SAVAŞLARIN ANASI İDLİP’TE Mİ YAŞANACAK?
Mart 2011… Tunuslu seyyar satıcı Muhammed
Buazizi’nin kendini ateşe vermesi ile Arap diktatörlere karşı başlayan isyan
ateşinin kıvılcımı kendini Suriye’nin Dera kentinde göstermişti.(1) Gençler
1970 yılından beri askeri darbe ile Suriye’de iktidarı ele geçiren laik,
sosyalist Baas (yeniden doğuş) Partisinin azınlık yönetimine karşı sözlü eylem
diyebileceğimiz bir tepki göstermişlerdi. Gençler tarafından Dera’da
duvarlara “Halk, diktatör yönetimin devrilmesini istiyor” yazısı 8 yıldan
beri Esed ve destekçilerinin yüz binlerce insanı katletmeleri, milyonlarca
insanın vatanlarını terk etmeleri ve bütün şehirlerin tarumar edilmesi ile
sonuçlanan acı tablonun fitilini ateşlemişti.
Bilenler
biliyor… Siyasi, ulusçu, mezhepçi, jeopolitik adına ne derseniz deyin kahrolası
dengeler adına Suriye’ye girmeyen, müdahale etmeyen, kan dökmeyen ülke kalmadı
gibi. Herkes kendi çıkarını önceliyor ve herkes kendince haklı bir gerekçe ile Suriye’deki
varlığını meşrulaştırmaya çalışıyordu. Kimsenin mazlum ve masum Suriye halkını
düşündüğü yoktu.
Işid
gibi harici, tekfirci proje örgütünün Suriye halkının haklı isyanı ve zulme
başkaldırısını murdar ettiğini, Küresel şeytan ABD’nin koalisyon güçleri adı
altında ve Kürtlerin başına gelen en büyük musibetlerden biri olan PKK uzantısı
örgütleri kullanarak katliamlar yaptığını, ülkemizin ulusal çıkarları adına
yaptığı Fırat kalkanı ve Afrin operasyonlarını, Zalim Baas rejimi ve
destekçileri Rusya, İran ve Hizbullah’ın sivilleri katlederek Hama, Humus,
Guta, Halep, Dera ve Deyrizor’u nasıl yerle bir ettiğini, 23 milyonluk
Suriye’nin yarısının ülkeyi terk ettiğini, kalanların ise ülke içinde muhacir
olduklarını bilmeyen kalmadı. Kazananı olmayan tarihin en kirli iç soykırımı…
Ve savaşların anasının yaşanacağı, savaş düğümünün çözüleceği iddia edilen son kale… Fetih
ordusu oluştuktan kısa bir süre sonra Mart 2015’de özgürleştirilen ve
Muhaliflerin son kalesi İdlip… 4 milyona yakın insanın yaşadığı yer… Yaklaşık
100 bine yakın silahlı muhalif güçlerin olduğu şehir...
Yaklaşıyor Yaklaşmakta Olan
Son günlerde baş döndürücü bir diplomasi
trafiği göze çarpıyor İdlip ile ilgili(2). Türkiye kurduğu onlarca
kontrol noktası ve günlerdir Rusya ve İran ile yaptığı görüşmeler sonrası bir
açıdan İdlip üzerine Esed, Rusya, İran ve PKK tarafından iştahla yapılması
muhtemel saldırıyı engellemek veya en azından sınırlı tutmak peşinde.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu geçen günlerde
Rus mevkidaşı Lavrov ile Moskova'da ortak basın toplantısı
düzenledi. Çavuşoğlu, İdlib'de askeri bir çözümün felaket olacağını
kaydetti. (3)
Şimdiye kadar yapılan Astana
görüşmelerinin ne Suriye, ne İdlip ne de Türkiye’nin faydasına olduğunu
söylemek mümkün değil(4). Daha Halep düşerken İdlip'in hedef
olacağını görmeyenler hala Küresel müstekbirlerin kaygılarını izole etme
çabasındalar maalesef.
ABD bizzat İdlip’te organik bağlamda
ilişkisi kalmamasına rağmen “El Kaide var” bahanesi ile Rusya tarafından
operasyona ikna edilecek. En azından sessiz kalması sağlanacak. Bundan öte
ABD’nin PKK’yı İdlip operasyonunda Esed’e destek vermesi için ikna ettiği
haberleri medyaya yansıdı(5). PKK Afrin’in intikamını İdlip
üzerinden almak isteyecek Türkiye’den.
Türkiye, İdlip konusunda çok ama çok
hassas. Beklenen İdlip saldırısı şiddetini artırır ise yüz binlerce insanın göç
dalgası bizi bekliyor. Meselenin en önemli kısmı; Muhaliflerin son kalesi
düşerse Türkiye’nin Suriye’deki siyaseti ve masadaki gücünün büyük oranda
bertaraf edilme tehlikesi var. Bu nedenle önümüzdeki günlerde ülkenin birinci
gündemi hiç şüphesiz İDLİP olacak…
İran için de riskler barındırıyor İdlip.
Şöyle ki rejimin İdlib’i tamamen ele geçirmesi İran’ın Suriye’de varlığının
sona ermesi anlamına gelebilir. Zira ABD ve Rusya sahada İran’ın varlığından
hoşnut değil. Aslında İran en başından direniş hattı masalları adına firavuni
zalim baas rejimini desteklemekle hata yaptı ve Sünni İslam dünyasındaki
imajına büyük ölçüde tamiri çok zor zararlar verdi.
İdlip saldırısının bölgede büyük bir ateşi
tetikleme riski bulunuyor. Mesele Türkiye’de fazla işlenmese de Türkiye’yi
kuşatma operasyonunun son parçası.
Rejim güçlerinin hava harekatı olmadan
İdlip’te başarılı olmaları hemen hemen imkansız gibi. Muhalifler topyekûn İdlip
için teyakkuzda. Muhalifler Türkiye’nin kontrolünde hareket etme taraftarı.
Terör konsepti içinde görülen ve İdlip’e yapılacak saldırının ana hedefi
konumunda olan Tahriru'ş Şam Heyeti'nin (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el
Cevlani ise yaptığı açıklamada(6) "İdlib savunması için
tüm hazırlıkların yapıldığını” söyledi; “halkımızı savunmak için elimizden
geleni yapacağız.” ifadelerini kullandı.
Rusya Savunma Bakanlığı, rejimin
yapacağı katliamları perdelemek için İdlip'de muhaliflerin kimyasal silah kullanacağını iddia
ediyor. Oysa muhaliflerin elinde kimyasal silah olmadığını bütün dünya biliyor.
Hülasa; İdlip işgal edilirse 4
milyon mültecinin Türkiye’ye geleceği ve bunun Türkiye ekonomisine ve toplumuna
vereceği zararları hesap etmek gerekir. Sivil katliamı gerçekleşmeden acil
önlem alınmalı ve saldırı engellemelidir. Zira sıranın Türkiye’ye gelmesi işten
bile değil…
İdris GÖKALP
Kaynak:
4. http://www.haksozhaber.net/astana-gorusmeleri-golgesinde-idlib-tuzagi-ve-suriye-krizi-32324yy.htm