40 HADİSLE GÜZEL AHLAK

40 HADİSLE GÜZEL AHLAK

1. İyilik, güzel ahlaktır. Kötülük ise, vicdanını rahatsız eden ve başkalarının bilmesini istemediğin şeydir.

2. Her dinin (kendine özgü) bir ahlakı vardır. İslam’ın ahlakı da hayâdır.

3. Allahım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi, ahlakımı da güzelleştirir.

4. Muhakkak ki Allah her işi en güzel şekilde yapmayı emretmiştir.

5. Kişinin gereksiz şeyleri terk etmesi, müslümanlığının güzelliğidir.

6. Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.

7. Faziletlerin en üstünü, akrabalık ilişkisini kesenle ilişkisini sürdürmen, sana vermeyene vermen, sana sataşanı bağışlamandır.

8. Kim bir iyilik yaptığında seviniyor, bir kötülük yaptığında da üzülüyorsa, o mümindir.

9.Mümin, güzel ahlakı sebebiyle (gündüzlerini) oruçla, (gecelerini) namazla geçiren kişinin derecesine ulaşır.

10.Kim (oruç tuttuğu halde) yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah Teala’nın o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur.

11. Mümin, ne insanları karalayan, ne lanet eden, ne kaba ve kötü sözlü, ne de hayasızdır.

12. Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır.

13. Siz bana kendinizden altı şeyi garanti edin, bende size cenneti garanti edeyim: Konuştuğunuzda doğruyu söyleyin. Söz verdiğinizde yerine getirin. Size bir şey emanet edildiğinde ona riayet edin. Namusunuzu koruyun. Gözlerinizi (haramdan) sakının. Ellerinizi (kötülüklerden) çekin.

14. Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır ve herkes niyet ettiği şeyin karşılığını alacaktır.

15.Kimi, davranışları (fazilet açısından) geride bırakırsa, soyu-sopu onu (fazilette) ileriye götürmez.

16. Hasetten (kıskançlıktan) sakının! Çünkü ateşin odunu yediği gibi, haset de iyi amelleri yer bitirir.

17. Veren el, alan elden üstündür.

18. Hiç kimse, el emeği(yle kazanıp) yediğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir.

19. Size cehenneme girmeyecek kimseleri bildireyim mi? Cana yakın, uysal, yumuşak huylu ve kolay geçinilen herkes.

20. Cennete, kalpleri kuş gibi (saf ve temiz) olan insanlar girecektir.

21. İnsanın Allah’tan en uzak olanı, katı kalpli kimsedir.

22. Meclisler(de konuşulan sözler) emanettir.

23. Güzel söz, sadakadır.

24. İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.

25. Bir kulun Allah’ın rızasını gözeterek öfkesini yenmesinden, Allah katında sevabı daha büyük bir davranışı yoktur.

26. Müslüman kardeşini hor görmesi, kişiye kötülük olarak yeter.

27. Sadaka vermek maldan hiçbir şey eksiltmez. Allah (insanları) affeden kulunun mutlaka izzet ve onurunu artırır. Allah için tezavu göstereni Allah muhakkak yükseltir.

28. ‘İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, kötülük yaparlarsa biz de kötülük yaparız’ diyen zayıf karakterli kimseler olmayınız; bilakis, iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara kötülük yapmamayı içinize (bir ilke olarak) yerleştiriniz.

29. İnsanların arasını düzeltmek için iyilik maksadıyla söz taşıyan veya iyilik maksadıyla (yalan) söyleyen, yalancı değildir.

30. Zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.

31. Tokalaşın ki içinizdeki kin gitsin. Hediyeleşin ki birbirinize sevginiz artsın ve aranızdaki düşmanlık yok olup gitsin.

32.Mümin,(kolayca) kaynaşılan kişidir.(İnsanlarla) kaynaşamayan ve kendisiyle kaynaşılamayan kimsede hayır yoktur.

33. Zulümden sakının! Çünkü zulüm, kıyamet günü (zalimi cehenneme sevk eden) zifiri karanlıklar olacaktır.

34.Allah (yarattıklarına daima) yumuşak davranır ve yumuşak davranılmasını ister.

35. Kim bir müslümanın (kusurunu) örterse, Allah da onun dünyada ve ahirette (kusurunu) örter.

36.Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuz kalıp acı çeker.

37. Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için de istemedikçe (gerçek manada) iman etmiş olmaz.

38. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.

39. Her iyilik sadakadır.

40. (Şu) iki haslet bir müminde bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlak.