HZ. ALİ’NİN
MISIR VALİSİNE YAZDIĞI MEKTUP
“
Bil ki ey Malik!”
“Seni,
senden önce adaletle ve zulümle hüküm sürenlerin bulunduğu bir beldeye
gönderdim. Sen, daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi, insanlar
da senin durumuna bakacaktır. Sen onlar hakkında ne söylersen onlarda senin
hakkında aynısını söylerler. Salih kimseler, Allah’ın kullarının diliyle
söylettiği gerçeği fark edip uygulayanlardır…
Halka
karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin.
Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar
iki sınıftır: Birincisi, dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin
eşindir.
İnsanlara,
yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı
adaletli davran! Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini
tahrif eden, azabının hemen gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha
güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır, zalimleri de
gözleyendir.
Sana
en sevimli gelen şeyler şunlar olsun: Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti
herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak…
Şüphesiz
ki; çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla, azınlığın öfkesi de çoğunluğun
rızasıyla kaybolup gider.
Valiyle
halkı arasında en zararlı olanlar, bollukta yardım eden, zorlukta yardımı
kesen, ölçüsüz davranan, isteklerinde ısrar eden, ikram edildiğinde teşekkür
etmeyen, yasaklara karşı duyarsız olan ve zamanın zorluklarına en az sabreden
seçkinlerdir. Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmana karşı
duran, ümmetin çoğunluğunu meydana getiren halk ile istişare etmeli ve onlara
meyletmelisin.
Halkın
içinde en çok sevmediğin kimse, insanların ayıplarını araştıran kişiler olsun.
Şüphesiz ki insanların ayıpları vardır. Valilere düşen de bunları örtmektir.
Onlar hakkında bilmediğin ayıpları araştırmaya çalışma. Şayet suçları ortaya
çıkarsa, senin için en uygun olan bunları kapatmaya çalışmandır. Senin
bilmediklerin hakkında Allah hükmeder.
Vezirlerinin
en şerlisi, senden önceki şerlilere vezirlik yapanlar ve onların suçlarına
ortak olanlardır. Kesinlikle sana yakın olmasınlar. Çünkü onlar suç ortakları
ve zalimlerin kardeşidirler. Sen, aynı görüşte ve nüfuzda olupta onlar gibi suç
ve zulüm işlemeyen, zalimin zulmüne ve günah işleyenin günahına yardımcı
olmayan daha iyi kimseler bulabilirsin. Bunlar yük olarak senin için daha hafif
ve kolaydır. Sevgileri daha içten ve dışarıya olan ülfetleri daha azdır.
Bu
ümmette daha önce yaşamış insanların ortaya koyduğu güzel sünnetleri ve halkın
üzerinde ittifak ettiği şeyleri kınama. Daha önceki insanların koyduğu sünnete
(örfe) zarar getirecek yeni sünnetler koyma. Öncekilerin koyduğu
sünnetlerin sevabı kendilerinedir. Şayet bunları ayıplarsan günahı da sanadır.
Yönetimin altında bulunan ülkenin istikrarının devamı için âlimlerle müzakerede
bulunmayı, akıllılarla tartışmayı arttır. Senden önce insanları yönlendiren
şeyler bunlardı.
Unutma
ki idaren altında bulunan insanlar sınıf sınıftır. Bir kısmının ıslahı
diğerinin ıslahına bağlıdır. Bunlar birbirlerine ihtiyaç duymaksızın
yaşayamazlar. Söz konusu sınıflar şunlardır; Allah’ın askerleri, genel ve özel
işlere bakan kâtipler, adaletli kadılar, adalet ve hakkaniyetle çalışan memurlar,
vergi veren Müslümanlar, cizye ve haraç veren zımmiler, ticaretle uğraşanlar,
sanatla ilgilenenler ve en alt sınıfı oluşturan yoksul ve miskinlerdir. Allah
bunların hakkını üstün kılmıştır. Bunların sınırlarını belirleyen hükümler,
Kitap ve Sünnet hala elimizde mahfuzdur.
Ordu,
Allah’ın izniyle halkın koruyucusu, yöneticilerin ziyneti, dinin izzeti ve
emniyetini sağlamak için bir araçtır. Halkın düzeni ancak orduyla sağlanabilir.
Ordunun düzeni de Allah’ın onlara lutfettiği haraçla mümkündür. Ordu, düzenini
sağlamada düşmanlarına karşı güç oluşturmada ve ihtiyaçlarını karşılamada
aldığı bu vergiye dayanır. Bu iki sınıf ancak kadılar, memurlar ve kâtiplerden
oluşan üçüncü bir sınıfla düzelip güçlenebilir. Bunlar ihtiyaç sahiplerini
gözetir, vergileri toplar, toplumun ve fertlerin işlerini güvence altına
alırlar. Bütün bunlar ancak, tüccarlar ve sanatkârlarla ayakta durabilir.
Tüccarlar ve sanatkârlar meslektaşlarını bir araya getirerek pazarlar kurarlar,
insanların ihtiyaçlarını karşılayıp başkalarının elde edemediği karı elde
ederler.
Sonra
yoksul sınıfta olupta yardım edilmesi, gözetilmesi gereken ihtiyaç sahipleri ve
miskinler gelir. Bunların hepsi için Allah’ın katında ferahlık vardır. Bunların
durumlarının düzeltilmesi, vali üzerindeki haklardandır.
Orduna,
Allah Resulü ve senin imamın için en fazla nasihat edenleri komutan seç.
Şüpheye
düştüğün konuları ve sana ağır gelen işleri Allah’a ve Resulüne yönelt. Allah
uyarılmalarını istediği topluma seslenerek şöyle buyurdu:“Ey iman edenler!
Allah’a, Rasulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde
anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasulüne havale ediniz.”( Nisâ
59.) Allah’a döndürmek Kitab’ın hükmünü almak; Rasule döndürmek onun Sünnet’ine
ayırt etmeksizin topluca sarılmaktır.
İnsanlar
arasında hükmedecek kimseleri seçerken en değerli olanları seç. Sonra onların
verdikleri hükümleri öğrenmeye çalış.
Memurların
durumunu gözden geçir. Onları sevgin ya da eğiliminden dolayı seçme. Deneyip
durumlarını öğrendikten sonra görevlendir. Onların ücretlerini gerektiği kadar
ver. Bu davranış, hallerini düzeltmeleri ve elleri altındaki mallara göz
dikmemeleri için bir destektir. Ve dolayısıyla emrine karşı çıkmaları,
emanetine ihanet etmeleri halinde bu onların aleyhine delil olur.
Çiftçileri
düzelterek zirai toprakları verimli hale getir. Çünkü bunların ıslah olması
onların dışındakilerinin de ıslah olması demektir. Çünkü bütün insanlar
çiftçinin ve zirai arazinin iyali gibidir. Vergi toplamaktan ziyade gözün arazi
ıslahında ve ülkenin imarında olsun. Çünkü vergi ülkenin imarından sonra
toplanabilir. Kim ülkeyi imar etmeden vergi toplamak isterse, ülkeyi harap
insanları bitap etmiş gibidir. Bu gibilerin durumu pek az düzelir. Eğer
insanlar verginin ağırlığından, sularının kesilmesinden, arazilerinin yok
olmasından veya susuzluktan dolayı ürünlerinin az olmasından şikâyet
ediyorlarsa durumlarının düzeltilmesi için vergilerinin hafifletilmesi gerekir.
Bunlar sana zor gelmesin. Böyle yaptığın takdirde halkın yükünü hafifleterek
ülkeyi imar etmiş ve halkının hoşgörüsünü kazanmış olursun.
Kâtiplerin
durumuna da bak. Yapılacak işlerini onların en iyisine yaptır. Bunları bu
göreve seçmen kendi güvenine ve hoşgörüne dayanarak olmasın. Çünkü insanlar
yapmacık davranışlarıyla kendilerini yöneticilere iyi göstermeye çalışırlar.
Bunun arkasından ise ne öğüt dinlerler ne de emanete riayet ederler. Bunun için
sen, daha önceki Salih insanların seçtiği kişilere itibar et. Bunları seçerken
topluma en iyi muamele edenleri ve emanete gerekli önemi gösterenleri seç.
Tüccarları
ve sanatkârları gözetleyip onlara iyi tavsiyelerde bulun. Onlardan kimi
bulundukları yerlerde, kimi de şehirleri dolaşarak bu işle meşgul olurlar. Ve
yine bir kısmı da insanların ihtiyaçlarını elleriyle hazırlamaya ve insanlara
faydalı olmaya çalışırlar. Onlar insanların ihtiyaç duyduğu şeyleri ülkende,
dağları, ovaları, denizleri ve karaları aşarak zorluklara ve uzaklıklara göğüs
gererek temin etmeye çalışırlar. Bunların gittiği yerlere insanlar ne
gidebilirler ne de cüret edebilirler. Onlar emin kimselerdir. İhanetlerinden
korkulmaz. Barış içindedirler, isyanlarından korkulmaz. Bulunduğun yerde ve
ülkenin değişik bölgelerinde onları denetle, tüm bu anlattıklarımın yanı sıra
şunu da bil; onların çoğunda aşırı hırs, çirkin bir cimrilik, stokçuluk ve
pazarlara tekel kurma arzusu vardır. Bu, insanlar için bir zarar kapısı ve
yöneticiler için bir eksikliktir. Onları stokçuluk yapmaktan alıkoy. Çünkü
Rasulullah (sav) bunu yasaklamıştır. Alan ve satan her iki tarafın zarara
uğramayacağı bir şekilde ve adalet ölçüleri doğrultusunda bir alış veriş ortamı
olsun. Yasakladıktan sonra kim stokçuluk yaparsa onu aşırı gitmeksizin
cezalandır.
Hilesi,
düzeni olmayan yoksulların, kimsesizlerin ve çaresizlerin oluşturduğu aşağı
tabakayı Allah için koru. Bunların içinde yoksul olduğu halde seslerini
çıkarmayanlarda vardır. Bunlar için Allah senden neyi korumanı istiyorsa onu
koru. Onlara devlet hazinesinden belli bir pay ayır. Ve diğer şehirlerde
devlete ait arazilerde elde edilen gelirden de onlara belli bir pay ayır.
Onlardan o şehre uzak olanlar, yakın olanlar gibidir. Onların hakkını koruyup
gözetle. Nimetler içerisinde yüzmen, önemli işlerle uğraşman bu zayıflara
bakmaman için özür teşkil etmez. Onların sorunlarını dinle ve yardımını eksik
eyleme. İnsanlar Tarafından horlanıpta haberinin olmadığı kimseleri araştır.
Bunların durumlarını sana ulaştırmaları için güvendiğin ve mütevazı kimseleri
bu işle görevlendir.
Hiçbir
hilesi olmayan yetimleri ve yaşlıları gözet. Doğrusu bu, valiler için ağırdır.
Ne var ki hak bütünüyle ağırdır. Allah, iyi bir akıbeti dileyip kendisinin
vaadine güvenerek sabreden kimselerin yükünü elbet hafifletecektir. Zamanının
bir kısmını ihtiyaç sahiplerine ayırarak onlarla umumi meclislerde oturup
dertlerini dinle. Bu mecliste seni yaratan Rabbine karşı tevazulu ol.
Askerlerini, koruyucularını ve yardımcılarını yanına oturt. Ta ki onlardan
konuşmak isteyen senden çekinmeden konuşabilsinler. Ben Rasulullah’ın birçok
yerde; “Allah, zayıfın hiç çekinmeden güçlüden hakkını alamadığı bir toplumu
yüceltmez.” Dediğini işittim…
Valilerin
yanında zulmeden, aşırı giden, ilişkilerinde insafsız dostları, yardımcıları
olabilir. Bu durumun nedenlerini ortadan kaldırarak onların iyi olmayanlarını
etrafından uzaklaştır. Senden önceki adil sistemleri değerli yolları, Peygamber
(sav) ve onun takipçilerinin izlerini, Allah’ın Kitab’ındaki emirleri
hatırlaman, bizim bilerek yaptığımızı gördüğün şeylere uyman ve sana
belirttiğim bu emirlere uymaya çalışman gerekir. Allah’tan beni ve seni razı
olduğu şeylere muvaffak kılmasını istiyorum.”….