Hira mağarasında kendisine “oku” diye baskı yapan Cebrail a.s’dan korkan Muhammet (s.a.) koşarak Hz. Hatice’ye sığınmıştır.
“Ört beni ya Hatice, ört beni” derken tir tir titremektedir.
Kendisine olanları anlamlandıramadığı bu hal içerisindeyken Muhammed (s.a.v.) yegâne sığınağı olmuştur, Hatice
O,müthiş şahsiyetin bir feraseti olarak tebessüm etmiş “sanırım bu sana görünen bir melektir ya Muhammet” (s.a.v)demiştir.
Muhammedi (s.a.v)kuşatan, sevgisiyle besleyen bu kadın, aynı zamanda ailesini, yaşadığı toplumu ve henüz indirilmiş İslam dinini de kuşatacak, sevgisiyle rızıklandıracaktı.
Ki, Hatice toplum nezdinde saygı duyulan iffetli, merhametli ve infak sahibi bir kadındır.
İşte, cehaletin zirvede olduğu bir toplumda kendisine elçilik görevi ihdas edilmiş Muhammed (a.s)bütün korku ve endişelerinden Hatice’ye sığınarak emniyet bulmaktaydı.
Allah c.c. yetim ve öksüz olan Muhammedi (s.a.v), zengin, varlıklı, nüfus sahibi ve ahlak timsali Hatice ile buluşturmakta elbet bir murat sahibi idi.
Ahlak ve edebinin, nüfus ve zenginliğinin çok önünde olduğu Hatice, gönlünü Muhammed’e kaptırdığında bunun İlahi makamın bir takdiri olduğunun farkında mıydı bilinmez, lakin Yüce Yaratanın varlığını fark ettiğinde, O’na iman ettiğinde büsbütün kuşatmış, çok daha fazla sarmalamıştı Muhammedi.(a.s)
Muhammed artık sadece sevdiği adam değil, iman ettiği dinin peygamberi, varlığına teslim olduğu Yüce Yaratıcının” habibi“dir.
Hatice ise bunca cehaletin ortasında açmış nadide bir çiçek ve eşi bulunmaz bir şahsiyet örneği idi. Hz Muhammet (a.s)bunun kendisi için, yaşadığı toplum ve elçisi olduğu din için nasıl bir nimet olduğunu bilimekteydi kuşkusuz.
Vakti gelim Hakka yürüdüğünde Hatice, onsuzluğun acısı ve hüznü hücrelerine kadar sirayet ettiğindendir ki, tarihe vefat yılı “hüzün yılı” olarak geçecektir.
Ruhunun en derinlerinde yeşerttiği çiçeğini artık yanı başında bulamayan Muhammed (a.s) kederlere gark olacak, tebessüm eden çehresi artık yaşadığı acının ifadesini taşıyacaktı.
Nitekim Haticesiz hayatın ortasında kederlere bürünen Muhammed (a.s)Rabbi katında teselli edilmek üzere Arş-ı Ala’ya alınarak miraca yükselecekti.
Hatice İslam’ın doğuşu ile beraber kıyamete kadar gelip gidecek tüm kadınlara bir rol model olarak hayat bulmuştu.
Sahip olduğu toplumsal saygınlık, mali zenginlik, statü; onun ahlak, edep, iffet ve şefkat timsali olan karakterinde bir değişim meydana getirmediği gibi, güçlü karakteri, olgun ve kuşatıcı kişiliği ile aile, toplum ve din adeta onda hayat bulmuştu.
Hz Muhammet (a.s)ile olan beraberliklerinde bir kez sesini yükseltmemiş, yaşamlarındaki ağır imtihanları göğüsleyerek şikayetlenmemiş ve asla ona karşı tek bir saygısızlığı söz konusu olmamıştır.
Muhammet (a.s)onun sevdiği adamdır, sırdaşı, dostu, arkadaşı ve elbet biat ettiği Peygamberidir.
Hz.Hatice şahsiyeti Yüce Rabbimizin Hz Peygamberimize en büyük ikramı, biz Müslüman kadınlar için ise bir şahsiyet örneğidir.
Hz Hatice mali zenginliğini ahlakı ile taçlandırdığı şahsiyet ve tüm birikimlerini sevdiği adama, ailesine, yaşadığı toplum ve inandığı Dinin yoluna feda etmiş, adanmış bir kadındır.
Tüm bu hakikatler ışığında aile, toplum ve dini ifsad eden bir kadın örneği söz konusu çerçevenin yakınından bile geçemeyecektir.
Sürekli tüketen, mutsuz, memnuniyetsiz, israf ve küstahlık üzerine inşa edilmiş kadın şahsiyetleri Nebevi öğretinin genel geçer örnekleri ile örtüşemeyeceği gibi, Rıza-ı İlahiye’ye de terstir.
Keza batıdan esen seküler, pragmatik, çıkarcılığa dayalı bir karakter, günümüzde İslam Şahsiyetini gölgelediği gibi sadece bireyler üzerinde değil aile ve toplu üzerinde de bir tehdit oluşturmaktadır.
Müslüman kadın, İslam şahsiyetini kuşanamamış ise şayet, hangi –sözde- başarıya imza atarsa atsın dünya ve ahret geleceğinde anlamsızdır.
“Ayakları üzerinde durmak” tabirinin arkasına saklanan küstah, saygısız, doyumsuz, ailenin kutsallılığını hiçe sayan “eyvallahsız” kadınlar Nebevi öğretinden nasibini almamışlardır. Bundan dolayı aile, toplum ve din böylesi kadınların varlığı ile tehdit altındadır.
Kaldı ki, kendisine kıymet biçerken batılı argümanlara itibar eden, değerini sahip olduğu dünyalıklarla ölçen hiçbir kadın, İslam’ın öngördüğü Hz.Hatice şahsiyetinden söz edemeyecektir.
Selam olsun Hatice’nin ahlakını kuşanmış, tevazusunu benimsemiş ailenin ve dinin kendisinde selamet bulduğu kadınlara!!.
Ve ne mutlu Hatice’nin izini takip eden kadınlara..
Timetürk/Ayşe Müzeyyen Taşçı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder