Şerhi) Hadis-i şerifte hayvanın yüzünü dağlayana Rasulullah aleyhissalatu vesselam’ın lanet etmesi, bu davranışın günah-ı kebairden olduğuna delil oluyor. Bir hayvanın bile yüzüne vurulması Peygamber’in lanetine sebep oluyorsa, çocukları dövmenin ve onları incitmenin ne kadar yanlış ve kötü bir davranış olduğunu anlamak gerekir. Bu nedenle çocukları yetiştirirken, onlara şiddet uygulanmamalıdır.
Çocuklar Arasında Eşit ve Adil Davranmak:  Ebeveynler, aile içerisinde bütün çocuklarına kız-erkek, büyük-küçük farkı gözetmeksizin eşit davranmalıdır. Bu eşitlik çocuklar için alınıp satılan maddî şeylerden tutun da bir öpücüğe varıncaya kadar her türlü ilgi ve ikramda da gözetilmesi gerekir. Eğer anne ve babalar çocukları arasında eşit davranışta bulunmazlarsa çocuklar birbirine karşı haset ve kin beslemekte ve böylece aralarındaki sevgi ve saygı ortadan kalkmaktadır. Hâlbuki İslam dini, çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir. Numan b. Beşir’den rivayet edildiğine göre o şöyle anlatmaktadır: “Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravaha: ‘Bu hibeye Rasulullah aleyhissalatu vesselam’ı şahit kılmazsan kabul etmiyoruz.‘ dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak Rasulullah aleyhissalatu vesselam’a gittik. Durumu öğrenen Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam babama: ‘Başka çocukların da var mı?‘ diye sordu. Evet cevabı üzerine; ‘Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?‘ dedi. Babam hayır deyince Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam: ‘Allah’tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun.‘ dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti.” (Müslim, Hibat 13) Sadece maddî değil manevî anlamda da çocuklara eşit davranılması gerektiği bir hadis-i şerifte şöyle belirtilmiştir: “Allah (c.c.) öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever.” (Feyzu l-Kadir, II/297) Hz. Enes radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre; “Bir adam Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında otururken oğlunun biri gelir. Adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adamcağız onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Böyle yaparak aralarında eşit davranıyor musun?‘ diyerek onu kınar.” (Canan Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, Tuğra Neş. İst. trs s.175)
Evlilik Çağına Gelen Çocuklarını Evlendirmek: Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Zira gerek Kur’an gerekse Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam gençlerin ve yetimlerin buluğ çağına erince evlendirilmelerini emretmektedir. Bir hadis-i şerifte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “Gerçekten yazıyı öğretmek, güzel isim takmak ve buluğa erdiği zaman ise evlendirmek çocuğun babası üzerindeki haklarıdır.” (İmam Suyuti; Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis) Evlenme ve evlendirme işi çocuğa verilecek ailevî terbiyenin en önemli bir meselesi, bir parçasıdır. Çünkü İslam’ın aile kurmada güttüğü gayeler iyi bir evlilikle gerçekleşebilir.
Sonuç Olarak: Anne ve babaların çocuklarına karşı birtakım görev ve sorumlulukları vardır. Bu görevlerini yapıp yapmadıkları hususunda Allah’ın huzurunda hesaba çekileceklerdir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza karşı görevlerimizi yapmada azami gayret göstermeliyiz. Çocuklarımıza karşı görevlerimiz daha onlar dünyaya gelmeden başlamakta, çocuk ana rahmine düştüğünde devam etmekte ve onlar dünyaya geldiklerinde ise sorumluluklarımız daha da artarak devam etmektedir. Çocuğu dünyaya gelen bir anne baba önce ona güzel bir isim koymalıdır. Çocuğunun en güzel bir şekilde terbiyesi ve eğitimiyle ilgilenmeli bu terbiye ve eğitim süresinde de onlara şefkat ve merhametle muamele etmeli çocukları arasında eşit ve adil davranmalıdır. Ergenlik çağına gelen çocuğunu da evlendirmek suretiyle ailesine ve topluma faydalı bir birey haline gelmesini sağlamalıdır.

 - 27 Ocak 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder