19 Aralık 2016 Pazartesi

MÜSLÜMAN GENÇLERE TAVSİYELER


MÜSLÜMAN GENÇLERE TAVSİYELER

Gençlik; hazırlık dönemi, hayata katılım sürecinin ilk adımı, donanımı ikmal etme zamanı, geleceğini kurma, inşa etme evresi, insanın kişiliğinin oluşmaya başladığı, dostlukların temelinin atıldığı, meslek seçiminin gündeme geldiği, ilgi alanların yavaş yavaş netleştiği, sosyal çevre seçiminin yapıldığı an olarak anlamak doğru bir anlayıştır.

Onun için gençlik dönemi çok ehemmiyeti haiz bir dönemdir, dikkat edilmesi gereken bir dönemdir. 

Müslüman bir gencin nasıl olması gerekir?


Müslüman bir gencin şahsiyetinin oluşması; iki yönlü olmalıdır. Birincisi; maddi, görünür tarafı, bu, bütün insanların beşeri tarafını kapsar. İkincisi İslâmî kişiliğinin tekâmül etmesidir.

Birincisi; zahiri durum;

Maddi, görünür, fiziki yönün ikmal edilmesi; ilk önce hayatını sürdürebilmesi için bir meslek edinmelidir, Türkiye’de genel itibarıyla, bir okula girmek ve oradan mezun olup iş-güç sahibi olmak. Bunu sağlarken sıhhatine dikkat etmeli, vücudunu zinde tutabilmek için uyulması gereken temel sağlık koşullarına riayet etmelidir. Bu vücut bizim bineğimizdir, buna binerek bir ömür yolculuk yapacağız, bu yolculuk bizi ahirete de taşıyacak. Hastalıklı bir beden ile sıhhatli bir beden sahibi iki insanının yaşaması aynı olmaz. Sıhhatli bir insan hem dünya işlerinde hem de ahiret işlerinde daha düzgün iş işler. Mesela ihtiyarlığında dizleri kireçlenen insan oturarak namaz kılmak zorunda kalabilir. Eğer sıhhatine riayet ederse, ayakta namazını kılabilir.

Gelecekte geçimini temin edecek bir meslek edinmeyi tali iş görmemelidir. Burada iki hususa dikkat edilmeli; birincisi imkânları geniş bir iş veya meslek. Ya babasının/atasının iyi işi varsa devam ettirmeli veya geçimini temin edecek bir meslek veya iş edinmelidir. Okuduğu okul ile ilgili her zaman iş yapma imkânı olmayabilir, eğer böyle bir durum var ise, öğrenci iken bunun tedbirini almalıdır. Bu hususta okul dışında güvendiği insanlardan destek almalı, en azından istişare etmelidir. Buna göre kendini donatmalıdır. İkinci husus edindiği meslek ve ilgi duyduğu alan ile mizacı arasında bir uyum olmalıdır. Uyumsuzluk başarıyı engeldir. Bu konuda kendini iyi tartmalı ve gerekirse dışarıdan destek almalıdır, istişareye hem açık olmalı hem de istişare neticesine uymalıdır.

Gençliğin dikkat etmesi gereken bir husus da; yaşına uygun davranış sergilemelidir. İstisnalar daima vardır, fakat genel itibarıyla her yaş grubunun davranması gereken bir ortalama davranış tarzı vardır ve buna uyulursa psikolojik davranış bozuklukları pek görülmeyebilir.

Büyüklerle oturup kalkma ara sıra da olsa yapılmalıdır. Asıl olan ise yaşıtlarıyla beraber olmaktır. Büyükler gençleri hem takip etmeli hem de önlerini tıkamamalıdır, ne büsbütün tam serbestlik ne de daima çocuk muamelesi görüp gelişmesine ket vurma. İkisi arası bir yol takip edilmelidir.

Gençler, bu yaşların çok değerli olduğunu fark etmelidirler. Zihinler henüz yorulmamış, dünya meşgalesi omuzlarına tam yüklenmemiş, hile huda öğrenilmemiş, gelecek endişesi veya geçim mücadelesi diye bir mecburiyetleri daha yokken, hayatlarını etkileyecek güzel işlere kendilerini hasretmelidirler.

Günübirlik işlere kendilerini çok kaptırmasınlar, güncel geçici bir zamanla sınırlıdır, kalıcılığı yoktur. Hem mesleki ve iş alanlarında buna riayet etmelidirler hem de her hangi bir dalda ihtisas sahibi olma veya ilgi duyma konusunda buna riayet etmelidirler. Modası geçmiş mesleklere itibar etmemelidirler. On sene sonra kendilerine fayda sağlamayan kitaplar okumayı merkeze koymamalıdır. Güncel haberleri haddinden fazla takip etmemelidirler.

İkinci kısım, İslamî kişiliğin oluşması

EY GENÇLER

Bizim inancımız, İslâm. Davamız İslâm. Davetimiz de İslâm’adır. Dolayısıyla kimliğimiz de İslâm’dır. İlk işimiz İslâm’ı öğrenmek, içine sindirmek, öğrendiğini de hayata aktarmak olacaktır. Bu aynı zamanda dış dünyada kendimiz olarak görünecek. Kuru bilgi İslâm’ı temsil etmez, İslâm mensubiyet ister, teslimiyet ister. Bilgimiz şuura yükselirse, şuurumuz amele dönüşürse, amelimiz ihlasa dönüşürse işte o zaman iyi bir davetçi olabiliriz.

Dava ile davet arasında bir uyum olmalıdır, davet davayı aksettirmelidir. Davanın özüne esasına, ilkelerine, tam uymayan davet davaya zarar da verebilir. Davet davanın yere indirilmiş şeklidir.

Davaya bağlılığımız bizi davetçi kılar, her inanan davetçi değildir, ama her davetçi hem inanan hem de inancını başkasına taşıyandır.

Davetçi davayı tam tamına içine sindirmeli, onu yaşarken, anlatırken, dava adına davette bulunurken kendi nefsini katmamalıdır, lakin davayı temsil ettiğinin bilincinde olarak onu hakkıyla temsil edebilmelidir. Daveti onun tabii hali haline gelebilmeli, ayrıca başka ilavelere ve eklere ihtiyaç duyamaz durumda olmalıdır. İşte “budur Müslüman” diye parmakla gösterilmelidir.

MÜSLÜMAN GENCİN TAŞIMASI GEREKEN VASIFLARDAN BAZILARI

1-Tevhid inancını yerleştirme, sahih bir iman

2-Salih amel ve takva

3-Adil bir duruş, hem kendi nefsine karşı, hem içinde bulunduğu çevreye karşı, hem dostlarına karşı, hem de düşmanlarına karşı. 

4- İstikamet üzere olmak, devamlılığa önem vermek. Dengeli ve itidalli olmak. Aşırılıklardan kaçınmak. Sabır, azim ve kararlı olmak. 

5- Güzel ahlâk sahibi olmak ve bunu hayata geçirmek. Affedici, müsamahakar, şefkat, merhamet ve hilm sahibi olmak. Asık suratlı olmamak.

6-Tevazu sahibi ve hasbi olmak.

7-Haksızlıklları görmek onlara karşı çıkmak ve fakat daima olumlu yanları öne çıkarmak. Hayata olumlu ve yapıcı bakmak ve ümit aşılamak, teşvik etmek, müjdelemek, kolaylaştırmak, zorlaştırmamak. 

8- Fıtratı koruma-istidatları yönlendirme.

9- Muhataba değer vermek, anlamak ve anladığı dille onunla irtibat kurmak.

10-Uygun zaman ve zemin kollamak.

11- Genellemelerden kaçınmak, insanlarla ilgilenirken de birebir ilgilenmek.

12-Hitabet kurallarına riayet etmek, beş duyuyu harekete geçirebilmek. Dış görünüşüne önem vermek.

13- Örnek şahsiyet olmaya çabalamak, bunun için çok çalışmak, ibadetlerine dikkat etmek, cömert olmak. 

14-Davasını iyi bilmek ve hazmetmek. İslâm’ın naslarına ana hatlarıyla vakıf olmak. Bilmediğimiz bir davayı başkasına anlatamayız. 

15-Teferruatta boğulmamak. Büyük fotoğrafı daima gözetmek. 

16-İslâm tarihini, dünya tarihini, Osmanlı tarihini, Türkiye tarihini ana hatlarıyla bilmek. 

17-Dünyadaki İslâmî çalışmaları hakkıyla ve taraf tutmadan bilmek. 

18-İslâm karşıtı düşünce ve hareketleri iyi bilmek. 

19- Yahudilik ve Siyonizm’i iyi anlamak.

20- Oryantalizmim taktiklerini ve fitne tohumlarını anlamak. 

21-İslâm mezheplerini ve İslâm düşünce ekollerini bilmek ve onların dindeki yerini tesbit edebilmek. Mezhep ve meşrebin din olmadığını fehmetmek.

22-Türkiyenin iç işleyişini ve bağlı bulunduğu bloku bilmek, ülkeyi ona göre değerlendirmek. 

23-Türkiye halkını ve değer yargılarını çok iyi kavramak. Olumlu yönlerini muhafaza etmek, sapkınlıklarını düzeltme yolunu seçmek. Toptan ret etme bizi toplumdan tecrit eder. 

24- Her şeyin özü esası kendi nefsimizin olduğunu bilmek durumundayız. Biz öğreniyoruz, biz yorumluyoruz, biz mücadele ve mücahede ediyoruz. Önce bir benlik oluşturacağız, sonra bu benliği bir topluma/cemaate taşıyacağız. Kendi benliğimizi toplumun ruhu ile bütünleştireceğiz. Ama sürü olmayacağız. Sürü değil bir davaya inanmış ve inandığı davayı bilen, o dava uğrunda yürüyen kişi olacağız. Böyle kişilerden oluşan bir topluluk bir cemaat olacağız. Bizim kendi özümüz İslâmî şahsiyetimiz dava arkadaşlarımıza katkı sağlayacak onları takviye edecek. Sele kapılan olmayacağız. Bu hususta beraberimizde olanlar, önümüzde olanlar, geçmiş seleflerimiz, davaya katkı sağlayan herkese minnet duyacağız, ama kimsenin yanlışını sahiplenmeyeceğiz. Hem tam özgür olacağız hem de itaat etmeyi vecibe sayacağız. İtaat körü körüne bağlılık değildir. Özgürlük de içinde bulunduğu toplumu, cemaati, genel manada İslâm ailesini yıpratmaya dönüşmeyecek. Bizim tenkitlerimiz yapıcı ve düzeltici olacak. 

25- Verimlilik üzere bir işleyiş kuracağız. Samimiyet, ihlas, Allah rızası verimliliğe engel değildir. Beceriksizliklerimize ve tembelliğimize, ihlas ve Allah rızası kılıfını giydirmeyi ahlaki bulmuyorum. Aslında ihlas ve samimiyet verimli çalışmayı gerektirir.

26-Müslüman genç-tabii bütün Müslümanlar- yerel olanla evrensel olanın dengesini iyi kurabilen olmalıdır. Özümüze dönersek; kendimiz varız, ailemiz var, içinde bulunduğumuz toplumumuz/cemaatimiz var, gene içinde yaşamakta olduğumuz bir toprak parçası yani Türkiye var, mensubu bulunduğumuz ümmet var, bu ümmetin de içinde olduğu bir dünya var. bunlar yekdiğerinden kopuk değil. İç içe ve yan yanalar. Özümüz yekvücut görünüyor ama üzerinde düşündüğümüz zaman bir küçük dünya, belki dünyadan daha girift ve muazzam bir işleyişi var. Ailemiz bizi tamamlayan unsur, yok saymamız mümkün değil. Cemaatimiz, bizi besleyen ve koruyan, geliştiren bir organizma, bir işleyiş, kötülüklere karşı bir kalkan ve özümüzü esasımızı muhafaza etmeye, genel manada toplumla irtibat sağlamaya yardımcı olan bir yapı. Devlet gayr-i İslami de olsa dış dünyaya karşı himaye eden, hayatımızı kolaylaştırmak için müesseseler kuran ve işleten, iş bölümünü organize eden bir aygıt. Tabii bunların her birinin katkıları yanında bizden istekleri de var. Bu istekler bazen İslâmi kimliğimizi zedeler, bizi kendine ram etmeye zorlar. Nefsimizden başlamak üzere ailemiz, cemaatimiz, toplumumuz, içinde yaşadığımız devlet bizi Allah’ın dininden alıkoymak isteyebilecektir. İnsan bunlara daima maruz kalacaktır. Burada bize düşen görev; bunların arasında denge kurmak hangi yanlışa nasıl bir ton ve dozda karşı koymaktır.


Özü olmayanın ailesine faidesi olmaz. Kendisi olmayanın topluma yararı olmaz. Katacağı bir katkısı olmayanın İslâm cemaatine, ümmete fayda sağlaması mümkün değildir. Bunlar arasında denge kurmak; İslâmî şahsiyetimizin olgunluğuna bağlıdır. İslâm bir hayat nizamıdır, diri diriltici, atak her gün bir adım daha ileri gitmeyi bizden isteyen bir dindir. Öyle ise; hayat ile inanç-akide, ibadet-ahlak arasında bir uyumluluk sağlamamız gerekecektir. Hayat bizim hayatımızdan ibaret değildir. Yukarıda saymaya çalıştığım bütün unsurlarıyla hatta buna kainatın işleyişini de katmamız lazım, bir bütündür, kim bu bütünü göz önünde bulundurarak mücadele ederse zamanın ruhunu yakalar ve verimli İslâmî çalışmalarda bulunabilir. Müslüman genç; kalıcı işler yapmakla kendini de kalıcı kılar.

Kâzım Sağlam

6 Aralık 2016 Salı

GENÇLERE 100 TAVSİYE


GENÇLERE 100 TAVSİYE

1. Sabah namazdan sonra uyumayın.
2. En geç 11 de uyuyun.
3. Az konuşun.
4. Yolculuğa çıkmadan 1 gün önce bavulunuzu hazırlayın.
5. Üşenmeyin.
6. Her gün en az 5 sayfa Kur’an okuyun.
7. Bir işe azmettiğiniz zaman Allah’a tevekkül edin. Kararsızlık yapmayın.
8. Nişanlandığınız dakikadan itibaren, aklınızdaki her türlü alternatifleri çıkartın.
9. Kaybettiğiniz dünyevi bir şeye üzülmeyin.
10. Bir işe başlarken, büyük düşünün, dar başlayın çabuk bitirin.
11. İsraf etmeyin.
12. Bir işte sebat etmesini öğrenin. Suyu delen damlaların sürekliliğidir.
13. Hiçbir işi yarım bırakmayın.
14. Bir işe kolay söz vermeyin. Verdiğiniz sözü mutlaka yerine getirin.
15. Ajanda kullanın.
16. Öğrendiğiniz her yeni şeyi yazıya aktarın.
17. Her konuda seçici olun. Kitap, konferans, davet, film vs.
18. Para biriktirip umreye gidin.
19. En az bir dili iyi öğrenin.
20. Sabırlı olun.
21. İyi olmanız prensiplerinizi bozmaya zorlamasın.
22. Hiç şikâyet etmeyin.
23. Düzenli ve tertipli olun.
24. Her gün yarını programlayın.
25. Namazın sünnetlerini ve tesbihatları ihmal etmeyin.
26. Düşebilirsiniz. Kalkmasını bilmeniz lazım.
27. Bir daha düşebilirsiniz, bir daha kalkmasını bileceksiniz.
28. Uzun yola çıkarken mutlaka tedarikli yola çıkın.
29. Çıktığınız her yolculuğun dönüş tarihi belli olsun.
30. Kendinizi suyun akışına bırakmayın.
31. Yemek yerken kendi önünüzden yiyiniz.
32. Hiçbir Müslüman cemaat hakkında aleyhte konuşmayınız.
33. Cebinizde daima boş not kağıdı ve kalem bulundurun.
34. Ödeyebileceğiniz kadar borçlanın. Cüret ve cesareti karıştırmayın.
35. Kola yerine süt, ayran ve meyve suyu için.
36. Gittiğiniz bir lokantada pişmemiş bir yemeği tekrar garsonu çağırarak iade edin.
37. Daima yanınızda okuyacağınız bir dergi ve kitap bulundurun.
38. Az konuşun.
39. Yine az konuşun.
40. Yine az konuşun.
41. Tutacağınız evin güneş görmesine önem verin.
42. Alıngan olmayın.
43. Bağışlamak sizi büyütür.
44. Asla yalan söylemeyin.
45. Asla yalan söylemeyin.
46. Bir işe başlamadan önce kâğıt üzerinde planlama yapın.
47. Önemli işlerden önce istişare edin, düşünün, araştırın. Bir karara vardıktan sonra da tevekkül edin.
48. Küçük şeyleri ihmal etmeyin.
49. Her yıl, bir yıllık plan yapın.
50. Sigara içmeyin.
51. Harama yaklaşmayın.
52. Cep telefonunuzu değiştirmeyin.
53. Akrabalarınıza ve yakınlarınıza koruyucu hekimlikle alaka gösterin.
54. Annenizi sık sık arayın ve ona hediye alın.
55. Birden fazla gazete ve her tarafını okumayın.
56. İnternette çok vakit geçirmeyin.
57. Sorulan soruya bir kelime cevap yetiyorsa ikincisini kullanmayın.
58. Sabah ve akşam dişlerinizi fırçalayın.
59. Ayakkabınızı ve diş fırçanızı kaliteli seçin.
60. Her duyduğunuza inanmayın.
61. Başkalarına sözlerinizle nasihat vermektense davranışlarınızla örnek olun.
62. Hediyeleşin.
63. Yırtık elbiselerinizi ve kırık eşyalarınızı tamir edin.
64. Ertelemeyin
65. Word, excell, pover point ve outlook’u iyi öğrenin.
66. Yeni aldığınız eşyanın kullanım kılavuzunu okumadan kullanmayın.
67. Başkalarının ruh halinizi etkilemesine izin vermeyin.
68. Ekibinizi, bir futbol takımı gibi düşününüz. En iyi oyuncuları bir takımda toplasanız, fakat takım ruhu sergilemeseler, kalitesi çok düşük, fakat iyi bir ekip ruhuna sahip herhangi bir takıma yenileceklerdir.
69. Hareketler çok üyeli gruplarca değil, sayıları birkaç kişiyi aşmayan fertlerle yönetilir.
70. Ümidimizi korumalı ve bugünkü durumumuz sebebiyle çaresizlik duygusuna kapılmamalıyız.
71. Allah c.c şöyle buyuruyor; “(Ey Musa ve Harun) Firavun’a gidin muhakkak ki o haddi aşmıştır, (Gittiğiniz zaman) ona yumuşak sözler (ile) konuşun, Umulur ki hatırlar veyahut (Allah’tan) korkar.” Biz Musa’dan daha iyi değiliz, insanlar da Firavun’dan daha kötü değil.
72. “Şartlar ne kadar kötü olursa olsun, daha iyi ve daha uygun bir çevre oluşuncaya kadar beklemeliyiz.” Gibi bir yanlışa düşmemeliyiz. Sağlıklı tavır, mevcut şartların eldeki en iyi imkânlar olduğu yönünde olmalıdır ve bu şartlarda en iyisini yapmaya çalışmalıyız.
73. Zamanınızı nereye harcadığınızı biliniz. Her saniyeyi İslam için harcamalısınız. Onun sizi kontrol etmesine izin vermeyiniz, siz onu kontrol ediniz.
74. Somut sonuçlarda yoğunlaşınız. Sadece çalışmanın kendisinde değil sonuçlarda. Çalışmadan önce başınızı kaldırıp hedeflere bakınız.
75. Zayıflıkları değil, kuvvetli yanları inşa ediniz. Kuvvetli ve zayıf yanlarınızı tespit ve kendi durumunuzu tehdit ettiğini hissetmeden, başkalarının iyi yanlarını da kabul ediniz.
76. Zorlu ve tutarlı bir çalışmanın olağanüstü sonuçlar getireceği birkaç önemli sahada zihninizde örnekler oluşturunuz.
77. Tamamen Allah’a güveniniz.
78. Rasulullah s.a.v bir cemaat liderinin, onların hizmetkârı olduğunu söylemiştir. Şu halde bir liderin işi başkalarının ilerlemesi için onlara hizmet ve yardım etmek olmalıdır.
79. Lider ve yönettiği insanlar Allah’a bağlı olmakla yükümlüdür.
80. Lider organizasyonun amaçlarını yalnız grup menfaatleri açısından değil, daha geniş İslami hedefler açısından değerlendirir.
81. Lider, İslami emirlere riayet etmenin üzerinde değildir ve şeriat ne emrettiyse ona bağlı kaldığı müddetçe o makamda kalmaya devam edebilir.
82. Lider otoritesini içinde büyük bir sorumluluk taşıyan ilahi bir emanet olarak kabul eder. Kur’an lidere, görevini Allah için yapmasını ve otoritesi altında bulunanlara nazik davranmasını emreder.
83. Dilbilgisi ve imlayı iyi öğrenin.
84. İşinizi % 100 bitiriniz. % 99 değil.
85. “İnsanlar, içinde bir tane binmeye ve yük taşımaya elverişlisi bulunmayan yüz deve gibidir.” (Buhari, Müsned, Tirmizi, İbn-i Mace,)
86. Konuşmanız, net, açık ve kısa olsun. Muğlak olmayın. Iııı, de, da, ya kullanmayın.
87. Bir münazarada duygularınıza hâkim olun. Yüksek ses tonu ve heyecen; sizi izleyenlerde haksız oluğunuz zannı oluşturur. Karşınızdakinin, mantık hataları ve çelişkilerini görmenizi engeller. Vermek istediğiniz ana mesaja odaklanın.
88. Güzel koku kullanın.
89. Temizliğe dikkat edin.
90. Randevunuza geç kalacağınızı tahmin ettiğinizde önceden haber verin.
91. Cömert olun cimri olmayın.
92. Çalışkan olun, tembel olmayın.
93. Sabırlı olun, aceleci ve isyankâr olmayın.
94. Emin olun, hain olmayın.
95. Cesur olun, korkak olmayın.
96. Tövbekâr olun, ümitsiz olmayın.
97. Dert alan olun, dert veren olmayın.
98. Hiçbir konuda önyargılı olmayın.
99. Eşyalarınızı her zaman aynı yere ve topluca koyun.
100. Ölçü ve tartılarınızı, hesaplarınızı net yapın.

İDRİS GÖKALP

29 Kasım 2016 Salı

DAVETÇİYE NOTLAR



DAVETÇİYE NOTLAR
           
Çıkmak lazım kör karanlıklardan aydınlığa. Şirkin terennüm edildiği batıl çağlardan tevhidin meşakkat dolu huzuruna…

            Umutsuzluğa prangalarını giydirip yeşertmeli ümit filizlerini. Boy verip serpilene kadar sevgiyle, muhabbetle sulamalı ümit ağacını.

            Küfrün oluşturduğu ümitsizlik rüzgârında savrulmamalı davetçi. Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı. Asla vazgeçmemeli. Davetçi bilir ki vazgeçerse hak etmeyenlerin hükmü geçecek dünyada.

            Kuşlar gibi uçabilen, balıklar gibi yüzebilen fakat bu ara basit bir sanat olan insan gibi yaşamayı unutanlara insanca yaşamayı hatırlatmalı davetçi. İslam ki, insanlığın değişmez değerlerinin diğer adıdır…

            Davetçi tebessüm etmeli etrafına. Sevap devşirmeli en mütevazı eylemlerden. Cahille münakaşaya girmemeli. Çünkü cahil ya sinirini zıplatır tavana, ya da yazık olur davetçinin adabına.
            Çoraklaşan yüreklere su serpmeli. Kıyamet kopuyor deseler elindeki fidanı toprağa dikmeli, ötelere götürecek bir şeyi olsun diye.

            İmha değil inşa etmeli yürekleri. İmha edeceği şeylerde var elbette. Lakin davet “yıkmak ve inşa etmek” demektir. Yani ister fikirleri, ister ahlakî ilkeleri, isterse kanun ve kuralları açısından olsun bütün şekil ve suretleri ile cahiliyeyi, yani İslamî olmayan tüm kanun ve nizamları yıkmak, reddetmek ve tanımamaktır. Bunun yanı sıra davet aynı zamanda “inşa etmek” demektir. Yani İslamî bir hayatı, İslamî bir ahlakı, İslamî bir düzeni ve İslamî bir devleti…

Güneş doğar karanlık gecelerin üstüne ve çekip alır simsiyah perdeyi. Davetçi bir güneş gibi doğmalı yüreklere. Aldırmamalı söylenen kırıcı sözlere. Vurmadan kırmadan hakkı söylemeli, yumuşak sözü davetine katık etmeli.

            Zorluklar karşısında yıkılmayan ulu bir çınar ağacının serinletici gölgesi gibi okşamalı yürekleri. Düşmanlarına bile gülümseyebilme cesareti gösterirse o zaman zafer yakındır davetçi için. Gerçek zafer cenneti bakidir. Gerçek zafer Allahın davasını yüce tutup O’nun rızasına ermektir.
            Davetçi insanların Allahın dinine fevc fevc girdiklerini gördüğü zaman Allah’ı tesbih edip tevbe ve istiğfar etmeli.

            Allah Rasulünün kutsal örnekliğini hayata taşımalı ve yaşayan kuran olma konusunda cehd etmeli. Rabbani olmalı davetçi. Çünkü İslâm davetçilerinin kurtuluşu ancak rabbânî olmalarıyla mümkündür.

            Şunu özellikle ve öncelikle bilme ki davetçi, başkalarından önce kendisine önem vermelidir. Başkalarını düzeltmek için ayırdığı vakitten daha fazlasını kendine ayırmalıdır. Çünkü kendisini güzel bir şekilde eğitip, terbiye eden kimse, kendisini unutup başkasını terbiye etmeye çalışandan daha üstündür. "Ey Kardeşlerim! Kur'an'ı kalplerinize hakim kılın ki, toplumunuza da hakim kılabilesiniz."

            Davetçi akidesini, ahlakını ve ibadetlerini kuran ve sünnete göre düzeltmeli. Selefi salihinin saf, berrak ve güzel yoluna tabi olmalı.

            Müslüman davetçi, Kur’an’ın diriltici soluğuna muhtaçtır, hem de her zamankinden daha fazla. Günümüz modern cahiliye insanının kafasındaki yamuk ve çarpık “Allah tasavvuru”nun düzelmesi için Rabbini çok iyi tanımalı ve tanıtmalıdır.

            Davetçi, “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” ayetini kendine düstur edinmelidir.

             Davetçi, Müslüman kardeşlerine en iyi ve en güzel şekilde muamelede bulunmalı ve kardeşlik hukukunu en iyi şekilde tesis edecek ameller içinde olmalıdır. Menfaat ve çıkar ilişkilerine dayalı birlikteliklerden uzak durabilmelidir.

            Sılahi Rahimi önemsemelidir davetçi. “Rızkının çoğalması ve ömrünün uzamasını isteyen akrabalarını koruyup gözetsin.” nebevi öğretisini unutmamalıdır.

            Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. Müslüman Müslüman kardeşine zulmetmez, ona haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah’ta ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah azze ve celle o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslüman’ın ayıp, kusurunu örterse Allah’ta o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhari, Müslim)

            Davetçi Kerdeşini Allah için sever. Kendisi için arzu ettiğini mümin kardeşi için de ister. Ümmetin derdiyle dertlenir ve ümmetin kanayan yaralarına sahici çözümler bulma arayışı içindedir.
            Mümin Davetçi bencillikten, dünyalık toplama hırsından ve sadece kendini düşünmekten uzak durmalı, buna karşılık Müslüman kardeşleri başta olmak üzere, başka insanlara karşı diğerkâm, fedakâr, yardımsever, şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olmalıdır.

            Ve davetçi dua etmeli… Kardeşlerine, aile efradına ve kendisine…

            Ve sözlerine şu duaları eklemeyi unutmamalı…

            Allah’ım. Bizleri sağlam İslam cemaatinin İhlâslı ve Samimi bir üyesi, ferdi olmamızı nasip eyle. Hatalarımızı, günahlarımızı, kusurlarımızı affeyle. Tevbelerimizi nasuh bir tevbe olarak kabul eyle. İçimizi dışımızı görünen ve görünmeyen kirlerden arındır, tertemiz eyle. Sözlerimizi yerine getirmemizde bize güç ve kuvvet ver. Kalplerimizi yüksek hakikatlere aç. Gönüllerimizi İslam’a ve İmana aç…

Kalplerimizden ihaneti, kötü vehimleri, korkuları, kuşkuları, vesveseleri, manevi kirlilikleri, karanlıkları gider. Bize hak ve Hakikat kapılarını aç. Bize doğru bilgi, İlim ve hikmet kapısını aç. Bizi faydasız bilgilerden muhafaza eyle. Bizim ayaklarımızı Ehli Sünnet ve Cemaat yolunda sağlam tutunanlardan eyle. Bizleri senin dosdoğru yolun olan Sıratı Müstakimden ayırma. Sen her şeylere kadirsin Allah’ım… Âmin.

           
           

           İDRİS GÖKALP 

27 Kasım 2016 Pazar

ETKİLİ İLETİŞİM İÇİN SÜNNETTEN 12 TAVSİYE


ETKİLİ İLETİŞİM İÇİN SÜNNETTEN 12 TAVSİYE

Günlük yaşantımızda insanlarla sürekli bir iletişim içerisindeyiz. Bu etkileşimleri geliştirebilecek/olumlu yönde etkileyebilecek bir kaç uygun davranış öğrenmekten daha iyi ne olabilir? Bir süre Şarika’da bir ilkokulda öğretmen olarak çalıştım. Allah’ın (c.c) bana 3. çocuğumu bahşetmesiyle birlikte, işe dönemedim. Meydana gelen birkaç harika şey dışında iş ortamını pek özlemedim. O küçük ve sevimli şeyleri anımsadım ve özellikle selamlaşmalarımızı hatırladım. (Esselamu aleykum/Aleykum selam tarzındaki)
Çalıştığım okul İslami bir okuldu, bu yüzden öğrencilere erken yaşlardan itibaren İslami selamlaşmalar aşılanırdı. Ne zaman sınıfa girsem ve selam versem, tüm sınıf bir ağızdan ‘ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berakatuh’ (Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun) şeklinde cevap verirdi.
Her gün bay ve bayan kardeşlerimizle buluşuyoruz. Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetleri bizlere her şeyi öğrettiği gibi, insanlarla iletişimde (toplantılarda, buluşmalarda veya herhangi bir yerde) uygun olan tavır ve davranışları da öğretmiştir. Eğer insanlarla iletişimdeyken sünnete uyar isek, müthiş boyutlarda mükafatlandırılacağız inşaAllah.
Bu yüzden, sünnetten iletişim tavsiyelerini bir hatırlayalım. Ama devam etmeden önce, niyetimizin saf ve içten olması gerektiğini ve namahrem insanlarla iletişimden mümkün olduğunca kaçınılması gerektiğini unutmayalım:
1. Gülümseyin:
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Mü’min kardeşine tebessüm etmen sadakadır.” (Tirmizî, Birr, 36.)

Konuşmaya başlamadan önce, gülümseyin! Bu, herhangi bir konuşmaya pozitif başlayabilmek için ve geçmişten kalan ve hala mevcut olabilecek kötü duyguları silmek için hemen etki eden bir unsurdur. Gülümsemek, gülümseyeni de, karşıdakini de neşelendirir.
2. Ses tonuna ve şiddetine dikkat edin:
Sesinin tonundan ve de şiddetinden haberiniz olsun. Sesinin tonu, ilişki kurmanızı veya ilişkiyi bitirmenizi sağlar. Sesinizdeki hoşa gitmeyen/istenmeyen bir şiddet, insanları soğutabilir ve iletişim kurmak için yaptığınız çabaları beyhude kılabilir.
“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman, 19)
3. Konuşmaya İslami selamlaşma ile başlayın:
Karşınızdaki müslümanı tanıyın ya da tanımayın, ‘Esselamu aleykum’ şeklinde selam vermeniz önerilir. Bu, nefreti defedecek ve de aranızda sevgi bağları kuracaktır.
“İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
– es–Selâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
– “On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da:
– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selâmın aynıyla mukâbelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber:
– “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve:
– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz:
– “Otuz sevap kazandı” buyurdular.” (Ebû Dâvûd, Edeb 132; Tirmizî, İsti’zân 2.)

Kendinizi selamın tamamını söylemeye alıştırın ve birine her selam verişinizde otuz sevap kazanın!
4. Tokalaşın:
Selamlaşırken bir de tokalaşın. (Eğer mahrem birini veya hemcinsini selamlıyorsanız)
“İki müslüman karşılaştıklarında el sıkışırlarsa, birbirlerinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 143.)
5. Hal hatır sorun:
Hayatlarının nasıl gittiğini, sağlık ve afiyetlerinin nasıl olduğunu ve aile ve arkadaşlarını sorun. Önemsendiklerini ve sevildiklerini hissedeceklerdir.
6. İnsanların hepsinin aynı olmadığını hatırlayın:
İletişim kurarken, insanların karakterlerinin farklı farklı olduğunu göz önünde bulundurun. Yaşlarını, içinde bulundukları durumları, mizaçlarını ve diğer etkenleri dikkate alın.
7. Her fırsatta öğretin:
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her fırsatta iyiliği emreder ve kötülüğü men ederdi.
Eğer herhangi bir zamanda, düzeltmek amacıyla bir şey söylemen gerekirse, bunu nazik bir şekilde yapın.
8. Dilinizin musibetlerinden kaçının:
İnsanlar toplanıp birbirleriye konuşmaya başlayınca genelde bu, dille bağlantılı çeşitli günahlara düşmeye yönlendiriyor. Örnek olarak, bilinçsizce Allah hakkında konuşmak, iftira, yalan, küçük düşürme veya küfür. Bu alışkanlıklar, mükafatlarımızı ve hayatımızdaki bereketi alıp götüren büyük günahlardır. Bir şey söylerken, bunlardan herhangi birine teşkil etmeyeceğinden emin olmayı alışkanlık haline getirin. Ve de şaka yaparken, şakalarınız doğru olsun (yalan olmasın).
“Kul, Allah’ın hoşnut olduğu bir sözü önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onun derecesini yüceltir. Yine bir kul, Allah’ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu bu sözü sebebiyle cehennemin dibine atar.”
(Buhârî, Rikak 23.)

9. Az ve öz konuşun:
Kompleks bir dilden ve karmaşık terimlerden kaçının. Onun yerine, anlaşılmak için çabalayın ve veciz kelime ve cümleler kullanın.
“Ben, diğer peygamberler üzerine altı şeyle üstün kılındım: 1- Bana, Cevâmiu’l-kelim (=az sözle çok şey söyleme) verildi. …” (Sahih Müslim)
O (sallallahu aleyhi ve sellem), duru konuşur ve insanların kolayca anlamasını sağlardı. Hatta bazen üç kere tekrarlardı.
10. Tartışmalardan uzak durun:
Hoş insanlarla iyi geçinmek kolaydır. Ama gerçekte, bu dünyada o insanlar dışında, daha fazlası da var. Tüm çabalarınıza rağmen, o kadar hoş olmayan insanlara karşılaşacaksınız. Anlaşmazlıklara ve tartışmalara girmemeye çalışın.
“Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Eğer çoktan bir anlaşmazlık içinde olduğunuzu farkederseniz, mantıklı olun ve hangisi daha iyi karar verin. Allah (c.c.) der ki:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet, 34)

Eğer tartışmanın olumlu bir yere gidemeyeceğini düşünüyorsanız, sinirlenmeden önce durun. Gülümseyin ve uzlaşmak için elinden gelenin en iyisini yapın.
Ebu Hureyre radiyallahu anhtan rivayet edildiğine göre, bir adam Nebi sallallahu aleyhi veselleme (gelerek):
– Bana öğüt ver, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemde ona:
– Kızma! Buyurdu. Adam dileğini bir kaç kez tekrar etti. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de (her defasında ısrarla)
– Kızma! Buyurdu.
(Buhari, Edeb 76; Tirmizî, Birr 73)

11. Selam vererek bitirin:
Ayrılmadan önce gülümseyin, tokalaşın ve insanları içtenlikle selamlayın.
12. Yazı ileyse, Allah’ın adıyla başlayın:
Eğer yazarak konuşuyorsanız, yukarıdaki maddelere ek olarak, konuşmaya ‘Bismillahirrahmanirrahim’ (Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla) ile başlamanız makbuldür. Bu, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından krallara, liderlere ve kabilelere mektup gönderirken defalarca yapılmıştır.
Bu liste, insanlarla etkili bir şekilde iletişim kurmak için sünnetten alınan, uygun olan davranışların bir listesidir. Tebessüm ve selam ile başlamak, kibar ve nazik bir şekilde konuşmak, tokalaşma veya kucaklaşma yolu ile içtenlik göstermek, karşınızdakinin pozisyonunu/durumunu göz önünde bulundurarak saygı duymak ve/veya sevgi göstermek, sadece iyi ve faydalı konuşmak, doğru olmaktansa sabırlı ve kibar olmayı seçmek ve her zaman içten bir tebessüm ve selam ile bitirmek: kardeşinin kalbinde sevgi oluşturmak için ne de güzel bir yol!
Sünnete uyarak iletişim kurmayı motive edecek bir ayet:
“Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (En’am, 160)

Etkili iletişim kurarken uyulması gereken sünnetlerin bir hatırlatması olan bu yazı, size faydalı olmuştur inşaAllah. Siz de başkalarıyla iletişim kurarken keşfettiğiniz veya denediğiniz güzel yolları paylaşın.
Sizleri selamın en güzeliyle bırakıyorum: Ve esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh! (Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun).
Noorul Irfana Mashooq Rahman
Bu yazı productivemuslim.com sitesinden alınarak Genç Müslümanlar ekibi tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.